Son zamanlarda öyle çok çalışıyor ki alışveriş yapmaya bile vakti yok.
Röportaj için sözleştiğimiz günün sabahında kendine hızla yeni bir takım
elbise satın alıp stüdyoya, yanımıza geliyor. Çok başarılı ve popüler ama
egolu veya havalı değil. Ayakları yere basıyor. “O kadar uzun zamandır o kadar
çok çalışıyorum ki ruh halimde çok büyük bir değişim olmadı. Hatta
seyircilerin yoğun teveccühünden ötürü biraz daha mahcup, daha az cüretkâr
olduğum söylenebilir” diyor.

Kahvelerimizi söyleyip çekim için hazırlığımızı tamamlarken etrafında gördüğü
herkese tatlı tatlı sataşıyor. Konu kendine geldiğindeyse kimi zaman gülerek
anlatıyor yaşadıklarını, kimi zaman da büyük bir ciddiyetle... ‘Yeni nesil
mizahçı’ diye anılan 31 yaşındaki Hasan Can
Kaya
’yla yeni nesil
mizahın ne olduğunu da konuştuk, bu dönemde
mizah yapmanın zor olup
olmadığını da...

Türkiye’nin güldüğü adam olmadan önce hikâyen nasıl başlıyor? Malatyalısın,
Güngören’de doğup büyüyorsun. Nasıl bir ailen vardı?

Babamın ne iş yaptığı, ne zaman sorduğunuza bağlı (gülüyor). İyi niyetli,
çalışkan ve periyodik olarak dolandırılan bir adamdı rahmetli. Anadolu’da
babam gibi insanlara ‘el iyisi’ denir.

Ne demek o?

Başkaları için kendi yaşantısından taviz veren anlamına gelir.

Annen nasıl biriydi?

Annem bütün evi çekip çeviren, aramızda en çok çileyi çekip hepimize moral
verendi. Hâlâ da öyle.

Kaç kardeşsiniz?

İki kardeşiz. Ablam beş sene önce kanser atlattı, yoğun çalışma temposu
sağlığına yeniden zarar verince erken emekli olup evlendi. Eniştemle şehir
dışında yaşıyorlar.

YİNE ÇOK ÇALIŞIYORUM

Hayatını “Zorlu bir hayattı” diye anlatmışsın. Neler yaşadın?

Evet, öyleydi ama dramatize etmek istemiyorum. Dünyanın yüzde 90’ının hayatı
zorlu ve öyle olmaya devam ediyor. O yüzden yaşadığım travmaları biricik
travmalar olarak görmüyorum.

Komedyenliğe doğuştan mı yeteneğin vardı, yoksa yaşadıkların mı seni buna
yöneltti?

İkisi birden... Yeteneğin tanımı böyle bir şey bence. Ne sadece doğuştan, ne
de tamamen sonradan gelişen bir şey. Hem doğuştan yatkınlığın olmalı hem de
deli gibi çalışacak tutkun... Zaten bu ikisi olduğunda, başına gelen her şey,
bu yola girmek için vesile oluyor.

Yıllarca senaristlik yapıyorsun, sonra Leman Kültür gösterileri başlıyor.
Bunlar kulaktan kulağa yayılıyor ve ‘Konuşanlar’la zirveye çıkıyor işler. Bir
gün böyle bir noktayı hayal eder miydin?

Hayal ediyordum. Ama yıllar içinde çok çalışıp pek çok sektör travması
yaşadıktan sonra, başarıyı umursamadığım, sadece yaptığım işin içeriğine
odaklandığım bir süreç yaşadım. O sürecin devamında da ilginç bir şekilde
başarı geldi. Yani ne zaman hayal kurmayı bıraktım, daha önce düşlediğim
hayallerim gerçekleşti.

Hayatında maddi-manevi neler değişti?

Manevi anlamda bir şey değişmedi. Maddi anlamda belli bir standardın üstüne
geçtiğim doğru. Onun dışında yine çok çalışıyorum ama daha konforlu ve
şartları benim belirlediğim bir çalışma disiplinine geçiş yaptım.

Güngören’deki Hasan Can’ı bugün görsen ne demek isterdin?

Ona panik yapmamasını ve bir gün her şeyin düzeleceğini söylemek isterdim.

DÜNYA ADİL BİR YER DEĞİL

Exxen’de yayımlanan ‘Konuşanlar’ın bu sezon bölümleri (Mayıs ayına kadar)
40 milyon izlenmeyi geçti, dijital platform rekoru kırdı. Rekor sana ne ifade
ediyor?

Rekor kırmanın bu işteki motivasyonumu arttırdığı doğru olsa da benim için tek
başına bir amaç değil. İşin içeriğinin beni tatmin etmesi daha önemli.
Dolayısıyla ‘Konuşanlar’ın içeriği beni tatmin ettiği için bu rekor çok daha
anlamlı.

Böyle bir rekora sahip olmak havalandırıyor mu seni?

O kadar uzun zamandır o kadar çok çalışıyorum ki ruh halimde çok büyük bir
değişim olmadı. Hatta seyircilerin yoğun teveccühünden ötürü biraz daha
mahcup, daha az cüretkâr olduğum söylenebilir.

Ayaklarının yere basması için bir yöntemin var mı?

Dünya adil bir yer değil. Benim kadar ve hatta belki benden daha fazla çalışıp
emeğinin karşılığını hiç alamayan insanlar var. Bazen bir avuç ‘torpilliye’
bakıp haksızlığa uğradığımı düşündüğümde kendime bunu hatırlatmam oyunun
içinde kalmamı sağlıyor.

İnsanlar sende ne buldu sence?

Tek bir sebebi yok bence. Kimi çok komik bulduğu, kimi de çok samimi bulduğu
için olabilir. Tarzımın daha önceki çok ünlü komedyenlerin tarzına benzemiyor
olması da ilgi çekici gelmiştir belki.

Sana ‘yeni nesil mizahçı’ diyorlar. Yeni nesil mizahı nasıl anlatırsın?

Benim ‘yeni nesil mizah yapayım’ diye bir motivasyonum yok. Yazar kökenli
olmam sebebiyle yıllardır mizahtan para kazanıyorum. Eskiden tarzım sektörün
yapısına göre çok hızlı kalıyordu. Onların OK’ini (onayını) almadan da seyirci
karşısına çıkmak mümkün değildi. Ama artık, dijital çağda seyirciye iş sunmak
için sektör yöneticilerini ikna etmek mecburiyeti olmadığından mizah
alanındaki arzı, direkt seyirci talepleri yönlendiriyor. Çok hızlı tüketen,
hiperaktif bir izleyici grubu var. Biraz da tesadüfen bu dönemde ünlü olduğum
için benim hızlı ve belli bir standardın üzerinde doğaçlama yapmam bu izleyici
yapısıyla örtüşmüş oldu.

MİZAHTA MUBAH YA DA YASAK TARTIŞMASI YAPMAK GERZEKÇE

Güldürmek için her şey mubah mı? Yani bel altı vurmak, kişiliğine hakaret
etmek, birini deşifre etmek... Yapabileceğin şeyler mi?

Benim jargonumda bu saydıklarınızın hiçbiri yok. Bunları bilerek veya
bilmeyerek yapana da zaten seyircinin gülmesi mümkün değil. Bu ülkedeki sadık
mizah tüketicileri, ortalamanın üzerinde zekâya ve dünya görüşüne sahipler.
Zaten bence, mizahta mubah veya yasak tartışması yapmak gerzekçe. Her mizahçı
kendi mizahını yapar. Ondan sonrasına seyirci karar verir. İnsanların neye
güldüğüne karışmanın, onun giyimine, yaşam şekline karışmaktan farkı yok. Ama
altını çizerek söylüyorum. Mizah agresif bir ruha sırtını dayar. Hem herkesin
suyuna gideyim hem de güldüreyim ancak mizahla alakasız insanların
fantezisidir.

Küfürle güldürdüğüne dair eleştirilere cevabın ne?

Sadece küfürle güldürülmez, içinde zekâ yoksa... Bu, hayatı boyunca şaka
yapmayanların yanılgısıdır genelde.

Bu dönemde mizah yapmak zor mu yoksa daha mı kolay?

Malzeme bulmak açısından çok kolay. Ama sansür açısından çok zor. Neredeyse
herkes her konuda çok alıngan olabiliyor. Yine de ben bu konuda şanslıyım.
Benim kitlem ortalamanın çok üzerinde hoşgörüye sahip.

Seni Cem Yılmaz’la kıyaslamalarına, “Yeni Cem Yılmaz” laflarına ne diyorsun?
Bozuluyor musun?

Estağfurullah. Bozulmuyorum tabii ama ben öyle düşünmüyorum. Tarzlarımız
birbirinden çok farklı. Basının veya seyircilerin herhangi bir konuda isimleri
kıyaslamasının onlar için lezzetli bir konu olmasını anlıyorum. Ama kıyas
yapılan komedyen açısından değerlendirirsek, komediye gönül veren birisinin,
başka bir isim üzerinden kendisine hedef koyması veya kendini kıyaslaması bana
denyoluk gibi geliyor. Cem Yılmaz stand-up konusunda yaşayan efsane. Zaten en
üst seviyede yapacağını yapmış, binlerce oyun oynamış bir fenomen. Bense
kişisel mizahımı yapmaya yeni başladım. Yolun nasıl devam edeceğini hep
birlikte göreceğiz ama amacım kendime özgü bir hikâye oluşturmak.

ENTELEKTÜEL YANI OLAN KADINLAR BANA DAHA ÇOK İLGİ GÖSTERİYOR

Bir anda kadınların da ilgi odağı oldun. Kendini beğenir, yakışıklı bulur
musun?

İlgi gösteren kadınlar erkekte zekâya önem veren, entelektüel yanı olan
kadınlar daha çok. Kendimi çok beğenmemekle birlikte çirkin olduğumu da
düşünmüyorum.

Sence kadınlar güldüren erkeklerden mi hoşlanır gerçekten?

“Kadınlar hoşlandıkları erkeklere güler” desek daha doğru olur.

Sen bunun ekmeğini yedin mi diye sorsam?

Yedim tabii ki (gülüyor).

Bu kadar güldüren adam olarak aynı zamanda da romantik misin peki?

Bence değilim. Beraber olduğum kız arkadaşlarıma sormak lazım.

Sosyal medya devrindeyiz. Kadınlardan ahlaksız teklifler alıyor musun?

(Gülüyor).

Buna cevap vermedin, o halde işe dönelim. Kendi yapım şirketini kurdun,
sırada neler var?

Bu yıl sonunda yurtdışında hayata geçecek kendi orijinal formatlarım var.
Anlaşmayı yaptık. Şimdilik ayrıntı vermek istemiyorum. Onun dışında ‘Stand-up
Party’nin Avrupa turnesi var kasım ayında. Yeni yılda da
sinema filmi ve diğer şeyler...

HENÜZ BİR TABUYU YIKTIĞIMI DÜŞÜNMÜYORUM

Programın ’Konuşanlar’ı hiç izlemeyen birine nasıl anlatırsın?

Herkesin konuk, herkesin seyirci olduğu, özünde bu topraklara ait ama evrensel
matematiği olan orijinal bir talk show formatı.

Bu format tamamen sana ait. Nasıl yarattın?

2016’nın şubat ayında hem komedyenlik hem de yazarlık yapıyorken seyircilerden
doğaçlamamla ilgili yoğun övgü alıyordum. Bunun üzerine yabancı bir formatı
uyarlamak yerine kendi orijinal talk show formatımı yazdım ve ardından demo
çektik. Ama sektörden kime izlettiysek hem çok güldü hem de daha önce
yapılmamış bir format olduğu için riskli buldu ve reddetti. Yıllar sonra
hayata geçirmek nasip oldu.

”Hasan Can sadece ’Konuşanlar’ formatı içinde komik olan bir adam” gibi
eleştirilere ne diyorsun? Filmde, dizide güldüremezsem gerginliğin var mı?

Daha önce yıllarca mizahın her alanında en üst seviyede üretmiş birisi olarak
bu tür bir korkum yok. Mizah tarihimizde çok başarılı komedyenler her zaman
ağır eleştirilere maruz kalmıştır. Rekor kırmış bir insan olarak benim de
eleştirilmem normaldir.

Programın YouTube’dan çıkıp ‘Exxen’e geçmesi ve programların YouTube’dan
kaldırılması çok eleştirildi… Ne diyeceksin?

Bunu tahmin etmesi zaten zor değildi. Gördüğümüz ilginin büyüklüğünden dolayı
tepkinin de ilk başta çok büyük olabileceğini tahmin ediyorduk. Ama sonra
seyirci iyi niyetli olduğumu anladı ve çabuk toparladık. Mesela abone sayımız
1.6 milyona inmişti. Sonra tekrar 1.8 milyona çıktı. O süreci çabuk
atlattığımız için çok mutluyum. Bu tip olaylarda zamanın üretken insanların
lehine geliştiğine inanıyorum. O yüzden bu eleştirilerin pozitife dönüşeceğini
tahmin ediyordum ki daha sonra ‘Exxen’de dijital platform rekoru kırdığımızda
ilginin eskisinden de çok olduğu tescillenmiş oldu.

Şovunda daha önce konuşulmayan şeyleri konuşturup tabuları yıktığını
söyleyenler var. Sen ne düşünüyorsun?

Bunları duymak gurur okşayıcı olsa da, henüz mizahta bir tabuyu yıktığımı
düşünmüyorum. Umarım ileride böyle bir şey mümkün olur.

‘KİBAR FEYZO’YA ÇOK GÜLERİM

Sen kimlere ve nelere gülersin?

Ben gülmek için çok kasmam. Mesela eski Türk filmlerinden bazılarına çok
gülerim. ‘Kibar Feyzo’, ‘Şekerpare’ ve Ertem Eğilmez filmleri gibi…

İnsanlara en tuhaf gelen huyun ne?

Eskiden fazla cüretkâr bulunuyordum. Şimdi tanındığım için bulmuyorlar.

GALİBA BEN UTANMAZIM

Yapmaktan utandığın halde yapmaya devam ettiğin bir şey var mı hayatında?

Aklıma gelen yok. Galiba ben utanmazım (gülüyor).

Başucu kitabın nedir?

Jack London’ın ‘Martin Eden’ adlı kitabı.

En lezzetli yemek tarifleri
burada