En tahammül edemediğim şey bir kıza sarılarak uyumak!

Zenginliğini, gece hayatını, gezip tozmalarını ve kadınlarla ilişkilerini sergilediği Instagram fotoğraflarıyla hızlı bir şekilde fenomen oldu. İsmini hepimizin bildiği ama bu söyleşide açıklamak istemediği, meşhur bir ayakkabı firmasının sahibinin oğlu. Sosyal medyada ün kazanan, Amerikalı profesyonel poker oyuncusu Dan Bilzerian'a benzetiliyor. Taha Özer, "Ben çok iyi yaşıyorum, bunu da paylaşmayı seviyorum" diyor... Peki Taha Özer kimdir, "İyi yaşamaktan" kastı nedir? Hayatı, sosyal medya paylaşımlarındaki gibi mi? Armağan Çağlayan'a anlattı... En tahammül edemediğim şey bir kıza sarılarak uyumak! En merak ettiğim sorudan başlayayım. Niye böyle bir şey yaptınız; Dan Bilzerian diye bir adam var, onunla ilgili bir durum mu? Benim hayat tarzım yıllardır böyleydi zaten. Yakın çevrem benzetiyordu. Son olarak, herkes birdenbire aynı şeyi söyleyemeye başlamıştı. Ama yıllardan beri birileriyle ciddi ilişkilerim oldu. Onlar bittikten sonra çok hızlı yaşamaya başladım. Beş, altı senedir de böyleydi. Ama sadece kadınlarla ilgili söylemiyorlar bunu… Neyle ilgili söylüyorlar?

Fotoğraflarınızın çoğunda zenginlikle ilgili bir öge mutlaka var… Evet… Seviyorum yaşamayı, hayatı. Elimdeki şeyleri kullanmayı seviyorum. Sahip olduklarımı belirli bir süre keyifle yaşayabilirim, sonrasında aynı keyfi almayabilirim. Önceliklerim farklı olabilir, daha sonrasında. Şu an yaşım ve pozisyonum gereği yaptığım şeylerden zevk almaya çalışıyorum.

Kaç yaşındasınız? 27

Büyük bir ayakkabı markasının varisisiniz. Babanız kızmıyor mu bu duruma? İşim ayrı, özel hayatım ayrı… Birbirine katmamaya çalışıyorum. Ama hafta içi bütün gazetelerde sizin Instagram paylaşımlarınız vardı… Ama benim hiçbir paylaşımımda şirket ismi geçmez… Şirket ismi demiyorum, galeriler var. Galeriler var ama galerilerde de onların yazdıkları yok. Koymam yani. Özel hayatım ayrı, iş hayatım ayrı. Çünkü kurumsal bir şirkette çalışıyorum. Ona uygun davranmam gerekiyor. Özel hayatım sadece beni ilgilendiriyor. İş hayatında da çok ciddi, çok farklı açıdan değerlendirilebilecek bir kişiliğim var.

Galeri Dan Bilzerian'ın Türkiye şubesi Taha Özer

Ama ben dün Twitter’da bütün gün sizin isminizi gördüm mesela. Tedirgin olmadınız mı, iş hayatım, ne oluyor falan diye… Oradan şöyle bir tepki geliyor; iş hayatımla ilgili insanlar ya da işte şirkette çalışan insanlar, “A seni şurada gördük, burada gördük…” diyorlar. Bana olumsuz bir şey gelmiyor. Genelde benim ilgimi çekmeyen bir kategori bayan var, onlardan olumsuz yorum geliyor. Benim ilgimi çekecek kategoriden almıyorum, onlar yorumsuz kalıyor. Sadece kadınlar için mi yapıyorsunuz Instagram paylaşımlarını? Yok hayır. Benimle zaman geçirmek isteyen, konuşmak isteyen, beni seven insanlar erkekler de var. Facebook mesajlarıma bakıyorum, 200-250 kişi yazıyor günde, bunun 150’si erkek. Ve “Ağabey bir gün resim çekilelim mi?” Hep ağabeyle başlıyor, farklı bir diyaloga gitmiyor. Giden de var. Yüz tane yazıyorsa 90’ı “Ağabey resim çekilebilir miyiz, beni takip eder misin, paylaşır mısın?” O tarz yorumlar... Instagram hesabım zaten hep popülerdi, Twitter’ım ondan önce popülerdi.

Ne mezunusunuz? Yeditepe Üniversitesi İngilizce İşletme.

Siz mi yönetiyorsunuz şirketi? Yönetimindeyim, evet.

Nerelisiniz? Erzurum. Ama İstanbulluyuz. Çok İstanbulluyuz. Ama en tepeye gidince Erzurumluyuz. Soruluyor, “Nerelisiniz?” diye, “İstanbullu”, “Baban nereli?” “O da İstanbullu”, “Deden nereli?”, “O da…” Nereli, nereli deyince Erzurum geliyor, o yüzden direkt Erzurum diyeyim.

YAŞADIKLARIMIN ÇOĞU FOTOĞRAFLARDA GÖZÜKMÜYOR Gerçekten fotoğraflarda görüldüğü gibi mi yaşıyorsunuz? Evet. Çoğu da fotoğrafta gözükmüyor, gözükmediği kadarı da var. Paylaşamıyorsun. Ben çok açık seçik bir şey paylaşmıyorum zaten fotoğraflarımda. Arkadaşlarım oluyor, kız arkadaşlarım oluyor. Bir ortam oluyor. Üstlerindeki kıyafetler biraz iddialı olabilir. Benim üstüm başım biraz klas olabilir. Mekân iyi bir mekân olabilir ama orada çok fazla böyle cinsel çağrışım yapan çok az şey var. Çok daha fazlasını yapabilirim ama yapmam. Onun için Periscope’a bekliyoruz yani… Periscope’ta ne yapıyorsunuz ki? Periscope’ta bir şey yapmıyorum da Periscope’ta çok popüler oldum ben. Dünyada 19’uncuyum şu an.

Ne yayını yapıyorsunuz? Mesela bir arkadaş ortamında hemen açıyorum, bugün açayım şu anda direkt 1K yani bin kişi gelir. 130 bin takipçim var Periscope’ta. Bastığım anda bin kişi geliyor. Sonra onlar arkadaşlarını davet ediyor, iki bin kişi oluyor, böyle bir ortamda. Ama bir ev ortamıysa, yanımda bir kız arkadaşım varsa direkt 4K, 5K, 6K diye çıkıyor.

Niye geliyorlar? Bilmiyorum. Ben bir özelliğimden dolayı bir şeylere sahip olduğumu düşünmüyorum. İnsanların neye geldiklerine de kafayı çok yormuyorum. Sadece, bana bir ilgi var bunu biliyorum. Ulaşmak istediğim herkese ulaştım bugüne kadar. Çok fazla bir şey kaybetmedim hayatta. Sebebini de araştırmadım. Böyle oldu, böyle gitti.

Hiç ulaşmak isteyip de ulaşamadığınız insan olmadı mı? Oldu, birkaç tane. Ama onlara da ulaşamayacağımı düşünüp kendimi geri çektim.

Böyle yaparak birisinden intikam mı alıyorsunuz acaba? Yok. 15-16 yaşlarımdayken kız arkadaşlarıma “Şunu giyme, bunu yapma, buraya gitme” diye çok karışıyordum. Sonra baktım ki bunları yapmadığım zamanlarda daha fazla değer veriliyor bana, daha fazla üstüme düşülüyor. İnsanlar seninle daha fazla ilgileniyor. Sen insanların üstüne gitmedikçe onlar senin üzerine geliyor. Sen aramadıkça onlar seni arıyor. Bazen saf bir insan gibi davranabilirsin, hiçbir şeyden anlamıyor gibi davranabilirsin. Politik olabilirsin. Aranın kötü olduğu insanlara illa aranın kötü olduğunu söylemeyebilirsin. Senin işine gelen noktada, senin doğru davranman gerekiyor her zaman. Bunları yaparak ilerlediğin zaman zaten sıkıntı olmuyor.

Çok mu zenginsiniz? Allaha şükür, maddi durumumuz iyi. Biz erkek arkadaşlarımızla gittiğimiz yerlerde bir kuralımız vardır; dört erkek bir yere gidiyorsak hesap dörde bölünür. On kız, dört erkek gidiyorsak yine hesap dörde bölünür. Otuz kız, dört erkek gidiyorsak, yine hesap dörde bölünür.

BENİM GİBİ YAŞAYAN PEK KİMSE YOK Öyle bir dönemde yaşıyoruz ki sizin gibi yaşayanlar aslında gizleniyorlar. Doğru. Ben kendim gibi yaşayan pek görmüyorum ama… Çünkü siz benim yaşantımın küçük bir kısmını görüyorsunuz; hem iş anlamında hem özel hayat anlamında kendi hayatımı seviyorum ve diğer insanlardan farklı olduğunu düşünüyorum. Ne yapıyorsunuz da sizin gibi yaşayan yok? Güzel olması gereken her zaman dilimimizi, diğer insanlarla kıyasladığımızda fazlasıyla iyi geçirdiğimizi düşünüyorum. İnsanların konuştuğu ortamlara giriyorum, kendi ortamımın çok daha iyi olduğunu düşünüyorum. Bu tepkiyi yanımdaki tüm insanlardan da alıyorum ben. Gerçekten güzel zaman geçirdiğimizi düşünüyorum. Tatiller olsun, gittiğimiz yerler olsun. Yurtdışına iş için gidiyorum çoğunlukla ama mesela Milano’ya gidiyorum, orada arkadaş çevrem var. Tanınan insanlar, onların oğulları. Milano’da yaşıyorlar, oraya gittiğimiz zaman iş yaptıktan sonra 9’da otele gidip uyumak yerine orada yaşayıp en güzel şeyleri yapan insanlarla vakit geçiriyorum. “En güzel şey”den anladığımız gece kulübüne gidip içki içmek mi? Hayır, değil! İyi yaşamak kavramı herkese göre farklı ya; siz iyi yaşamaktan ne anlıyorsunuz? İyi yaşamaktan anladığım takip ettiğim takımın şampiyon olması. Ailemle geçirdiğim anların kalitesi, kız arkadaşlarım olması, onların benim ne kadar hoşuma gittiği, onlarla nerelere gittiğim, ne yaptığım, düzgün dostlarımın olması. Çok büyük bir bayan sirkülasyonu varken, çok az erkek sirkülasyonu var hayatımda.

Şunu anlıyorum: Çok fazla kız arkadaşınız var. Çok fazla kız arkadaşım var, evet. Yıllardan beri çok kız arkadaşım oldu, evet.

Kaç tane mesela? İşte bu kız arkadaş sorusunu ‘one night’ olarak mı soruyorsun yoksa şey olarak mı soruyorsun?

Hangisini isterseniz. Üç kız arkadaşım oldu benim. Çok değilmiş. Üç kızla çıktım. Üç birlikteliğim oldu. Ama kasıt o değil orada. Takılıyorsun, bir yere gidiyorsun, zaten adını koymak istemiyorsun. Ben istemiyorum adını koymayı. Sürekli evlenmek istiyorlar. Bir şey oluyor, bir hafta geçiyor, “İşte ciddi ilişkiye nasıl bakıyorsun? Şuna nasıl bakıyorsun?” Çocukları ve hayvanları çok seviyorum. Köpekleri çok seviyorum. Anlatabiliyor muyum, bunları çok sevdiğim için… MİLLİ PLAYBOY OLMA HEDEFİM YOK Peki öyle rüzgar gibi gelip geçen, bir gecelik… 300-400 olmuş mudur? Öyle çok oldu. Sayısını hatırlayamadığım… Geçen gün uçakta saymaya kalktım, sayamadım. Gerçekten bu böyle. Ama öbür taraftan da bir o kadar az. Sevemiyor musunuz? Sıkılıyorum şu anda. Birisi geliyor hayatıma, dışarı çıkıyorum, görüşüyorum onunla. Çok kolay tüketiliyor bir anda. Hemen her şeylerini gözler önüne seriyorlar, sahip oldukları her şeyi bir anda veriyorlar. Siz milli playboy mu olmak istiyorsunuz? Öyle bir amacım yok. O bir yakıştırma. Ben kendi sevdiğim şeyi yapmak istiyorum. Öyle bir hedefim yok. Benim istediğim şey; zevk aldığım insanlarla birlikte zaman geçirmek. Daha çok güzel kızlar olduğu için bu arkadaşlar, öyle yorumlar yapılıyor.

Ne yapıyorsunuz her akşam? Her gece bir klübe mi gidiyorsunuz? Aslında o fotoğraflar genelde cuma cumartesi günleri ve tatillerden ibaret. Ben bütün hafta çalışıyorum zaten. Cumartesi günleri 4,5 gibi işim biter çıkarım ve o anda hayatımı yaşamaya başlarım. Cumartesi akşamından pazar sabahına kadar inanılmaz zaman geçiyor ve bir anda bitiyor. Ne yapıyorsunuz sabaha kadar? Tam anlayım soruyu, neyi öğrenmek istiyorsunuz? “Seks yapıyor musun?”u soracaksanız bileyim. Oraya doğru gidiyor çünkü soru. Benim aklıma hiç o gelmedi. Ben ne yapıyorum; cumartesi ise bir kadeh içkimi içerim, arkadaşlarımla sohbet ederim, onlara giderim, onlar bana gelir. Kitap okurum, televizyon seyrederim ama gece kulübüne gitmem. Biz onu da yapıyoruz. Pazar günü havuza gidiyoruz, Suada’ya gidiyoruz orası çok müthiş oluyor. Sizinki de güzel, sıkıntı yok. Benimle görüşmek isteyen çok insan oluyor. Yığınla insanın görüşmek istediğini düşünün. Çok mu arkadaşınız var? Çok arkadaşım var; bir, iki tane de dostum var. Hafta boyunca iki yüz, üç yüz kişi “Hafta sonu bir şeyler yapalım mı?” diyor. Sen onları eliyorsun, seçiyorsun artık biliyorsun ne isteyip istemediğini ve akşam çıkıyorsun. Güzel zaman geçirmiş oluyorsun. Bir yere gidiyorsun, oradan çıkıyorsun başka bir yere gidiyorsun. Genç kızlar sizinle fotoğrafınızı koymanız için size mesaj mı yolluyorlar? Yolluyorlar evet. Sürekli yolluyorlar. Sonra ben seçiyorum, beğendiklerime yorum yapıyorum, özelden. Ben direct’ten hiç yazmam. Yorum yazmam. 27 kişi takip ediyorum. Onların arasından bana bir şey yazan olursa o kişiye dönerim. Ama tanımadığım insanlara hiç cevap vermiyorum. Veremem zaten 300 yorum, 400 yoruma cevap veremezsin ki… BEN ÜNLÜ DEĞİLİM Kendinizi ünlü hissediyor musunuz? Hissetmiyorum. Belki çok kişi biliyordur beni ama ben ünlü değilim. Tarkan ünlü bence. Bazı insanlar vardır, onlar kaçar gazeteciler kovalar… Artık sizin de fotoğrafınızı çekecekler, biliyorsunuz değil mi? Çeksinler. Çekiyorlar da; iki gün önce çıktığım mekânın önünde çok kişi talepte bulundu, hiç birini kırmadım. Hoşuma da gitti. Beni tanıyor, yanıma geldi adımı söyledi “Ağabey resmini çekebilir miyim?” dedi. O sırada görüntüm kötü değildi, yanımdaki arkadaşlarım iyiydi…

KEDİYE BİR HAFTA BAKTIM, HAYATINDA GÖREMEYECEĞİ ORTAMLARI GÖRDÜ Televizyon seyrediyor musunuz? Benim planım belli. Örneğin, buradan çıkınca spora gideceğim. Kız arkadaşımla buluşacağım, yemek yiyeceğim. Eve gideceğim, yatacağım. Sabah işe gideceğim. Bunun neresinde, ne izleyeyim? En fazla Power Türk açabilirim. Haber ilgimi çekiyor, belgeseller ilgimi çekiyor. İşte böyle hayvanların yaşamı, Fenerbahçe, bebekler ilgimi çekiyor. Hayvanınız var mı? Köpeğim vardı. Şimdi yok. Geçenlerde de havuzda bir kedi buldum. Bir hafta baktım ona, sonra bıraktım. Hayatında göremeyeceği ortamları gördü o kedi. Dan Bilzerian’ın da bir kedisi vardı. Evet, büyük bir kedi. Geçen bir sitede gördüm onu. Biliyorum bana geçiren bir haberdi. “O onu yapıyor sen bunu yapıyorsun” diyordu. O siteyi de hiç hayatım da duymamıştım. Benim haberimi yapınca duydum. Yoksa o siteye niye bakayım. Ama kötü bir şey yok ki. Orada bana laf koyuyor. Tek faydası hayatımda bilmediğim bir sitenin adını öğrendim. Zaten en fazla tık aldıkları haber, benim haberim oldu. Türkiye'nin şu anda içinde bulunduğu durumla ilgili ne düşünüyorsunuz? AK Parti'nin tek başına iktidar olamaması, CHP oylarının HDP'ye kayması sonucunda uzun yıllardır devam eden istikrar ortamı bozuldu. Şu anda çok belirsiz süreç. Koalisyonun AK Parti-MHP ile kurulacağını düşünüyordum. İş hayatı bu ortamdan kötü mü etkileniyor? Tabii ki. Dolar kuru çok yükseldi. İşsizlik artınca, borsa düşünce tüm bu şeyler iş hayatının dinamiklerini etkiliyor. Hepimizin cebinden para gidiyor. Siz bir şeyi alırken daha pahalıya alıyorsunuz. Telefona 2300 TL verirken şimdi 2600 veriyorsunuz ama maaşınız 20 bin iken daha da aşağı iniyor. Ülkenin içindeki politik durum Gezi olaylarından beri kötü.

Umudunuz var mı? Var, kafası çalışan insanlar birlik olsa... Zor görünüyor ama böyle olur. Güçlü biri lazım, pasif biri olmaz. Hem görüntü hem konuşma olarak. Seviyor musunuz siyaseti? Takip ederim. Öyle bir parti ile ilişkiniz falan yok. Üye değilsiniz sanırım. Değilim, hiçbir partinin yandaşı değilim. Kim daha çok doğru yapıyorsa ona oy veriyorum. DAHA ÇOK D&R’DAN OKUYORUM, ÇOK SATANLARDAN… Okur musunuz? Evet. Ne okuyorsunuz? Daha çok D&R'dan okuyorum. Orada ne varsa? Çok satanlar listesinden yani. Bence kötü bir şey. Çünkü kendine uygun olanı değil o anda orada dizili olan 10 kitaptan birini okuyorsun. Şimdi bizim bir çalışan Ermeni meselesini ele alan bir kitap yazdı. Onu okuyorum.

Uçağınız yok değil mi? Yok, bir havayolu şirketi var. Oradan kiralayabiliyorsunuz.O fotoğraf oradan. Helikopterle giderken videolar falan da var. Helikopter mi kiralıyorsunuz? Evet. Nereye gidiyorsunuz? Bodrum’a mı? Sapanca'ya falan. Bodruma gitmiyoruz. Buradan Sapanca'ya yani. Evet, otele. Oradan Uludağ’a falan. Yedi, sekiz arkadaşla oradan oraya gidiyoruz. BANA NEDEN ‘ÇAPKIN’ DİYORLAR, ANLAMIYORUM Anladığım kadarı ile çok çapkınsınız? Ben öyle değilim ama bana öyle diyorlar. Bunu anlamıyorum. Siz evlenene kadar bütün bu gece hayatından, çapkınlıktan bezmiş bir hale gelir misiniz? Bunun sonu ne? Bilmiyorum, ben sıkılmıyorum. Kabul edemeyeceğim şeyler de var. Mesela bir kıza sarılarak uyumaya tahammül edemem. En tahammül edemediğim şey budur hayatta. Duygusal bir şey hissetmiyorsun ya! Duygusal bir şey hissetmediğin bir kişi sana sarılıyorsa en sıkıldığım şey o… Bir de yapışan insan profiline tahammül edemem. Gerçekten bu beni sıkar. Bunun dışında bir şey sıkmıyor. Sarılarak uyumak kâbusum. Ve hep karşı taraftan o talep geliyor. O kadar sıkılıyorum ki, gerçekten sıkılıyorum.. Sabah oluyor. Gitmek istemeyenler oluyor. Onların gitmesi için “Anneannemler gelecek, babaannemler gelecek” demek zorunda kalıyorum. Ama o eve anneanne gelmez halbuki. O kadar belli ki ama...... Yalnız mı yaşıyorsun? Yalnız yaşıyorum. KIZ KARDEŞİMİN ARABASINA TAKİP SİSTEMİ TAKTIRDIM, HER SANİYE TAKİPTEYİM Tek çocuk musunuz? Yok kız kardeşim var. O ailemle yaşıyor. Onlara kızar mısınız? Onlar kontrolüm altında zaten. Araç kontrol sistemleriyle… Onlar araç takip sistemleri olduğunu bilmiyor. Sizin bir sürü flörtünüz oluyor… Onların flörtü olursa kızar mısınız? Bilmiyorum. Ben çok kız gördüm yanımda ağabeyiyle konuşan. “Uyuyorum, evdeyim” diyen. Çok tehlikeli geliyor bana. Facia geliyor. Şimdi ben evdeyim. Yanımda bir kız var. Ağabeyi arıyor. “Yandım ben” diyor. Açıyor telefonu. “Sesini çıkarma” diyor. “Ağabey ben şu anda evdeyim. ‘Uyuyacağım” diyor. Kız arkadaşının ismini söylüyor. Onu konferansa alıyor. “Bir dakika veriyorum” diyen bile oluyor. Ben de düşünüyorum, ya benim de kızkardeşim böyle bir yere giderse, böyle şeyler yaparsa… Atıyor o zaman sigorta. Hemen arıyorum. “Ne yapıyorsun, nerdesin?” diyorum. Durumu sorgulayacak bir şeyler yapıyorum. Zaten onların arabalarına araç takip sistemi taktırdım. Neredeler, ne yapıyorlar? Onları her saniye takip ediyorum. ANNEM BENİ ÇOK KISKANIYOR Aileniz sizi evlendirmeye çalışmıyor mu? Babam çalışıyor. Annem çalışmıyor. Annem beni çok kıskanıyor. Annem kız arkadaşlarımla hep kavgalı. Kötü kaynana… Gördüğü gibi mesela hemen bir şey atar ortaya… “Bunun şurası şöyle, bunun burası böyle…” Annem hiçbir kızı beğenmez yani… Çünkü benim evlenmemi istemiyor. Çünkü paylaşamıyor. Kıskanıyor. Çok mu düşkün size? Çok… Beni çok seviyor yani. Kardeşlerim falan yalan. Birisi seçilecekse ve ben varsam kız kardeşlerimi iter… Beni götürür. Bunu onlara da söylüyor da bu yüzden söylüyorum ben. Çapkın olmanızdan rahatsız oluyordur anneniz… Annem ondan rahatsız olmuyor. Konu ciddiye gelip onun önemini azaltacak noktaya geldiği zaman rahatsız olur.

Fotoğraflara bakarken neyi merak ettim biliyor musunuz? Fotoğraf çektirip kızlarla oraya koyuyorsunuz ya? Kızlar itiraz etmiyor mu hiç? Dün bir kız arkadaşımın fotoğrafını paylaştım. Kız arkadaşıma 1500 takipçi gelmiş. Bugün bana diyor ki “Bir fotoğraf daha koyar mısın?” Ama ben öyle bir şeyden söz etmiyorum. Mesela bir fotoğraf var. “Sabah sabah yandım” diyorsunuz. Bir kızın sırtı var. Siz ona sarılmışsınız. Daha doğrusu elinizi poposunun içine doğru sokmuşsunuz. Onu hatırlamıyorum. Özel bir resimde surat gördünüz mü? Öyle biriyim ben. Konseptimiz o olmalı ya da yüzümüz olmalı, ortam olmalı. İkisi bir arada olduğu zaman farklı noktaya çıkıyor. Biz sizin çok çapkın olduğunuzu anladık. Çok skor yaptığınızı anladık. Bütün bunlar size ne kazandırıyor? Sizi kazandırdı işte. Görüşmek istediniz benle. Bana ulaşmaya çalıştınız, ulaştınız. Sizinle tanıştım. Ve sizi tanıyorum. Yeni bir kişi kazandım. Siz Konya Post gazetesi olsaydınız ben burada olmayacaktım. Sosyal çevre yapacaksınız öyle mi? Sosyal çevrem zaten var. Ama klik insanlar önemli. İnsanlar önemli benim için. Kim olduğu önemli benim için. Beni Akit gazetesi çağırsa ben gitmem Akit gazetesine. Beni kimin çağırdığına kimin aradığına bağlı… Siz aradınız geldim. Kim aradı? Armağan Çağlayan aradı. Hangi gazete, hangi paltform? Radikal. Niye gitmeyeyim ki… İş hayatınızı kötü etkileyeceğini düşünmüyor musunuz? Niye etkilesin… İş adamı ciddiyetini biraz bozan şeyler… Örnekleri var esasında. Benim konseptim farklı zaten… Herkesin olduğu gibi olmaya çalışmıyorum. Benim farkım o… Birisine benzetiyorlar ya... Hayır, ben pokerden para kazanmıyorum. O adam pokerden para kazanıyor. İşimi yapıyorum. Ben çalışıyorum. Dışarıda bir hayatım var. İstediğimi yaparım diyorsunuz? Orada istediğimi yaparım. Orayla ilgili eleştirileri buraya katmıyorum zaten. Onlar beğeniyorlar yani… EMEL SAYIN’LA UMREYE GİTTİM Bizde “İbadet de gizlidir kabahat de” diye bir laf var ya… Yo, ibadetimi de gizlemem ben. Umreye gittim. Niye gizliyeyim ki… Gurur duyuyorum oraya gittiğim için… Hac zamanında umreye gittim, Emel Sayın’la beraber… Hac zamanı umre nasıl oluyor? Hac zamanı ailemle hacca gittik. Ve çok üst düzey bir kafileyle gittik oraya. 2003 yılı Emel Sayın vardı, Melih Gökçek vardı. Bir sürü insan vardı gittiğimiz o turda. Sabancılardan vardı birileri. Fatih Tekke diye bir futbolcu vardı. O zamanla o efsaneydi ve gol kralıydı. Sonra ben “Hacı olmayacağım” diyordum “Tamam, olma” diyorlardı. Sonra uçağa bindik birden herkes dedi ki “Bak oraya gidiyorsun. Oraya gitmişken hacı olmalısın. Bunlar her zaman gelmez önüne. Bir kere gidiyoruz. Bunu yapmalısın.” Halbuki İstanbul’da böyle değildi durumlar. Uçakta değişti. Oraya gidince baskılar arttı. Sonra benimle konuşmama noktasına kadar geldi. Ve bütün bu isimler bunu bana yaptı. Hiç biri benimle konuşmadı. Hepsi suratını çevirdi. Ailemle oturuyorlardı. Benle konuşmuyorlardı. Çünkü ben onların dediğini yapmayacağımı söylüyordum. Sonra orada beni bir tek Fatih Tekke anladı. 15 gün orada kaldım. Fatih Tekke ile geçirdim vaktimi. Sabah kalkıyordum, onunla buluşuyordum. Alışveriş yapıyorduk, geziyorduk. Bir o anladı. “Gel yakışıklı, gel yemek yiyelim… Şunu yiyelim…” Hacı oldunuz mu sonunda? O oldu, ben olmadım. Oraya kadar gittiniz, hacı olmadınız… Haccın gereklerini yerine getirmedim. Çünkü ben 17 yaşındayken hayatımın ona hazır olacağını hissetmedim. Bunları yaşayacağımı ve hayatımın hızlı olacağını biliyordum. Bunu ben yaparsam bir kere yaparım. Yaparsam da kendi bildiğim gibi yaparım. Birçok şeyle işim olmayacak... Bir gün gitmek istiyor musunuz? İstiyorum ama onun bende bir bekareti var. Ben onu bozamam yani. Yani birisi istedi diye falan kendi kararlarımdan değişemem. Benim için doğru olanı yaptım diye düşünüyorum. Bugün dönüyorlar bana; kendileri açıldılar, saçıldılar… Her yeri ortaya çıktı. Kapananları oldu. Açılanları oldu. İçki içmeyen abilerimiz ablalarımız hepsi bugün Günay Restoran’larda… Bülent Ersoy'larda… Hepsiyle karşılaşıyoruz. Yüz yüze geliyoruz. “N’aber abla, iyi misin?” diyorum. “Ulan sen akıllı adamsın” diyorlar. Çünkü gittiler, patladılar orada… İsim vermiyorum ama patladılar. Nasıl patladılar? Patladılar. Niyet ettiler kapandılar, bir daha açıldılar. Ne bu şimdi… Olur mu ya… “Kapanıyorum” diye kapandı. “Açılmayacağım” dediler. Üç ay kapalılardı. Şimdi artık hayatınız başka bir yere gidecek. Nereye gidecek? Bir süre bir magazin ordusuyla beraber yaşayacaksınız. Neden? Bu kadar emin misiniz?

Çünkü yaptığınız şey değişik, hep bir malzemesi var. Hafif erotik. Seviyorum ben ya, dikkat çekici şeyleri seviyorum. Evlenirken bile kimsenin dönüp bakmayacağı bir kızla evlenemem yani.

Ama “Kıskancım” dediniz. Ayrı şeyler işte. Kimsenin bakmayacağı bir kızla evlenmek, görüntü olarak benden aşağı olan bir kızla evlenmek beni kıskanç olmamam noktasında değil. Hayır o olsun, çok dikkat çeken biri de olabilir. Önemli olan onu nasıl ortaya koyduğu, nasıl kaliteli taşıdığı… Ben ilişkilerimde kaşar olan kızlarla, yatakta da kaşar olmayan kızlarla anlaşamıyorum. Onu bilmeyeni istemiyorum yani… Evleneceğim zaman hiç bir şey bilmesin zaten, ayrı konu. Ama bilmeyen kızla ben ne yapayım yani?

Bu büyük bir egoizm değil mi? Ne konuda?

Siz çapkınlık yapıyorsunuz, "Yatakta işi bilmeyen kız" istemem ama evleneceğim kız da, ‘bakire’ olsun diyorsunuz? Böyle düşünüyorum. Bu büyük bir açıklama. Bu konuyla ilgili tepkisiz kalayım, bir yorum yapmayayım.

Öyle anladım… Siz onu çıkardıysanız… Benim için önemli şeyler.

Ama o da çok haksızlık. Siz 28-30 yaşına kadar her türlü fındığı kırın, sonra da el değmemiş goncagül bekleyin… Olur mu öyle şey? Yaşı daha ilerleyen insanlar daha iyi oluyor, daha rahat oluyor. 30-35 yaş arasındaki insanlar çok farklı oluyor. 18 yaşında biriyle 30-35 yaş arasında birisi arasında dünyalar kadar fark var. Olgunluk anlamında mı? Olgunluk anlamında değil, sana yaşattıkları anlamında… 30-35 yaş arasındaki kitle sana çok farklı şeyler katıyor. Hem bazı şeylerde geç kalmamış, hem de sana bazı şeylerde yeni şeyler öğretiyor. Ben birilerinin beni olgunlaştırmasını daha çok seviyorum. Kendinizden büyük kadınlardan mı hoşlanıyorsunuz? İlgimi çekiyorlar. Yapacak bir şey yok… Olma ihtimali olmayan şeyler, benim hep ilgimi daha çok çekiyor. Ben bir şeyi seviyorsam zararlıdır. Nutella’yı seviyorum zararlı, Coca Cola’yı seviyorum zararlı. Sevmediğim şeyler; işte ayran, yoğurt… Faydalı şeyleri sevmiyorum, zararlı şeyleri seviyorum. ANDROPOZA GİRİNCE MUTSUZ OLACAĞIM Hayalinizdeki kadın kim mesela? Dünyadan? “Adriana Lima” demeyeceğim. Sorulduğu anda o söyleniyor ya, o beni itiyor. Bir isim ya, beni o isim itiyor artık. Ama Victoria Secret’ın kullandığı her şeye varım ben. Zaten onu takip ediyorum. Türkiye’de hayalinizde bir kadın var mı? Vardır, çok güzel kızlar var. Eskiden Cansu Dere'yi çok beğenirdim. Deniz Akkaya’yı çok beğenirdim. Cengiz Abazoğlu’nun, Yıldırım Mayruk’un defilesine çıktığı zamanlardaki hali efsaneydi. Çok güzel bir kadındı. Şimdi de farklı bir noktaya geliyor tabii… Fashion TV’ye çıkan kızları beğenmiyorum mesela. 2000’le beraber gelen yeni bir akım var. Göğüsleri küçük, kalçaları dümdüz, suratları cansız, makyaj yapmayan, saçını sade toplamış falan… İlgimi hiç çekmiyor, hiç. Ya kadın, göğüssüz bir kadın olabilir mi? Ya da kalçasız? Olmaz yani bence, benim ilgimi çekmez... Silikonlu kadın? Ben sonuca bakarım ya… Çok fazla beni bağlamaz. Yok 10 tane ameliyat olmuş, yok beş tane ameliyat olmuş… Olmuş mu? Olmuş. Ya da çok güzeldim, son üç senede patates gibi kilo aldım. Olmuş mu, olmamış?

Siz andropoza girince çok mutsuz olacaksınız. Olacağım. Bir gün gireceğim, mutsuz olacağım doğrudur… Libidonuz fazla yüksek… Demek ki…

Zaman zaman mutsuz etmiyor mu sizi? Şu an hiçbir şey mutsuz etmiyor beni. Şu an sigara içtiğim zaman çok irkiliyorum. Göbeğim çıkarsa çok rahatsız oluyorum, işte bir şey kötü giderse…


Kaydol ya da oturum aç

Yorumlar