◊ Şu anda neredesiniz?
- Şu anda Miami Beach, Florida’daki kütüphanemdeyim. Onlarca yıldır
düzenlemeye zaman bulamadığım tavan arası ve dolaplarıma pandemi sırasında el
attım. Normalde zamanımın çoğunu geçirdiğim oda burası. “Put on Your Mask”
(Maskeni Tak) için hazırladığım kamu spotunu burada çektim. Arka tarafta 2
yıldır kullanmadığım yeşil ekran var. Benim arkamda ise bir ömür, kariyer,
yaşam, aile fotoğraflarından oluşan albümlerim var. Evde en sevdiğim odam,
benim sığınağım burası...
◊ Uzun yıllardır yeme içme sektöründe de varsınız. Orlando ve Miami’de
restoranlarınız var...
- Evet! Yemeğin eğlenceyle iyi gittiğini hissettik, o yüzden
yemek sektörüne de
girdik. Ayrıca restoranlarımdaki tüm tarifleri topladığımız bir yemek kitabım
da var. Adı “Estefan Mutfağı”. Mutfakta büyükannemle büyüdüm. Aslında bir
bakıma bu yüzden restoran işine girdim.
◊ Şarkı sözü yazarıGloria
Estefan’a gelirsek...
Yıllardır müzik dünyasındasınız. Geriye dönüp yazdığınız hit şarkılara
baktığınızda, “Neler yazmışım!” diyor musunuz? “O hitleri bugün yine yazardım”
diyebilir misiniz?
- Hayat her gün beraberinde yeni bilgiler ve öğrenme deneyimleri getiriyor.
Sürekli olarak öğrendiğimize gerçekten inanıyorum. Çünkü her şeyi bildiğinizi
düşündüğünüz anda başınız belaya giriyor. Soruna gelirsem... O şarkıları hâlâ
yazabileceğimi düşünüyorum. O sözler çok derin duygulardan ya da benim de
parçası olduğum, empati kurabildiğim, bana yakın insanların yaşadığı
duygulardan geliyordu. Bir şarkıyı yazmaya başladığımda akışına bırakıyorum.
Eğer hayatımdaki her şeye tamamen biyografik olarak yaklaşmaya kilitlenmiş
olsaydım, yazar olarak zorluk çekebilirdim.
◊ Peki nasıl yazarsınız?
- Genelde bir düşünce tohumum olur ya da bir şarkı için fikrim olur. Sonra
üzerinde çalışmaya başlarım. Hislerin kendi yoluna gitmesine ve beni kendine
çekip yeni yönlere götürmesine izin veririm. Söylemeye gerek yok, yaşlandıkça
farklı bakış açılarımız oluyor.Mesela pandemi döneminde bir şarkı yazdım. Adı
“Zamana İhtiyacımız Var”. Oğlumla yaptığımız bir sohbetten ilham aldım. “Anne
çok zor bir dönemdi ama aslında birçok şeyi anlamaya zamanım oldu” dedi.
Telefonu kapattım ve “Bu sözde bir şarkı yatıyor” dedim. Kızım da söz yazarı.
Daha bir şarkıyı bitirmeden düzenlemeye çalışıyor, çünkü hemen hit olmasını
istiyor. “Bekle, kendine zaman ver. Yaratabilmen için boşluğa ve o boşlukta
özgür olmaya ihtiyacın var” diyorum.Kendime gelirsem, “Conga”, “Rhythm” gibi
eğlenceli hit şarkıları hâlâ yazabileceğimi düşünüyorum. Yıllar geçti, daha
fazla deneyimim var. Acı çektiğiniz deneyimden yazmak, mutlu olduğunuz
deneyimden yazmaktan her zaman daha kolaydır. Çünkü ağrılı ve acılı dönemde
duygularınızla daha fazla temas halindesiniz.
İŞİN ZOR KISMI EDİTÖRLERİNDİ
◊ Jada Pinkett Smith’den “Red Table Talk”u (Kırmızı Masa Konuşması)
devraldınız. Şovu nasıl yapılandırdınız? Konuşacaklarınızı önceden planladınız
mı, yoksa tamamen serbest bırakıp “nereye giderse gitsin” mi dediniz?
- Masada hangi konuları tartışacağımız konusunda fikrimiz olmalıydı, çünkü
misafirlerimiz vardı ve hazırlanmamız gerekiyordu. Ama konuları masada ayrıca
çok taze, yeni ve serbest de bırakmak istedik. Önyargılı düşüncelere veya
önceden hazırlanmış materyale sahip olmak istemedik. Üç Kübalı kadınla özgürce
fikir ve düşünce alışverişi yaptık. Bu kolay değil. Bu yüzden bir tokmağım
vardı. Gerçi gerektiği kadar sık çıkarmadım tokmağı. Ancak şov tamamen serbest
akışlıydı. Zor olan kısım, hepsini daha kısa ve anlamlı bir şekilde bir araya
getirmek zorunda kalan editörlerindi. Dürüst olmak gerekirse, en büyük
şikayetlerimizden biri bölümlerin çok kısa olması. Ancak Facebook’un istediği
uzunluk bu.
◊ Bir konu hakkında konuştuktan sonra “Bu konuyu tartıştığımıza
inanamıyorum” dediniz mi?
- Çoğu konuda dedim. Çünkü her şeyden önce çok özel yaşayan bir insanım.
Kişiliğim böyle. O masaya gittiğimizde verdiğimiz karar, her şeyi dışarı
çıkarmaktı. Yoksa ne anlamı vardı kırmızı masa konuşmasının? Şovun tüm doğası,
savunmasız ve açık olmamızdı. Şovun aynı zamanda yapımcısıyım. Bu yüzden eğer
bir şeyler kontrolden çıkarsa geri çekme seçeneğim var. Ama yapmadım. Tam
tersine, bazı şeyler hakkında konuştuğumuzu fakat o kısımların kesildiğini
hatırladığımda “Bu düşünceyi tamamlamamız gerekiyor, çünkü insanlar kesilen
kısım yüzünden ne amaçladığımızı anlamayacaklar” dedim. Ve masaya daha
fazlasını geri koydum. Hiçbir şeyi çıkarmadım, bu önemliydi.
EMILIO İLE TANIŞTIĞIMDA HAYATIMDA ÇİÇEKLER AÇTI
◊ 1976’da o zamanlar Miami Sound Machine’in grup lideri olan Emilio Estefan
ile tanıştınız, 1978’de evlendiniz ve 42 yıldır evlisiniz. Bu mutlu evliliğin
bir sırrı var mı?
- Bence çok şanslıydım. Kendisi de aynısını söylüyor. Küçükken çok zor bir
hayatım vardı. Ve Emilio ile tanıştığımda hayatımda çiçekler açtı. Onu
tanıdıkça hakkında öğrendiğim her şey onu daha çok sevmemi sağladı. Harika bir
evlattı, harika bir kardeşti. Sadece bu özelliklerinin bile onu harika bir
koca ve baba yapacağını biliyordum. Emilio pozitif bir insan, her gün
enerjiyle uyanıyor. Birbirimize olan sevgimiz saygımız ve yaşadığımız
zorlukların bizi daha da yakınlaştırdığından başka bir sır yok. Kişilik olarak
çok farklıyız ama birbirimizi iyi dengeliyoruz. Ben küçük ayrıntılara bakmayı
seviyorum, o büyük resme bakıyor. Fakat değer yargılarında aynı sayfadayız.
Tartışacak çok şeyin olmamasının ilişkiye yardımcı olduğunu düşünüyorum, çünkü
tartışmalar ilişkileri gerçekten yıpratıyor.
EN BÜYÜK KORKUM FELÇ KALMAKTI
◊ Omurilik yaralanmaları olan insanlara yardım faaliyetlerinizin etkileyici
olduğunu söylemeliyim...
- Teşekkürler. İnsanlara hizmet etmeye geldim bu dünyaya. İletişim ve
psikoloji okudum. Psikolog olmak istiyordum. Doktor olmak ve insanlara bu
şekilde yardım etmek istedim. Müzik grubuna katıldığımda müziğim ve şarkı
sözlerim aracılığıyla insanlara farklı bir ölçekte hizmet edebileceğimi ve
yardım edebileceğimi fark ettim.
Ama hâlâ beni kalpten mutlu eden ve bana bu dünyada en çok keyif veren şeyler,
başkaları için yaptığım hizmetler ve yardımlar. Hiçbir zaman şöhret için müzik
yapmadım. Sevdiğim için yaptım. 2 yaşımdan beri, konuşmaya başladığımdan beri
şarkı söylüyorum. Gruba katılma fırsatını buldum ve işler yoluna gitti. Tamam,
işte benim tutkum olan bir şeyi gerçekten keşfettim diye düşünürken 1990’da
kaza geçirdim, felç oldum. Tur otobüsü kazası... Babam tekerlekli sandalyede
olduğu için hayatım boyunca benim için büyük bir korkuydu felç. O kaza
olduğunda şöhretin öyle bir noktasındaydım ki, dünya çapında tanınıyordum.
Ayrıca şöhretin sadece o tanınmışlık olduğunu düşündüğüm noktadaydım. Kazadan
sonra ise artık insanlarla insan düzeyinde bağlantı kurmak ve onlara
hayatımızdaki zor anlarla nasıl başa çıktığımızı göstermek istedim. Tek
istediğim yürümek ve bağımsız olmaktı. Vücudumun geri geldiğini görüyordum,
fakat ne olabileceğini bilmiyordum. Sandalyeye bağlı kalıp kalmayacağımı
bilmiyordum. Geri dönmek benim için önemliydi. İnsanlara karanlıktan çıkmanın
yolları olduğunu, iyileşmenize ne kadar çaba sarf ettiğinizin önemini ve hangi
zorluktan geçiyor olursanız olun pes etmemek gerektiğini göstermeliydim.
O dönem, hayatıma ve kariyerime daha derin bir anlam kazandırdı. Ve hatta
müzikal ve vokal olarak beni daha etkileyici yaptı. Yıllar boyunca her gün
yazdığım mektuplarla beslediğim hayranlarımla şimdi sosyal medya aracılığıyla
iletişim kuruyorum. Benden yardım istiyorlar, elimden geldiğince destek olmaya
ve onlara yardımcı olmaya çalışıyorum. Beni hayatta en mutlu eden, kesinlikle
bu yardımlar.