SEKİZİNCİ ÖLÜM YIL DÖNÜMÜNDE ANILIYOR
Belki de Türkiye'de popüler kültür tarihinin en büyük aşklarından birinin
kahramanı oldu. Hayatıyla, sesiyle, aşkıyla geride unutulmaz izler bırakarak
geçip gitti bu dünyadan. Müzik dünyasının Müslüm
Baba'sı Müslüm
Gürses, 2013 yılındaki
ölümünün sekizinci yıl dönümünde anılıyor.
ŞARKILAR İLE MÜSLÜM GÜRSES'İ ANDILAR
Sibel Can ve Hakan Altun ile Hüsnü Şenlendirici’yi aynı sahnede buluşturan
“Şarkılar Bizi Söyler” ilk bölümünde Türk Müziği’nin unutulmayan efsanesi
Müslüm Gürses’in şarkılarıyla andı.
ACILARLA GEÇEN BİR ÖMÜR
Biz de onun sıra dışı hayatını, mesleğindeki yükselişini ve büyük aşkını bir
kez daha hatırlayalım istedik.
MÜSLÜM AKBAŞ ADIYLA DÜNYAYA GELDİ
Gerçek adı Müslüm Akbaş olan sanatçı, 7 Mayıs 1953'te Şanlıurfa'nın Halfeti
ilçesinin Fıstıközü köyünde, tarım işçileri Mehmet ve Emine Akbaş çiftinin ilk
çocuğu olarak dünyaya geldi. Zeyno ve Ahmet adında iki kardeşi olan Gürses'in
ailesi, ekonomik sıkıntılar nedeniyle kendisi 3 yaşındayken Adana'ya göç
etti.Müslüm Gürses, ilkokuldan sonra eğitime devam edemeyerek, bir süre
ayakkabı tamircisi ve terzi olarak çalıştı. Babasının engellemesine rağmen,
annesinin desteğiyle 1967'de henüz 14 yaşındayken Adana'da bir çay bahçesinde
düzenlenen ses yarışmasına katılan sanatçı, birinci olarak dikkati çekti.
YARIŞMADA 'GÜRSES' SOYADINI KULLANDI
Sanatçı, yarışmadan sonra "Gürses" soyadını kullanırken, bir yandan da halk
eğitim merkezinde müzik dersleri almaya başladı. Usta sanatçı, katıldığı bir
televizyon programında, o günleri şu sözlerle anlatmıştı: "Adana'ya geldik.
Küçük bir evde oturuyorduk. O zaman Adana tabii ki çok sıcaktı. Herkes damda
yatıyordu. Biz de tabii damda yatıyoruz, sıcak olması münasebetiyle.
Kendimizce (şarkı) okuyorduk. Komşular, "Sesin güzel. Bir tane daha, bir tane
daha oku." derdi. O sıralar, Mustafa diye bir kunduracı arkadaşımız vardı.
Halk eğitim merkezine gidiyordu, bağlama çalıyordu. Halk eğitim merkezinin
güzelliğinden bahsetti. 'Ben de gidebilir miyim?' dedim. Gelebilirsin dedi.
Gittim, orada gayet güzel, müzik adına, insanları eğitiyorlar. 4 ya da 5.
sınıftaydım. Bir müddet gittik. Orada piştik. Neyin ne olduğunu gördük.
Değerli hocalarımız vardı."
İŞLER İYİ GİTMEYİNCE TERZİLİĞE GERİ DÖNDÜ
Kendisine yapılan teklifle kısa bir süre çay bahçesinde türkü söyleyen
sanatçı, işlerin iyi gitmemesi sebebiyle terziliğe geri dönmek zorunda kaldı.
Gürses, müziğe başladığı ilk yıllarla ilgili yaptığı bir açıklamada, "İlkokulu
bitirdim. Gerisi yok. Adana'da damda yatarken uzun hava okudum. Arkadaşım
Halkevine gidiyordu. Ben de gittim. Derken Çukurova Radyosu'nda sanatçı
oldum." ifadelerini kullanmıştı. İlk plağı "Emmioğlu/Ovada Taşa Basma" büyük
başarı yakaladı
ALTINMEŞE HASTALANINCA ONUN YERİNE SAHNEYE ÇIKTI
Adana'daki bir gazinoda assolist olarak sahne alan Sadık Altınmeşe'nin
rahatsızlanmasının ardından onun yerine sahneye çıkan sanatçı, büyük bir ilgi
gördü ve mikrofonu bir daha elinden bırakmadı. Müslüm Gürses, bir yandan
Adana'da çeşitli mekanlarda konserler verirken, 1967'den itibaren her
cumartesi TRT - Çukurova Radyosunda, canlı olarak türküler söyledi. İlk plağı
"Emmioğlu/Ovada Taşa Basma" adlı 45'liği 1968'de çıkaran sanatçı, kariyer
basamaklarında hızla yükselmeye başladı.
HAYATI TRAVMALARLA DOLU
Sanatçı, 29 Mayıs 1969'da babası tarafından annesi öldürülünce büyük bir
sarsıntı yaşadı. Bir iddiaya göre, aynı gün Gürses'in kız kardeşi Zeyno
Akbaş'ı da öldüren babası, cezaevine girdi. Hayatının bu noktasıyla ilgili
hiçbir zaman konuşmak istemeyen ünlü sanatçı, annesinin vefatının ardından
geldiği İstanbul'da, "Giyin Kuşan Selvi Boylum/Hayatımı Sen Mahvettin" ve
"Gitme Gel Gel/Haram Aşk" adlı iki 45'lik plak doldurdu. Gürses, ''Sevda Yüklü
Kervanlar'' adlı şarkısıyla geniş kitlelere ulaşmayı başarırken, "Sevda Yüklü
Kervanlar/Vurma Güzel Vurma" isimli 45'liği 300 bin basılarak dönemin rekorunu
kırdı. Askerliğini Mamak'ta yapan sanatçı, vatani görevini tamamladıktan sonra
Burhan Bayar'ın bestelerine yer verdiği çok sayıda plağı hayranlarıyla
buluşturdu.
ÖLDÜĞÜNÜ SANIP MORGA KALDIRDILAR
Müslüm Gürses, 1978'de Anadolu turnesi dolayısıyla Tarsus'tan Adana'ya
dönerken trafik kazası geçirdi.
Sürücünün hayatını kaybettiği kazada, öldü sanılarak morga kaldırılan
Gürses'in yaşadığı son anda fark edildi ve ameliyata alındı. Kazada, alnı
ciddi biçimde zedelenen sanatçının başına, beynini koruyacak plaka takıldı.
Gürses, kazadan dolayı koku alma duyusunu yitirdi. İşitme duyusu da ciddi
biçimde zarar gören sanatçı, yavaş konuşmaya başladı.
MÜZİK DÜNYASINDA İKİNCİ ÇIKIŞ YAKALADI
Usta sanatçı, 1990'lı yılların başında "Özür Diliyorum Senden", "İsyankar"
ve "Ben İnsan Değil miyim?" adlı albümleriyle müzik dünyasında ikinci büyük
çıkışını yakaladı. Yaşadığı acılarla sanatını yoğuran Gürses, şarkılarında,
kendisini umutsuz, çaresiz hissedenlerin hislerine tercüman olmaya çalıştı.
Bir röportajında Orhan Gencebay ile arasındaki farkı, ''Orhan ağabey bizim
pirimizdir. Orhan Gencebay, 'Böyle gelmiş, böyle gitmez' diyor. Bizse 'Böyle
gelmiş, böyle gider' diyoruz'' sözleriyle ifade etmişti.
3 MART 2013'TE HAYATA VEDA ETTİ
Usta sanatçı, 15 Kasım 2012'de geçirdiği by-pass ameliyatından sonra
akciğer ve kalp yetmezliği nedeniyle yoğun bakıma kaldırıldı. Dört ay yoğun
bakımda kalan sanatçıya solunum cihazı bağlandı. Müslüm Gürses, 3 Mart
2013'te, tedavi gördüğü İstanbul Memorial Hastanesinde hayatını kaybederek
Zincirlikuyu Mezarlığı'na defnedildi.
� BÜYÜK AŞK
Müslüm Gürses, Muhterem Nur ile yaşadığı dillere destan aşkla da hep gündemdeydi. Aslında Gürses
henüz tanışmadan kendisi de şöhrete erişmeden Nur'un filmlerini izlemişti
hatta ona uzaktan uzağa da aşık olmuştu. Muhterem Nur'un parlak zamanları sona
ererken Gürses'in yükselişi başlamıştı. Nur, Gürses'in 'Ben İnsan Değil miyim'
adlı şarkısını dinleyip dinleyip ağlıyor ama bu şarkıyı kimin söylediğini bile
bilmiyordu.
AŞK BÖYLE BAŞLADI
Yolları 1982'de kesişti. İkisi de Malatya'daki bir gazinoda sahne alacaktı.
Aslında bu teklifi Gürses kabul etmeyecekti ama Muhterem Nur ismini görünce
kabul etti. Öte yandan Muhterem Nur ise kendisinin Gürses'ten önce sahne
olacağını öğrenince çok bozuldu. Ona inat repertuarından bir şarkı söyledi.
Bunun üzerine sahnede münakaşa ettiler ve Gürses, Nur'a bir tokat attı.
ONLARI SADECE ÖLÜM AYIRABİLDİ
Bu yaşananlar üzerine ertesi gün Malatya'dan ayrılmaya karar veren Nur, otelde
Gürses'in odasının önünden geçerken onu yatağın üzerinde bağlama çalarken
gördü. Yanına gitti. Gürses, Nur'dan attığı tokat için özür diledi ve o an
arkadaşlıkları başladı. İkisi de ailelerini erken yaşta kaybetmişlerdi, ikisi
de çok yoksulluk çekmişti. Birbirleri ile tanıştıkları dönemde Muhterem Nur
sinemadaki yıldızlığını kaybetmiş, Gürses de alkol sorunu ile uğraşıyordu.
Birbirlerinin yaralarını sardılar. Müslüm Gürses'in 3 Mart 2013'teki ölümüne
kadar ayrılmadılar.