Birçoğumuzun aklında mahalle bakkalıyla ilgili tatlı bir anı vardır. Leblebi
tozu, köşesi eve gidene kadar yenen ekmek ya da ambalaj kâğıtlarını
düzleştirdiğimiz çikolatalar... Ve tabii veresiye defteri... Bir zamanlar
‘yazdırmak’ bir ailenin ekonomisini ayakta tutmanın önemli yollarından
biriydi. Üstelik bakkallar derdimizi paylaştığımız kişilerdi. Zamanla
ellerimiz market poşetleriyle doldu ama pandemiyle birlikte bakkalların
değerini bir kez daha anladık. Şu an bu yazıyı okuduğunuz gazeteyi de bir
bakkaldan almışsınızdır büyük ihtimal. Bugün zincir marketler kapalı. Tam
kapanmanın son günlerine girerken mahalle bakkallarını dinledik...
**ŞU ANDA ANAHTARI, ALTINI BENDE OLANLAR VAR
Necati Yazıcı, Nesa Gıda, Rasimpaşa-İstanbul**
Biz tam kapanmadan hiç etkilenmedik desek doğrudur. Çünkü gıda maddesi
satıyorsun. Sen almazsan bir başkası alıyor. Vatandaş eskiden, cebinde kredi
kartı yokken gelirdi bakkala, veresiye yazdırırdı. Şimdi kredi kartı var,
süpermarketten alışveriş yapıyorlar. **“Hesabıma orası uyuyor”** diyor. Ama
yine züğürt kaldığı zaman, istese de istemese de bakkala geliyor. Müşterilerin
alışveriş biçimleri bilinçsiz bir tüketime dönüştü. Eve bir paket makarna
girerken şimdi beş oldu. Biz 12 Eylül’leri de, sokağa çıkma yasaklarını da
yaşadık. Hiç böyle bir şey görmedik. Biz o zaman da esnaftık, **“Fırın açıksa
yeter”** derdik. Şimdi öyle değil. Zannediyorlar ki dükkânlarda hiçbir şey
kalmayacak.
Müşterilerle aramız yıllardır iyidir. Şu anda altını, anahtarı bende olan,
nereden baksan 50-60 hane var. Bugüne kadar güvenmişler, bizden bir zarar
görmemişler. Görselerdi, böyle bir müessese 80 sene ayakta durmazdı. **Bizimki
sosyal bir görev.** Bir ihtiyarımız varsa, görevimiz onun evine çorbasını
götürmek. Az önce kadıncağıza çorbasını, köftesini götürdüm. **“Radyom
bozuldu”** dedi, gittim, yandaki elektrikçi kardeşime radyosunu yaptırdım.
Bunlar normal, olağan, yapmamız gereken... Bizim babadan gördüğümüz bu... Ben
markete karşı değilim ama kasada o insanla muhabbet edemezsin. Bana derdini
anlatırsın. Gece telefon edip **“Kimsemiz yok, bizi hastaneye götür”**
diyebilirsin... Maneviyat öldüğü için şunu insanlar hiç düşünmüyor;
cenazelerine ne süpermarketteki, ne AVM’deki insanlar gelecek. O göreve
sarılmak mahallenin esnafına kalıyor.
**MÜŞTERİLERİMLE ARAM İYİ OLMASA AYAKTA KALAMAZDIM**
**Kadir İpek, AR Gıda, Cihangir-İstanbul**
20 senedir bu bakkalı işletiyorum. Kapanma dönemi benim gibi küçük esnafı
ciddi bir şekilde etkiledi. Çevremde beş büyük market var. **Bunca marketin
arasında sağ olsunlar, beni çok seviyorlar.** Çünkü müşterilerimle ilişkilerim
çok iyi.
Bu sayede ayakta kalabiliyorum. Bana burada hep ‘Laz
[Bakkal](https://www.hurriyet.com.tr/haberleri/bakkal)’ derler. **“Her şeyi
marketten almayalım, birazını da Laz Bakkal’dan alalım”** dediklerini çok
duymuşumdur. Sen içeri girdiğinde ben yerimden kalkmazsam, doğru düzgün
‘Hoşgeldin’ demezsem, inan bir gelen bir daha gelmez. Bir gün bir müşterim
bana fırça attı. “Sayın Laz Bakkalım, biz sizin güler yüzünüze geliyoruz. Bir
daha suratını asık görürsek gelmeyeceğiz.” O günden beri benim içime işlemiş,
kim gelirse gelsin hep gülmeye çalışırım.
**ONLARA VİRÜS BULAŞTIRMAKTAN DAHA ÇOK KORKUYORUM**
**Hüseyin Demirbilek, Onur Gıda, Taksim-İstanbul**
Bu bakkal 53 senedir burada. Kapanma dönemi ilk başladığında 15 gün hareket
oldu. Şimdi herkes eve servis yapıyor. Müşteriler de salgın var diye dükkâna
girmiyor, telefon açıp siparişini veriyor, kapıda ödeme yapıyor. **Pandemiden
önce işlerimiz iyiydi ama bozuldu.** Biz gidersek benim oğlum gelip burada
çalışmaz. Sabahtan akşama kadar buradasın. Hayatını veriyorsun… Bizim yine
durumumuz iyi, yılların esnafı olduğumuz için dükkân kirası vermiyoruz. Ben
7/24 maskemi çıkarmıyorum. Yakalansam burası 15 gün kapanacak. **Bir de
müşterilere bulaştırsam daha kötü.** Hastalanmaktan çok hem dükkânın
kapanmasından hem de müşterilere bulaştırmaktan korkuyoruz.
**HİÇBİR YERDE BULAMADIĞINIZ O PEYNİR BİZDE VAR
** **Adem Kasar, Kasaroğlu Şarküteri, Gümüşsuyu-İstanbul**
Biz 1995’ten beri bakkallık yapıyoruz. Salgının ilk zamanları çok
haraketliydi. Millet şaşırmıştı. Mal taşıya taşıya bir hal olduk. Sonra
alışveriş sistemi, alışkanlıklar değişti. Sokaklar motordan geçilmiyor. Bizde
sipariş olmadığı için kötü etkilendik. Bir kuryenin maliyeti çok yüksek, bizi
kurtarmıyor. **Mahalle bakkalıyız, bilen geliyor, alıyor.** Fiyatlarımız
yüksek diğerlerine göre. Ama süt, peynir satıyorlar, içinde ne olduğu belli
değil. Peynirciler **“17 liraya mal ediyoruz, 14 liraya satıyorlar. Bizim
maliyetimiz bu değil”** diyor. Kültürlü peynir satıyor çünkü. Bugün yapıp
yarın satıyor. Bizim peynirimiz tenekede altı-sekiz ay bekliyor. Hiçbir yerde
bulamadığınız o peynir bizde var. Müşterilerin alım gücü düşük aslında, yoksa
kaliteliyi biliyorlar.
**BURGAZADA’DA ESKİ DÜZEN DEVAM EDİYOR**
**Yücel Sönmez, Hürriyet Seyahat editörü**
Babamın maaş aldıktan sonra bakkal, kasap, manav ziyaretinin ardından çikolata
ya da gofret gibi kardeşlerimle bizi sevindiren küçük hediyelerle eve
gelmesini beklemenin heyecanı halen aklımda. Yıllar geçtikçe bu gelenek
değişti ama maalesef. Sadece bakkalların değil; kasapların, manavların yerini
de marketler aldı. Eski günler uzun süre bazen filmlerde karşıma çıkan bir
nostalji olarak kaldı aklımda. Ta ki Burgazada’da yaşamaya başlayana kadar...
Adada henüz büyük, zincir marketlerden biri yok. İyi ki de yok! Ay boyunca
alışverişimizi yapıp hesabı ay başında kapama düzeni halen geçerli burada. Çok
daha insancıl, samimi ve halden anlar bir sistem...
**[Bitcoin](https://bigpara.hurriyet.com.tr/kripto/kripto-para-piyasasi/) ve
[Ethereum](https://bigpara.hurriyet.com.tr/kripto/kripto-para-piyasasi/) ne
kadar?**
**[Bitcoin](https://mbigpara.hurriyet.com.tr/kripto/kripto-para-piyasasi/) ve
[Ethereum](https://mbigpara.hurriyet.com.tr/kripto/kripto-para-piyasasi/) ne
kadar?**