17:34 28.06.2021(Güncellendi 17:35 28.06.2021) URL'yi kısaltın
__31 __13
CHP, güçlendirilmiş demokratik parlamenter sistem odaklı anayasa için ilk
adımı attı. CHP Parti Meclisi'ne (PM) sunulmak üzere ‘Bağımsız ve Tarafsız
Yargı Raporu’ hazırlandı.
Anka'nın aktardığına göre CHP'nin hazırladığı _ ‘Bağımsız ve Tarafsız Yargı
Raporu ’nda_, “Erkler ayrılığı askıya alınmıştır. Hesap verebilirlik ilkesi
yok edilmiştir. Cumhurbaşkanı’nın parti genel başkanı olması sonucu siyasi
ifade özgürlüğü ve siyasi partiler arasında eşit rekabet ortadan kalkmıştır.
Yargı, bağımsızlığını yitirmesi sonucunda bizzat bir hak ihlali kaynağına
dönüşmüştür” gerekçeleriyle 'acil anayasa değişikliğine ihtiyaç olduğu'
belirtildi.
_‘Hukuk devleti anayasası için ilk adım’ _diye nitelendirilen raporda,
anayasa kurgusu kuvvetler ayrılığı temeline oturtuldu.
CHP PM, 30 Haziran’da saat 11.00’de toplanacak. CHP Genel Başkanı Kemal
Kılıçdaroğlu ’nun sunuşuyla başlayacak toplantıda, CHP Merkez Yönetim
Kurulu (MYK) Raporu ile 'Bağımsız ve Tarafsız Yargı Raporu' ele alınacak.
CHP, çalışmasını parlamenter sistemi savunan diğer siyasi partilerle de
paylaşacak.
CHP MYK Raporu’nda; genel başkan yardımcılarının sorumlu olduğu birimlerin
siyasi, sosyal ve ekonomik gelişmelere dair değerlendirmeleri ve faaliyet
raporları yer aldı.
689 sayfalık raporda ‘değişim’ mesajı veren Kılıçdaroğlu, “Türkiye, hak
etmediği derin bir karanlığın içerisinden geçiyor. Ülkemiz on dokuz yıldır her
ay, her hafta yeni bir rezillik ile karşı karşıya kalıyor. Halk her gün
ekonomik buhran, ortalığa saçılan mafya-siyaset-ticaret ilişkileri, devlet
krizi, dış politika sorunları ve büyük bir toplumsal huzursuzluk ile
yüzleşiyor. Tablo karanlık olsa da aydınlık günler için umut var”
ifadelerini kullandı.
Kılıçdaroğlu, şu mesajları verdi:
“Adaleti sağlayacağız. Türkiye’yi ekonomik buhrandan çıkaracağız.
Güçlendirilmiş parlamenter sistem ile şahsım hükümeti sistemine son
vereceğiz. Devleti adalet, liyakat ve istişare ile yöneteceğiz. Türkiye’yi
mafyaya, çetelere, yağmacılara yedirmeyeceğiz. Siyasi partiler demokrasinin
vazgeçilmez unsurlarıdır. Doğayı, çevreyi, yaşamı koruyacağız. Dış
politikamızı tekrar ‘yurtta barış, dünyada barış’ eksenine sokacağız. Kadına
yönelik şiddet ile gerçekten mücadele edeceğiz. Üniversiteler üzerinde
kurulan siyasi vesayete son vereceğiz.”
Parlamenter rejim için 3 adım
CHP Çalışma Grubu tarafından ‘Demokratik Hukuk Devleti İçin Güçlendirilmiş
Parlamenter Sistem-Bağımsız ve Tarafsız Yargı Raporu’ hazırlandı.
Rapor için, “TBMM eksenli güçlü bir parlamenter rejimi kuracak demokratik
hukuk devleti anayasası için ilk adım' tanımı yapıldı. İkinci aşamanın
'demokratik devlet ekseninde parlamenter rejimin anayasal çerçevesini
oluşturacak olan, yasama-yürütme-yargı ile sınırlı bir anayasa taslağının
yazımı', üçüncü adımın da 'hak ve özgürlükleri de kapsamına alan değişiklikler
bütününü yansıtan bir taslağın en geniş katılımla yazılması ve tartışmaya
açılması” olacağı belirtildi.
Raporda, 1876’dan itibaren anayasal değişiklikler işlendi ve 16 Nisan 2017
referandumuyla 9 Temmuz 2018 tarihi itibarıyla uygulanmaya başlanan başkanlık
tipi hükûmet sistemi için “Hükûmet ve kurul halinde siyasal karar alma usulü
kaldırıldı. Devlet yönetiminde 150 yılda oluşan kavramlar, kurallar ve
kurumlar , haklı ve geçerli ulunmadığı halde, bir çırpıda silindi”
değerlendirmesi yapıldı.
Darbe, darbe girişimleri , muhtıra ve müdahalelere de yer verilerek,
darbeler içerisinde en ağır ve sonraki yıllarda kalıcı etkiler bırakan 12
Eylül 1980 ile 15 Temmuz 2016 darbe girişimi şöyle
benzetildi:
“Anayasal düzlemde, 12 Eylül darbesi ile 15 Temmuz başarısız darbe girişimi
arasında, aktörleri bakımından değil, sonuçları bakımından toplum
mühendisliği hedefindeki paralellik dikkat çekmektedir. 12 Eylül 1980’de
darbe yapanlar, ara dönemde yaptıkları hukuki düzenlemeler ve kurumsal
müdahaleler yoluyla çoğulcu toplum yerine bireylerin birbirinden
soyutlandığı bir toplumsal yapı yaratmayı hedeflediler. 15 Temmuz 2016 darbe
girişimi bastırıldığı ve bu konuda yürürlükteki anayasal düzen yeterli
olduğu halde, seçimle gelmiş olan ve TBMM’de çoğunluk sahibi siyasal
partiler, 20 Temmuz’da olağanüstü hal ilan ederek bir tür sivil darbe
yoluyla kamu yönetimi ve askeri yönetim dâhil olmak üzere anayasal ve
siyasal düzende meşru olmayan yöntemlerle totaliter bir siyasal yönetim
aygıtı kurmaya yöneldiler.”
Cumhurbaşkanının aynı zamanda parti genel başkanlığı yapmasına ilişkin
eleştirilerin sıralandığı raporda; acil anayasa değişikliğine ihtiyacın
olduğu, şu gerekçelerle anlatıldı:
“Demokrasinin asgari koşulu olan erkler ayrılığı askıya alınmıştır. Denge ve
denetim mekanizmaları kaldırılmıştır. Halk egemenliğinin varlığının asgari
bir gereği olan hesap verebilirlik ilkesi yok edilmiştir. Demokratik
toplumun temeli olan siyasi ifade özgürlüğü ve siyasi partiler arasında eşit
rekabet, Cumhurbaşkanı’nın parti genel başkanı olması ve yargının
bağımsızlığını yitirmesi sonucu ortadan kalkmıştır. Keyfî şekilde koyulup
kaldırılan, yorumlanan, uygulanan ya da uygulanmayan kurallar yüzünden,
hukuki belirlilik ve öngörülebilirlik ilkeleri kaybolmuştur. Temel hak ve
özgürlüklerin güvencesi olması gereken yargı, bağımsızlığını yitirmesi
sonucunda, bizzat bir hak ihlali kaynağına dönüşmüştür. Kamu hizmetine
girmede kanun önünde eşitlik ve liyakat ilkeleri etkisiz kılınmıştır.”
Güçlendirilmiş demokratik parlamenter sistem, kuvvetler ayrılığı bağlamında
şöyle kurgulandı:
“Yasama: TBMM’ye giden yollar demokratikleştirilmeli ve güçlendirilmelidir.
TBMM’nin yapısı ve temsil niteliği pekiştirilmelidir. Yasama girişimi, yasa
önerisi, halk girişimi ve yasa tasarısı olmalıdır. Muhalefet hakkı, somut
güvencelere kavuşturulmalıdır. Yasama komisyonları, uzmanlık ilkesi
temelinde, bütçe ve kesin hesap komisyonları farklılaştırılarak, işlevsel
kılınmalıdır. Nitelikli yasa, hukuk devletine dayanan gerekçeleri ile
birlikte tasarlanmalıdır. TBMM’nin hükûmeti denetim yolları işler ve etkili
hale getirilmelidir. Karar çoğunlukları, nitelikli yasa sürecine katkı
sağlayıcı olmalıdır. TBMM’de kabul edilen yasalar üzerinde halk vetosu
tanınmalıdır. Yasama sorumsuzluğu, mutlak sorumsuzluk olarak
düzenlenmelidir. Yasama dokunulmazlığı, dokunulmazlık ilkesini zedeleyici
hükümlerden arındırılmalıdır.Yürütme: Cumhurbaşkanı, tarafsızlık ve hakemlik statüsü ile donatılmalıdır.
Bakanlar Kurulu, TBMM içinden çıkmalı ve TBMM önünde sorumlu olmalı;
hükûmetin kurulması kolay, düşürülmesi ise zor olmalıdır. Kamu yönetimi,
liyakat, saydamlık ve etkililik ilkelerine göre örgütlenmelidir. Kamu
yönetiminde israf, şatafat, lüks ve rüşvetin tümüyle önlenmesini sağlayacak
düzenekler oluşturulmalıdır. Yerel yönetimler, ‘demokrasi, yerel ortak
hizmetlerin etkililiği ve iktisadi verimlilik’ bakımından yeniden
yapılandırılırken, merkezi iktidar için fren ve denge işlevleri yönünden de
pekiştirilmelidir. Mali ve iktisadi hükümler, hesap verebilir hükûmet
ilkesini gerçekleştirecek biçimde düzenlenmelidir. Yükseköğretim kurumları,
nitelikli eğitim-öğretim, bilim ve araştırma özgürlüğü ereğinde yeniden ve
özerk statüde düzenlenmelidir. Uzman ve özerk kuruluşlar, idari hiyerarşi
dışında, amaçları doğrultusunda bağımsız statülü birimler şeklinde
düzenlenmelidir.Yargı: Yargı bağımsızlığı mutlak bir ilke olarak belirtilmeli, yargıç ve
savcı güvenceleri en üst düzeyde öngörülmelidir. Adalet Yüksek Kurulu, üst
yargı örgütü olarak düzenlenmelidir. Yargıç ve savcıların mesleğe kabulünde
ve atanmasında liyakat ve cinsiyetler arası eşit temsil esası
gözetilmelidir. Adil yargılanma hakkı ilkeleri, sav-savunma-karar üçlüsünde
öngörülmelidir. Yargıtay, yeniden düzenlenmelidir. Danıştay üyelerinin seçim
usulü değiştirilmelidir. Sayıştay, yüksek yargı mercii olarak
düzenlenmelidir. Anayasa Mahkemesi, Avrupa modeline uygun olarak yeniden
yapılandırılmalıdır. Yüksek Seçim Kurulu, seçim yargısı olarak yeniden
düzenlenmelidir. Yüce Divan yetkisi, Anayasa Mahkemesi ve Yargıtay arasında
paylaşılmalıdır. Çevre yargısı kurulmalıdır.”