Asıl adı Ayhan Işıyan olan sanatçı, 5 Mayıs 1929'da İzmir'de Selanik göçmeni
kalabalık bir ailenin altıncı çocuğu olarak dünyaya geldi.
Sanatçı, 1967'de Ses dergisi için kaleme aldığı bir yazıda, kendisinin "büyük
şehir çocuğu" olduğunu belirterek, yaşam hikayesini şu sözlerle anlatmıştı:
"Ailemin en küçük çocuğuydum. Üç kız, iki erkek kardeşim vardı. Dört aylık bir
bebekken İstanbul'a göç etmişiz. Zaten, annem ve babam, İzmir'e Selanik'ten
gelmiş. Yunan işgali üzerine, Osmanlı İmparatorluğu'nun bu güzel şehrini terk
edip 'muhacir' olmuşlar. İstanbul'da Saraçhanebaşı'ndaki babamın büyük saraç
dükkanı hala gözümün önündedir.
Altı yaşındayken babasız kaldım. İlkokulu Bomonti'deki 44. Okul'da bitirdim.
Ortaokula başladığım günlerde Babıali'ye geldim. Çünkü okula gidebilmek İçin
çalışmak zorundaydım. Gazete ve dergilerde hikaye ve kapak resimleri çizmeye
başlamıştım. İlk kazandığım parayı sanki dünmüş gibi hatırlarım; 14 lira. Eve
koşup anneme verdiğim bu müjdeyi hiç unutmam. Yaz tatilinde Paşabahçe Şişe ve
Cam Fabrikası'nda kırık şişe kontrolörlüğü yaptım. Haftada 25 lira alıyordum.
Vapurla gidip gelirken boş durmuyor, mecmuaların ısmarladıkları ve
illüstrasyon denilen renkli resimleri çiziyordum. Şirket-i Hayriye'nin 63
numaralı Sütlüce vapuru, sanki benim resim atölyem olmuştu."
**"Artist" yarışmasında, Belgin Doruk ile birinci oldu
**
Unutulmaz sanatçı, lisede Mahir İz, Salah Birsel ve Rıfat Ilgaz'ın öğrencisi,
senarist Safa Önal, karikatürist Ferruh Doğan ve ressam, karikatürist Semih
Balcıoğlu'nun ise okul arkadaşı oldu.
Bir süre İstanbul Darphanesi'nde ressamlık da yapan Işık, İstanbul Devlet
Güzel Sanatlar Akademisi Resim Bölümü'nden 1953'te mezun oldu. Akademi'de
Bedri Rahmi Eyüboğlu'ndan dersler alan Işık'ın buradaki dönem arkadaşları ise
Fikret Otyam, Altan Erbulak, Remzi Raşa, Adnan Varınca, Nedim Günsür, Orhan
Peker ve Turan Erol'du.
[Ayhan Işık](https://www.hurriyet.com.tr/haberleri/ayhan-isik), akademiye
devam ederken, yazı işleri müdürlüğünü Sezai Solelli'nin yaptığı, o dönemin
tek sinema dergisi olan Yıldız mecmuasına ressam olarak girdi. Solelli'nin
teşvikiyle derginin 1951'de açtığı "artist" yarışmasına katılan sanatçı,
Belgin Doruk ile birinci oldu ve 22 yıl kamera karşısında Doruk ile çalıştı.
Arkadaşlarının Hollywood starı Clark Gable'a benzettiği Ayhan Işık,
yarışmadaki derecesinin ardından, Işıyan soyadını "Işık" olarak değiştirdi.
Usta sanatçı, yönetmenliğini ve senaristliğini Münir Hayri Egeli'nin
üstlendiği, 1951 yapımı "Yavuz Sultan Selim ve Yeniçeri Hasan" filmindeki
yardımcı rolüyle ilk kez beyazperdede gözüktü.
Ömer Lütfi Akad ile 1950'de çalışmaya başlayan Işık, Akad'ın Türk sinemasında
geçiş dönemini bitiren ve sinemacılar dönemine geçiş yapıtı olarak kabul
edilen 1952 yapımı, "Kanun Namına" filmindeki rolüyle büyük beğeni kazandı.
Sanatçı, Akad'ın 1953'te "Katil" ve "Öldüren Şehir", 1955'te "Kardeş Kurşunu",
1970'te ise "İngiliz Kemal Lawrence'e Karşı" filmlerinde de rol aldı. Işık,
Osman Seden'le birlikte de 1957'de "Bir Avuç Toprak" filmini çekti.
**Hollywood'un kapısını 1959'da araladı
**
Hollywood yapımlarında da rol almak isteyen başarılı oyuncu, 1959'da ABD'ye
giderek bazı filmlerde küçük roller aldı ve sinema konusunda araştırmalarda
bulundu. Türkiye'ye döndükten sonra, setteki oyuncuların hakları ve disiplini
konusunda ilkeli bir davranış sergileyen Işık'ın bu duruşu, Türk sinemasındaki
birçok yapımcıya da örnek oldu.
Ayhan Işık, 1960'lı yılların başında Vedat Türkali'nin kaleme aldığı "Otobüs
Yolcuları" filmiyle 1961'de yeniden
[Yeşilçam](https://www.hurriyet.com.tr/haberleri/yesilcam)'a döndü.
Sanatçının, Belgin Doruk'la rol aldığı 1961 yapımı "Küçük Hanım" filmi seyirci
tarafından oldukça beğenildi.
İzleyenlerin "Taçsız Kral" ismini taktığı Işık, Yeşilçam yıldızlarının
1970'lerde sahneye çıkma ve plak doldurma modasına uyarak,
1972'de Münir Nurettin Selçuk'tan ders alarak, klasik Türk müziği dalında
sahne denemeleri yaptı ve 45'lik bir plak doldurdu.
Usta oyuncu, çeşitli reklam filmlerinde de rol aldı, 1975'ten sonra ise
oyunculuğun yanı sıra yapımcı, senarist ve yönetmen olarak Türk sinemasına
katkıda bulundu.
**"Sinemacılık asla modern bir kölelik sistemine dönüşmemelidir"
**
Sanatçı, 1976'da başrolünde yer aldığı ve yönetmen koltuğuna oturduğu "Örgüt"
adlı filmi çekti. Aynı yıllarda İtalyan yapımcılarla çektiği ve başrolünü
Klaus Kinski ile paylaştığı "La Mano Che Nutre La Morte" ve "Le Amanti Del
Mostro" filmlerini yaptı. Bu filmler, İtalya'nın yanı sıra Avrupa'nın bazı
ülkelerinde vizyona girse de Türkiye'de sansür nedeniyle seyirciyle
buluşamadı.
Yeşilçam'da genellikle tuttuğunu koparan, mert, bıçkın mahalle delikanlısı
karakterlerine hayat veren Türk sinemasının "Taçsız Kral"ı hayatı boyunca
200'e yakın filmde rol aldı.
Ayhan Işık, Türk sinemasında yaşanan sıkıntılara ilişkin yaptığı bir
açıklamada, şunları söylemişti: "1958'de Hollywood'a gittim. Orada yaklaşık
bir yıl boyunca bizim mesleğin ne tür kurallara bağlı olarak yürütüldüğünü
gözlemledim. Dışarıda [film](https://www.hurriyet.com.tr/film-izle/)
oyuncularına emekleri karşılığında vadeli senetler vermek gibi tuhaf
uygulamalar yoktur, çalışma ve dinlenme saatleri titizlikle kontrol altına
alınmıştır. Sendika bütün çalışmaları denetler. Piyasada hak ihlali yaratacak
işlerin yapılmasına engel olur. Eğer ki Yeşilçam'ın gelecekte genç insanları
acımasızca yiyip yutan dev bir sömürü mekanizmasına dönüşmesini istemiyorsak,
ne yapıp edip bir 'Sinema Kanunu' çıkartmalı, ciddi bir sendika kurmalı ve
bütün personelin, daha mesleğe ilk adımını atar atmaz sigortalandırılması için
gereken kanuni baskıyı işverenler üzerinde kurmalıyız. Ben kendi adıma film
setlerinin bu ülkede hem oyuncu hem yönetmen hem de diğer teknik elemanlar
için birer zulüm çekme yeri değil de profesyonel bir iş sahasına dönüşmesi
için elimden her ne gelirse yapacağım. Sinemacılık asla modern bir kölelik
sistemine dönüşmemelidir. Sinema bir sanat, sinemacı da bir sanatçıdır. Buna
yakışır muamele görmelidir."
**Türkan Şoray'la oynadığı filmlerle ciddi bir kadın hayran kitlesi oluşturdu
**
Edebi eserlerin sinema uyarlamalarında da rol alan sanatçı, 1961'de Vedat
Türkali'nin eserinden uyarlanan "Otobüs Yolcuları", 1965'te Kemal Tahir'in
"Namusum İçin", 1969'da ise Peyami Safa'nın "Cingöz Recai" eserinin film
uyarlamasında rol aldı.
Sanatçı, kariyerinde ayrıca Metin Erksan, Ertem Göreç, Halit Refiğ ve Memduh
Ün gibi önemli yönetmenlerle de çalıştı. Sergilediği rollerle birçok ödüle
değer görülen Işık, 1954'te Türk Filmleri Festivali'nde, 1962'de Ses
dergisinin, 1965'te ise Artist dergisinin açtığı yarışmada "En Başarılı Erkek
Oyuncu" seçildi.
Türkan Şoray'la oynadığı filmlerle ciddi bir kadın hayran kitlesi oluşturan
Ayhan Işık hakkında Şoray, "Çok disiplinliydi. Her zaman bize onu örnek
gösterirlerdi. Mesela saat 8'de sette olunacaksa, o 8'e 5 kala sette olurdu.
Yani hepimiz ondan ders aldık. Oyunculukta her şeyden önce disiplinin önemli
olduğunu Ayhan Işık'tan öğrendik. Olağanüstü bir fiziği vardı. Kişiliğiyle de
seyirciyi çok etkiledi. Onu çok erken, genç yaşlarda kaybetmemiz [Türk
sineması](https://www.hurriyet.com.tr/haberleri/turk-sinemasi) için büyük bir
kayıp oldu. Daha çok güzel filmler yapabilecek yaştaydı. O birikimdeydi.
Hepimiz için acı oldu." ifadelerini kullanmıştı.
**İşine saygılı bir oyuncuydu
**
Son derece tutumlu olmasıyla bilinen, sağlığına çok dikkat eden, dakik ve
işine saygılı bir oyuncu olarak gösterilen sanatçının, 1970'li yıllarda
yazmaya başladığı ve vefatından sonra tefrika halinde yayımlanan "Hayatım"
adlı hatırat kitabı ile yazıp, çizdiği "Aşka İnanmıyorum" adlı resimli romanı
bulunuyor.
Özel yaşamında gösterdiği özen ve eşine olan sevgisini her fırsatta dile
getiren sanatçının, Gülşen Işık ile evliliğinden 1962'de Serap adını verdiği
kızı dünyaya geldi.
Eşi Gülşen Işık, TRT Arşiv'de yer alan Haldun Dormen'le gerçekleştirdiği
söyleşide şunları anlatmıştı: "17 yıl evli kaldık. Sinemada yaşadığı
problemleri her zaman eve getirirdi. Baştan sona bana anlatırdı. Sonra
rahatlar ve uyurdu böylelikle. Ben sabaha kadar uyuyamazdım. Yapımcı olduktan
sonra sorunlar daha da fazlalaştı. Yazıhanede gidip, film çektiği zamanlar ona
yardım ediyordum. Her film çekiminde sabah 8'den akşam 8'e kadar yazıhanede
otururduk. Herkesle ben muhatap olurdum. Yerine göre yumuşak, yerine göre sert
biriydi. Çok farklı roller oynadığı için evde de çok farklı hallerde olurdu.
Bazen rolünün tesirinde kalırdı."
**Sadri Alışık ile dostluğu
**
Usta oyuncu Sadri Alışık ile Ayhan Işık, 1951'de bir film setinde tanışarak,
uzun yıllar birlikte çalıştı.
Özellikle "Küçük Hanım" serisiyle dostlukları pekişen ikilinin bağları zaman
içerisinde olgunlaşarak, Işık'ın vefatına kadar hiç kopmadı. Türk sinemasında
örnek gösterilen dostlukları sonucu ikili, "Yeşilçam'ın Bıçkın Delikanlıları"
olarak anıldı. Sadri Alışık Kültür Merkezi tarafından uzun yıllar, Ayhan Işık
adına özel ödüller verildi.
"Bir Yudum İnsan - Ayhan Işık" adlı belgeselde sanatçı Çolpan İlhan, Ayhan
Işık için şu değerlendirmede bulunmuştu:
"Bir görünen star Ayhan vardı, bir de dost, arkadaş, sevecen, bize yakın Ayhan
Işık vardı. Star Ayhan Işık, starlığın bütün özelliklerini taşıyan ve ondan
asla ödün vermeyen, her şeyin en iyisini yapan, her konuda çok dikkatli
prensipleri olan ve sinemayı çok seven, mesleğinde en ufak bir taviz vermeden
oyunculuğun onurunu her zaman iyi taşımış bir stardı. Bence Türk sinemasında
Ayhan Işık bir efsaneydi. Onunla Türk sineması pek çok şey kazanmıştır."
Ayhan Işık, 13 Haziran 1979'da İstanbul'da Bebek'teki evinin balkonunda
istirahat ettiği sırada geçirdiği beyin kanaması sonucu, üç gün yoğun bakımda
kaldıktan sonra 16 Haziran 1979'da henüz 50 yaşındayken hayatını kaybetti.
Cenaze törenine, sanat dünyasından birçok isimle, sevenleri yoğun katılım
gösterdi. Sanatçının cenazesi, Şişli Camisi'nde kılınan namazın ardından,
Zincirlikuyu Mezarlığında toprağa verildi.
**[Bitcoin](https://bigpara.hurriyet.com.tr/kripto/bitcoin-fiyati/) ve
[Ethereum](https://bigpara.hurriyet.com.tr/kripto/ethereum-fiyati/) ne
kadar?**
**[Bitcoin](https://mbigpara.hurriyet.com.tr/kripto/bitcoin-fiyati/) ve
[Ethereum](https://mbigpara.hurriyet.com.tr/kripto/ethereum-fiyati/) ne
kadar?**