◊ **Sizin sektörde genelde iş ile aşkı ayırmak tavsiye edilir. Siz ise John
Krasinski ile 11 yıldır evlisiniz ve birlikte harika projelere imza
atıyorsunuz. Nasıl yapıyorsunuz bunu, anlatır mısınız biraz?**
\- Bilmiyorum! John ve ben bu ‘kusursuz çift’ fikrinin utanç verici olduğunu
düşünüyoruz. Çünkü biz de tıpkı diğer çiftler gibi sadece çalışıyoruz. Ben ona
çok değer veriyorum, o da bana çok değer veriyor. Sadece kişisel anlamda
değil, profesyonel anlamda da birbirimize değer veriyor ve saygı duyuyoruz.
Ayrıca yaratıcı olarak çok uyumluyuz. Uyumlu olmanın bize yardımcı olduğunu
düşünüyorum. Filmleri aynı şekilde izliyoruz, sahnelere ya da performanslara
aynı şekilde tepki veriyoruz, onu etkileyen noktalar beni de etkiliyor.
Birlikte çalışırken işimize yarayan bir akışkanlık var. Sana ne söyleyeceğimi,
bu durumu sana nasıl açıklayacağımı bilmiyorum inan.
**◊ Birbirinize sinir olduğunuz oluyor mu?**
\- Hayır. Pek olmuyor. Olsa da paylaşmazdım! (Gülüyor)
**HERKES JOHN’A “YAPAMAZSIN” DEDİ AMA O KİMSEYİ DİNLEMEDİ VE YAPTI**
**◊ John’un “hayır”ı cevap olarak kabul etmeyen bir adam olduğu
söyleniyor...**
\- Çok doğru. Benim dışımda! (Gülüyor) Dinlediği tek “hayır”, benim
söylediğim.
**◊ Bu özelliği yapımcılığa başladıktan sonra mı ortaya çıktı, yoksa John’u
tanıdığınızdan beri “hayır”ı kabul etmeme huyu var mıydı?**
\- Tanıdığımdan beri böyle. John tamamen işbirlikçi olmakla birlikte, bir şey
gördüğünde herkes karşı çıksa dahi tavizsiz bir dürtüye sahip. Herkes onu geri
çekmeye çalışırken o mutlaka devam eder. İlginç bir denge var.
Örneğin filmde açılış araba sekansı. Herkes “Tek çekim yapamazsın, yapılamaz,
güvenli değil” dedi. John ise “Biliyorum yapılabilir, bunun için bir fikrim
var” dedi. Stüdyo da yapmasını istemedi. Kimse yapmasını istemiyordu. Ama o
kimseyi dinlemedi. Bu sekansı çekmek için gerekli kamera ekipmanını Almanya’da
buldu, getirdi ve yaptı. Sadece inatçılık değil, yapılabileceğini biliyorsa
kimseyi dinlemiyor. Ve onun bu yönünü seviyorum. İnsanların işleri
halledebilmek için gece bile aradıkları adamdır John.
**“THE ENGLISH” OKUDUĞUM** **EN SIRA DIŞI HİKAYE
**
**◊ “Devil Wears Prada”, kariyerinizi değiştiren yapım oldu. O günlerden
bugüne kariyer analizi yapmanızı istesem, neler söylersiniz?**
\- Yaratıcılık açısından kendimi çok tatmin olmuş hissediyorum. Yapacağım
işlerde çok seçici olmaya devam edeceğim. Genelde beni biraz korkutan şeylere
imza atıyorum. Nasıl yaklaşacağımdan emin olmadığım projeler... Bu projeler
aslında oldukça nadir. Orta bütçeli filmlerin çoğu, 35 milyon dolar civarı
benim tüm kariyerimi üzerine kurduğum filmlerdi. Bu filmler artık olmuyor.
Büyük bütçeli filmler de çoğu zaman gişe odaklı. Elimizde ne kaldı? Az
sayıdaki bağımsız filmler. Hikayeler çok sıra dışı olduğu için tutunduğumuz
bağımsız filmler. Uzun zamandır uzun hikaye anlatımı yapmak, bir mini dizi
çekmek istiyordum. Ve beni çok heyecanlandıran “The English” isimli 6 bölümlük
bir mini diziyle karşılaştım. Kariyerimde okuduğum en sıra dışı hikaye. İlk
sayfada “Ben bunu yapacağım” dedim. O kadar olağanüstüydü ki...
**◊ “The Quiet Place 2”de ([Sessiz Bir
Yer](https://www.hurriyet.com.tr/haberleri/sessiz-bir-yer) 2) izlediğimiz
yardım etme, umut, arama-kurtarma konularını pandemi sebebiyle tüm dünya
yaşadı. Ne düşünüyorsunuz bu konuda, dünyamız için umutlu musunuz?**
\- Gerçekten çoğu zaman güne büyük bir umutla başlamaya çalışıyorum. Sanırım
her zaman iyimser olmaya çalışan biri oldum. Hiçbir şeye kötü ve kasvetli bir
bakış açısıyla bakmayı sevmiyorum. “[A Quiet
Place](https://www.hurriyet.com.tr/haberleri/a-quiet-place) 2” filmindeki
karakterlerin yaşadıkları üzücü olduğu kadar umut verici. Çünkü her şeyin
sonunda bir güçlenme ve cesaret duygusuyla baş başa kalıyorsunuz.
**ŞÜKÜRLER OLSUN Kİ JOHN KAMERA ÖNÜNDE BENİMLE DEĞİL**
**◊ John Krasinski’nin fikirlerini kağıda dökme sürecini merak ediyorum,
nasıl gelişiyor? Gerçekten izleyiciyi içine çeken hikayeler yazıyor...**
\- John ilginç bir şekilde yazıyor. Önce bana açılış konuşması yapıyor ve
sonra 7 ay boyunca her şeyi düşünüyor. Benimle konuşuyor, yapımcı ortağıyla
konuşuyor. Fikirler, temalar, diziler kafasında 7 ay boyunca konuşarak
canlanıyor. Sonra mağaraya kapanıp 2 hafta sadece yazıyor ve neredeyse
mükemmele yakın bir senaryoyla ortaya çıkıyor.
◊ Eşiniz aynı zamanda yönetmeniniz. İlk filmde kamera önünde de
birlikteydiniz. İkinci filmde ise ilk sahne dışında yok. Kamera önünde
birlikte rol yapmayı özlediniz mi?
\- Şükürler olsun ki kamera önünde benimle değil! (Gülüyor) John bu filmde
görsel olarak çok daha hırslıydı, bu yüzden sahnelerde olmaması gerekliydi.
Bence iyi de oldu.
**KOCAMI O FİLMİN HER KARESİNİ KAN TER İÇİNDE ÇEKERKEN GÖRDÜM**
**◊ “The Quiet Place 2” diğer birçok yapım gibi pandemi ertelemeleri
sonrasında nihayet 28 Mayıs’ta gösterime girdi. Pandemiden sonra sinemalara
dönmek hakkında ne düşünüyorsunuz?**
\- Her zaman sinemaya gitmeyi destekleyen nostaljik bir insan olacağım. “The
Quiet Place” ve birçok [film](https://www.hurriyet.com.tr/film-izle/) sinemada
izlenmeyi hak ediyor. Salon, ses, seyirci; sinema deneyimine dalmanız
gerekiyor. Büyük filmlerin çoğu ertelendi. Çünkü herkes filminin izlenmesini
istiyor. Şahsen kocamı o filmin her karesini kan ter içinde çekerken gördüm.
Film izleyiciyle izlenmek için inşa edildi. O yüzden filmimizi insanların
sonunda izleyebilecek olması beni gerçekten heyecanlandırıyor.
**◊ İlk film çok beğenilmişti. Bana göre devam filmi yapmak gerçekten zordur
ama ikinci filminiz de beğeni topladı. İkinci filmin hikayesini kısaca sizden
dinleyebilir miyiz?**
\- Bu filmde ataerkil figürü kaybettik. Evi olmayan, kocası olmayan, yeni
doğan bebeğiyle birlikte üç çocuğu olan kadın ne yapacak? Ona kim yardım
edecek? Peki yardım eden insanlara güvenebilir mi? Bu filmde karakterime
hayran kaldım, çünkü tamamen kederli ama çocuklarını hayatta tutmak için her
şeyin kendi elinde olduğunu biliyor. Çocuklarınızı korumak için ne kadar ileri
gidebileceğiniz fikrini gösteriyor. Dünyanın her yerinde çocukları için
olağanüstü şeyler yapan kadınları duyuyorsunuz. Filmin anneler üzerinde yankı
uyandırdığını duyuyorum mesela...
**◊ Sizin “sessiz yer”iniz neresi?**
\- Ev boşken, odam. Orada oturup kitap okumayı seviyorum. Ama bu çok nadir
olan bir durum. Yine de evin boş olmasına bayılıyorum.
**İSTEDİKLERİN İÇİN KİMSEDEN ÖZÜR DİLEME**
**◊ Harper’s Bazaar’a verdiğiniz röportajda “Hırslı kadınlar hâlâ sevilmiyor”
dediniz. Bu konuyu biraz açar mısınız?**
\- Ne istediğiniz konusunda dürüst olmak ve istediklerinizden ötürü kimseden
özür dilememek gerektiğiyle ilgili konuştum. Aynı zamanda bir projeye ne
getirdiğinizi bilmek, değerinizi bilmek de büyük bir şey. Sadece finansal
açıdan değil, yaratıcı olarak bir projeye ne getirdiğinizi bilmenizden
bahsediyorum. Bu yüzden kadınların hırslı olmasının daha zor olduğunu
düşünüyorum. Hırs gerçekten nedir? Amaçlı rüyalar, hayaller... Hepsi bu.
**◊ Değerinizi bilmek, projeye ne kattığınızı anlamak, dürüst olmak, bir şeyi
istemekten ötürü özür dilememek... Peki ne zaman öğrendiniz bu dediklerinizi
uygulamayı?**
\- “Edge of Tomorrow” mesela devasa bir aksiyon filmiydi, benim için büyük bir
fırsattı, umutsuzca yapmak istedim. Tom Cruise ve ekibi... Film erkekler
kulübü olacak sandım, yanılmışım. Ben de yaratıcı işin içine dahil edildim.
Verdikleri her karar benim onayımdan da geçti.
**[Bitcoin](https://bigpara.hurriyet.com.tr/kripto/bitcoin-fiyati/) ve
[Ethereum](https://bigpara.hurriyet.com.tr/kripto/ethereum-fiyati/) ne
kadar?**
**[Bitcoin](https://mbigpara.hurriyet.com.tr/kripto/bitcoin-fiyati/) ve
[Ethereum](https://mbigpara.hurriyet.com.tr/kripto/ethereum-fiyati/) ne
kadar?**