
Benliğin Gösterisi - Sosyal Medya Bizi Nasıl Bölüyor dizisinin 3. Bölümü
Serinin 3. Bölümü: Sosyal Medya Bizi Nasıl Ayırıyor?
Artık bir sahneye ihtiyacınız yok.
Hatta bir izleyici kitlesine bile ihtiyacınız yok.
Telefonunuzu açtığınız anda, ışıklar zaten sizin üzerinizde.
Belki paylaştığınızda hissedersiniz. Ya da paylaşmayı düşündüğünüzde. Ya da paylaşmamaya karar verdiğinizde, ama yine de paylaşmış olsaydınız insanların ne düşüneceğini hayal ettiğinizde.
Neredeyse fark edilmez, ama her yerde; kimse bakmasa bile sürekli izleniyor olma hissi.
Ve bu farkındalık içinde ne kadar çok yaşarsak, kendimizi o kadar çok besleme için şekillendirmeye başlarız.
Sadece paylaştıklarımız değil, kim olduğumuz da.
Seçme Çağı
Her zaman kendimizin farklı yönleri olmuştur; iş benliği, arkadaş benliği, yalnız benliği. Ancak sosyal medya sadece bu versiyonları ortaya çıkarmıyor. Onları teşvik ediyor. Parlatıyor. Performansı kişilik gibi gösteriyor.
Instagram hayatınızın galerisi haline geliyor.
LinkedIn seçkin profesyonelliğiniz oluyor.
TikTok ise mizahınız, trendleriniz, özgünlüğünüz oluyor.
Her platform sizden bir versiyon talep ediyor ve ona istediğini vermeyi öğreniyorsunuz.
Ve o versiyon ne kadar çok beğeni alırsa, o kadar gerçek oluyor.
Ta ki "otantiklik" bile bir tür kostüm, işlenmiş, kasıtlı, ilişkilendirilebilir olmak için yeterince kırılgan, beğenilmek için yeterince filtrelenmiş hale gelene kadar.
Kendimizi artık gerçek için değil, yankı uyandırmak için düzenlemeye başlıyoruz.
Ve yavaş yavaş benlik içerik haline geliyor.
Özel Benliğin Çöküşü
Eskiden sadece bizim olan anlar vardı. Sıkıcı anlar. Kutsal anlar. Anlatmamıza, çerçevelememize veya fotoğraflamamıza gerek olmayan anlar.
Şimdi, yalnızlık bile akılda bir izleyici kitlesiyle geliyor.
Bunun çevrimiçi olarak nasıl görüneceğini hayal ediyoruz.
Yansımadan önce kaydediyoruz.
Oturup düşünmeden önce konuşuyoruz.
Psikologlar buna "kendi dışsallaştırma" demeye başladılar. Kim olduğunuz hissinizin iç pusulanıza daha az, başkalarının sizi nasıl algıladığına daha çok bağlı olduğu durumdur.
Artık sadece yaşamıyoruz - kendimizi yaşarken izliyoruz.
Ve maliyeti ince, ama ağır:
Hiçbir şey açıklamak, performans sergilemek veya kanıtlamak zorunda kalmadan, sadece kendimizle olma anlamını unutuyoruz.
Maskenin Yükü
Bütün bunlar garip bir yorgunluk yaratıyor.
Sadece ekran yorgunluğu değil.
Benlik yorgunluğu.
Kendiliğinizin bir versiyonunu çok uzun süre taşımaktan, maskenin nerede bittiğini ve gerçek sizin nerede başladığınızı bilmiyor olmanın hissi.
Sahtekar sendromu iş yerinden günlük hayata sızar. İnsanların sizi mi yoksa bekledikleri versiyonu mu sevdiğini merak etmeye başlıyorsunuz.
Ve rolü oynamaya başlıyorsunuz, çünkü onları hayal kırıklığına uğratmaktan daha kolay.
Ama ne kadar çok oynarsanız, o kadar uzaklaşırsınız.
Ve sonunda, çok fazla iş yaptığınız için değil, çok fazla "olduğunuz" için tükenmiş uyanıyorsunuz. Herkes için. Her zaman.
Beslemesi Olmadan Kimsiniz?
Fişten çekmenin garip bir yalnızlığı var.
Doğrulama yok. Geri bildirim yok. Kanatlarda alkışlayan kimse yok.
Ama bazen, o sessizlikte başka bir şeyin parıltısı var:
Rahatlama.
Hala orada olduğunuzu fark ediyorsunuz. Projeksiyonların, açıların ve alt yazıların altında - hala bir insansınız. Bir marka değil. Bir varlık değil. Bir insan.
Belki de özlediğimiz kısım buydu.
Dopamin değil. Beğeniler değil. Erişilebilirlik değil.
Ama tamamen, özel bir şekilde insan olmanın filtresiz, düzenlenmemiş deneyimi.
Sonuç: Ayna Benlik Değildir
Aynalarda yaşamamız asla amaçlanmamıştı.
Anlarda yaşamamız amaçlanmıştı.
Sosyal medya görülme arzusunu icat etmedi, ama her şeyi yutana kadar onu büyüttü.
Ve şimdi kendimizi tekrar görmeyi öğrenmeliyiz - lenssiz, filtresiz, kalabalıksız.
Çünkü benlik bir gösteri değil.
Bir ürün değil.
Bir ilişkidir, yeniden kurabileceğimiz, birer birer anlarla.
Sonraki: Algoritmanın Müşterisi Değilsiniz - Ürünsünüz
4. Bölümde, yüzeyin altına bakacağız ve daha zor bir soru soracağız:
Ya besleme sadece nasıl bağlantı kurduğumuzu değiştirmiyor, aynı zamanda kim olduğumuzu paraya çeviriyorsa?
Verilerden, tasarımdan ve dikkatimizin sahip olduğumuz en karlı şey haline gelmesinden bahsedelim.