Aynı zamanda roman ve deneme yazarı, eleştirmen ve çevirmen Yücel, kunduracı Ahmet ve Nuriye Münevver'in oğlu olarak 17 Şubat 1933'te Kahramanmaraş'ın Elbistan ilçesinde dünyaya geldi.

Babasını 3 yaşında kaybeden yazar, erken yaşlarda ablasını ve ağabeyini kaybetti. Çocukluğunu yoksulluk içerisinde geçiren ve annesine çok bağlı bir çocuk olan Tahsin Yücel, ilkokula başlamadan önce, okuma ve yazmayı ağabeyinden öğrendi.

Şiir yazmaya ilkokulda başladı

Yücel, ilkokula 1939'da Elbistan Gazi Paşa İlkokulu'nda başladı. Henüz 3. sınıftayken yaşadığı acılardan etkilenerek şiirler ve yazılar kaleme alan Yücel, öğretmenleri tarafından beğenilerek, okulun tanınan simaları arasına girdi.

Okulun düzenlediği törenlerde çıkıp şiirler okuyan Yücel, yazdığı eserlerle bütün kasabanın tanıdığı bir öğrenciye dönüştü. 1944 yılında ilkokuldan mezun olan Tahsin Yücel, eğitim ve öğretim hayatı için İstanbul'a taşındı.

Tahsin Yücel, burslu olarak 1945'te Galatasaray Lisesi'ni kazandı. Yazar ayrıca bu okulda, "Kadın İsterse" adlı romanıyla tanınan yazar Esat Mahmut Karakurt, ünlü "Pal Sokağı'nın Çocukları" adlı eserin çevirmeni Necmi Seren, şair Orhan Şaik Gökyay ve Ahmet Kutsi Tecer'in öğrencisi oldu.

Lise yıllarında usta yazarın yazı hayatına yönlendiren en önemli isim öğretmeni Necdet Kut oldu. Necdet Kut sayesinde Shakespeare, Gogol, Puşkin ve Dostoyevski'yi tanıyan Yücel, Kut aracılığıyla yine Orhan Veli Kanık, Melih Cevdet Anday, Fazıl Hüsnü Dağlarca, Cahit Sıtkı Tarancı ve Sait Faik Abasıyanık'la tanışma fırsatı buldu.

Yücel'in şiirlerini değerlendiren Necdet Kut, usta edebiyatçıya "Beni dinlersen, şiir yazmayı bırak, düz yazı yaz. Çok iyi bir öykücü ya da romancı olabilirsin." diyerek, Yücel'in öyküye yönelmesini sağladı. Galatasaray Lisesi'nde çıkan gazetede yazılar yazan Tahsin Yücel, bu okulda da sınıfın sevilen ve başarılı öğrencilerinden oldu.

Göstergebilim çalışmalarının ilk örneklerinden sayılan doktora tezini 1969'da yayımladı

Galatasaray Lisesi'nden 1953'te mezun olan Yücel, İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi'ne girdi. Üniversite yıllarında Varlık Yayınevi'nde uzun süre çalışan yazar, bir yıl sonra aynı üniversitede Fransız Dili ve Edebiyatı Bölümü'nde eğitim almaya başladı.

Varlık Yayınları'nda çalışmaya başladıktan bir yıl sonra 1954 yılında "Uçan Daireler" adlı ilk öykü kitabını yayınlayan yazar, öykü dünyasında tanınan bir şahsiyet oldu.

Yücel, üniversitede Nesterin Dirvana, Süheyla Bayrov, Adnan Berk, Leo Spitzer, Eva Buck ve Gariono gibi ünlü hocalarla tanışarak edebiyatçı kimliğini geliştirdi. Bu yıllarda çeviri yapmaya da başlayan yazarın kaleme aldığı "Haney Yaşamalı" adlı eseri, 1956'da "Sait Faik Armağanı"nı kazandı.

Usta yazarın 1957 yılında "Anadolu Masalları" adlı kitabı da Varlık Yayınevi'nin çocuk klasikleri arasında okurlarla buluştu. Daha sonra Ataç Kitabevi'nden "Düşlerin Ölümü" adlı öykü kitabını çıkaran yazar, 1959 yılında Türk Dili Kurumu Öykü Ödülü'nü aldı.

Üniversiteden 1960 yılında mezun olduktan sonra Gülçin Arıncalı ile evlenen yazarın bir yıl sonra bu evlilikten Elif, 1971'de de Halime dünyaya geldi.

Mezuniyetinden sonra İstanbul Üniversitesi'nde asistan olarak akademik yaşamına devam eden ve ilk romanı "Mutfak Çıkmazı"nı 1961'de çıkaran Yücel, göstergebilim alanındaki çalışmalarını Fransız Hükümeti'nden burs alarak gittiği Paris'te sürdürdü. Daha sonra Türkiye'ye dönen Yücel, "L'Imaginaire de Bernanos" (Bernanos'un İmge Evreni) başlıklı teziyle 1965'te doktorasını tamamladı.

Yücel, askerlik görevini ise 1965-1967 yıllarında yaptıktan sonra üniversitedeki görevine dönerek göstergebilim alanında çalışmaya devam etti. Yazar, Türkiye'de göstergebilim çalışmalarının ilk örneklerinden sayılan doktora tezini de 1969'da yayımladı.

2002'de yayınlanan "Yalan" adlı romanı büyük ilgi gördü
Tezinden önce 1968'de "Dil Devrimi" adlı eserini okurların istifadesine sunan usta yazar, öykü ile olan ilişkisini "Yaşadıktan Sonra" adlı öykü kitabında yayınladı. Usta edebiyatçı, 1969–1985 tarihleri arasında "Dönüşüm" adlı eserini de bitirdikten sonra bu iki öykü kitabını 1983 yılında "Ben ve Öteki" adlı eserinin içinde birleştirdi.

Doçent unvanını 1972'de "Figures et messages dans la Comedie humaine" başlıklı çalışmasıyla alan Yücel'in bu çalışması aynı yıl Fransa'da, Türkiye'de ise 1997'de "İnsanlık Güldürüsü'nde Yüzler ve Bildiriler" adıyla kendi çevirisi ile yayımlandı. Usta yazar, 1978'de de "Les Coordines Narratives" başlıklı çalışmasıyla profesör oldu.

Tahsin Yücel, 1989'da "Aykırı Öyküler", 1998'de de "Komşular" adlı eserlerini edebiyatseverlerin beğenisine sundu. İstanbul Üniversitesindeki görevinden 2000 yılında emekli olan ve edebiyat çalışmalarına ağırlık veren Yücel, 2003 yılında "Yunus Nadi Roman Ödülü" ile "Dil Derneği Ömer Asım Aksoy Roman Ödülü"ne değer görüldü.

"Yalan" adlı romanıyla da 2002'de büyük ilgi gören yazar, 2003'te Tüyap Kitap Fuarı'nın onur yazarı seçildi. Son romanı "Kumru Kumru"yu ise Yücel, 2005 yılında çıkardı.

Bazı öyküleri İsveççe ve Fransızcaya çevrildi

Çalışmalarına öykücülükle başlayan ünlü edebiyatçı, kullandığı yalın dil, modern sözcükler, Anadolu insanına yaklaşımındaki tutarlılık ve anlatımındaki ustalıkla edebiyat dünyasında her zaman dikkati çekti. Yurt içi ve yurt dışında ses getiren yazınsal incelemelerinin yanı sıra yazarın öykülerinden bazıları, İsveçce ve Fransızcaya çevrildi.

Yücel, yazdığı eserlerle ayrıca TDK Öykü Ödülü, Azra Erhat Çeviri Üstün Hizmet Ödülü, Orhan Kemal Roman Armağanı, Sedat Simavi Vakfı Edebiyat Ödülü, Dünya Kitap Yılın Kitabı Ödülü, Yunus Nadi Roman Ödülü, Balkanika Edebiyat Ödülü'nün yanı sıra Fransız Hükümeti Palmes Academiques nişanı Commandeur derecesi ile ödüllendirildi.

Yazar Doğan Hızlan, Tahsin Yücel hakkında, "Ben onun çok eski bir okuruyum. Edebiyatın her türünde yazan, emek veren insanların her zaman aynı nitelikte eser vermediğini görürüz. Ama denemeden bilimsel kitaba, öyküden romana, çeviriye kadar ne yaptıysa çok nitelikli bir şekilde yapmıştır. Kendisi Türk edebiyatının unutulmazları arasındadır." ifadelerini kullanmıştı.

Edebiyatın çeşitli alanlarında masal, anlatı, deneme, inceleme ve derleme türünde de eserleri bulunan Yücel, çok sayıda önemli kitabın da çevirisini yaptı. Gençler tarafından beğenilerek okunan Tahsin Yücel, kendine mahsus özelliklerle öykülerinde renkli dünyalar kuran bir yazar oldu.

Tahsin Yücel, çeviri yapmasına başlamasına ilişkin de 2003'de Radikal'e verdiği röportajda şunları anlatmıştı: "Ben lisede parasız yatılı okudum. Üniversite okumak için de çalışmam gerekiyordu. Varlık Yayınları'nda Yaşar Nabi'nin yardımcısı olarak yarım gün çalışmaya başladım. Orada günde dört saat çalışırdım. Ama sıkı çalışırdım. İşleri bitirince, kalan zamanımda bir masanın üzerinde açık duran çevirinin başına geçerdim. Yaşar Nabi Bey, az konuşurdu. Tabii o patron olduğu için ben de az konuşurdum. Bir Nurullah Ataç, bir Yaşar Kemal gelmediği sürece işi bırakmaz, sessiz sessiz çalışırdık. Mesela Madam Bovary'i böyle çevirmiştim. Büro çalışması olarak. O kitaplardan telif ücreti alınmazdı tabii. Bir de ne bileyim bir elbise yaptırabilmek için filan, evde de ayrı bir çeviri yapardım. O dönemde çok çeviri yaptım. Bazıları 'iyi çevirmen' filan der, bir de 'çevirileri okunmuyor' filan diyenler vardır. Bazıları öz Türkçe kullandığım, arı Türkçeyi yeğlediğim için eleştirir beni. Öz Türkçe nedeniyle kitabın aslında bir entelektüel çaba gerektirmesi nedeniyle bir de belki ilk biçime bağlı kalma düşüncesi vardır bende, o nedenle eleştiriliyor olabilirim."

Yücel, 22 Ocak 2016'da 83 yaşındayken tedavi gördüğü hastanede yaşamını yitirdi. Yücel, Şişli Camisi'nde kılınan cenaze namazının ardından Yeni Ayazağa Mezarlığı'na defnedildi.