Özet (TL;DR) @ 2019-04-14 08:13:09.626304: Böyle büyük bir tutkuyla sadece ‘Star Wars’u izledim bugüne kadar. Ama o hikâye bize çocukluğumuzdan yadigârdı. Bu tür bir şeyi, bırakın bir filmi, bir televizyon dizisi için hissedeceğime asla…



'Taht Oyunları'nda son perde... 'Game of Thrones' un oyuncularıyla
buluştuk

**Emilia Clarke (Daenerys Targaryen):

Taht Oyunlarında son perde... 'Game of Thrones' un oyuncularıyla
buluştuk

İ nsanlar uzerinde iktidar sahibi olmak ve evrensel anlamda doğru olanı yapmak mumkun mu? Dizinin meselesi bu...**Bugun konuşacağımız en buyuk yıldız o. Boyle duşunen sadece ben değilim. Yapımcılar da açıkça belli ediyor. Fotoğraf çekimine bir tek o katılmıyor.

"Emilia Clarke geliyor" dediklerinde sandalyenin arkasına astığım ceketimi giyiyorum. Şaka değil; 'Khaleesi' geliyor: Targaryen Hanesi'nden Daenerys Fırtınadadoğan, İsminin Birincisi, Yanmayan, Andallar'ın ve İlk İnsanların Kraliçesi, Buyuk Çim Denizi'nin Khaleesi'si, Zincirkıran ve Ejderhaların Annesi...

Birçok unluyle soyleşi yaptım, işim bu. Ama elim ayağıma dolanıyor, kalbim kut kut atıyor. Bu dizi bizi nasıl bu hale getirdi, inanılır gibi değil!

Bakmamaya çalışıyorum

ama elimde de ğilEmilia Clarke giriyor odaya. Bordo bir ust ve ceket... Kısa kut sarı saçlar, minyon, sevimli bir genç kadın. Dudakları dolgun, dişleri bembeyaz ama yapılı değil. Sol elinin ortaparmağında ince sade bir yuzuk, sağ bileğindeyse bir dovme var. "Bu bana murekkeplendi hayat boyu" diyor dovmeye bakınca... Mavi gozlerinde sanki alevler yanıyor. Çok dikkatli bakmamaya çalışıyorum guvenliği (ya da ejderhaları) çağırmaması için ama elimde değil!Genel aurası şoyle: Ufak tefek olmasına rağmen gozleri, gulumsemesi ve etrafa saçtığı enerjiyle 'Khaleesi' havası var. Özellikle erkek okurlara soyleyeyim: Sozunden pek çıkmaz, arkasından savaşa girersiniz... Bu tamamen onun tercihlerine ve keyfine bağlı diye ozetleyebilirim karizmasını.

Soruyorum:

Size bakt ığım zaman guzel mi guzel, sevimli bir genç kadın goruyorum... - Aaa, çok teşekkur ederim!

Ama 'ejderhaların annesi' gelmiyor insanın aklına açıkçası. İçinizde boyle bir şey gizli mi? Yoksa bu tezat bir 'casting' dehası mı? Nasıl aldınız bu rolu?

- Deneme çekiminde iki sahne vardı. Biri ilk sezonda abimin bana vurduğu ve benim kendimi savunduğum sahne... Diğeriyse ateşin içine yurumeden once 'Khalesaar'a yaptığım son konuşma... Bu ikisinde denediler beni. Sahnede çok sakin olabiliyorum, bir role burunurken ayaklarımın yere sağlam bastığını hissediyorum. Bir dinginlik geliyor, bence bu bir guç. Galiba bu kıvılcımı gorduler.

Rol u kabul edince derin araştırmalara giriştiniz mi? Kitapları okudunuz mu?

- Aman Allahım, hem de nasıl! İlk kitabı altı kez okudum. Üzerine notlar aldım ve gittiğim her yere taşıdım. İlk sezondan bu yana hala yanımda bu kitap.

A, bu kitabı gorebilecek miyiz?

- Hayır! Soylememeliydim bunu! Çok utanırım, kendi kendime aldığım komik notlar... Bir de 'Arabistanlı Lawrence'ı izledim çok. O filmden ilham aldım.

İ lginç... Peter O Toole'dan mı?

- Tabii. Çunku butun mesele guç ve iktidar. Bir insanın evrilmesi... Buyumesinin onu nereye goturebileceği... Bir kitlenin uzerinde iktidar pozisyonunda olmak... Gerçek bir guç sahibi olmak... Ve evrensel olarak 'doğru' kabul edileni yapabilmek... Bu mumkun mu? Dizinin temel sorusu bu bence. Birine guç verildiğinde goruşleri, gerçek algısı ne kadar bulanıklaşır? Kendisini duşunmekten vazgeçer mi? Özverili olabilir mi?

Taht Oyunlarında son perde... 'Game of Thrones' un oyuncularıyla
buluştuk

Dizi ABD ile aynı anda, bu gece 04.00'teTurkçe altyazılı olarak, beIn Series Sci-Fi ve beIN Connect'te.
Sohbetten notlar...
Bu rol derime kaz ındı, kurtuluş yok, hep bir parçam olacak* Bazen sokakta "Khaleesieee!" diye bağırıyorlar. Ama genelde benden çekiniyorlar galiba. Önumde diz çoken ya da "Bak işte bu ejderha kostumum" diyen olmadı.

*Bu i şe başladığımda çocuktum. Dizinin ne olacağıyla, film endustrisiyle, Hollywood'la ilgili en ufak fikrim yoktu. Gunluk işimden kalkıp geldim. Altıncı, yedinci sezondan sonra kavramaya başladım işin buyukluğunu.

*Daenerys, abisinin tacizine uğrayan bir koleydi işin başında. Şimdi bir kraliçe! Bu goz kamaştırıcı bir şey. Kadınlar çığır açan işler yaptı bu dizide, bununla gurur duyuyorum. Genç kızlar ilham alıyorsa çok mutlu olurum.

*En sevdi ğim sahne uçuncu sezonda, ilk kez, "Dracarys!" (Ejder ateşi!) diye bağırdığım an. Daenerys'in bir fikri vardı ve ilk kez kimseye danışmadan uyguladı. O sahneyi çekerken muthiş hissettim. Çok ozgurleştirici, şahane bir histi.

*Hatırladığım en guzel an, bir gun çekime ara verildiğinde herkesin plastik şişeyle futbol oynamasıydı. Tum o karakterleri getirin gozunuzun onune! Harikaydı!

* Bir oyuncu kendini asla bug unun başarısıyla değerlendirmemeli. Bu anahtardır. Yoksa birdenbire kendini doktorun karşısında "Ne yaptım ben" derken buluverirsin.

  • Sekizinci sezonun senaryosunu okurken, "Evet vakit geldi, bitiyor" dedim. Kendi kendime içimden veda ediyorum bir şekilde her gun. "Bitiyor" diyorum. Hayatımın 10 yılı... Dizi bitiyor ama bu rol derime kazındı. Kurtuluş yok, hep bir parçam olacak benim.

Gemma Whelan

**(Yara Greyjoy):

Taht Oyunlarında son perde... 'Game of Thrones' un oyuncularıyla
buluştuk

Abimle kurdu ğum ilişki bu role bir şeyler katmıştır**'Yara en sevdiğim karakterlerden. Onu canlandıran Whelan gozlerini uzaklara dikmiş sessizce oturuyor yanımda. Esrarengiz bir tip... Dizide sert, gozupek bir savaşçı. Savaş meydanlarında, kılıç kavgalarında, erkeklere kok sokturen, genelevde bira içen bir kadın... Buradaysa hanım hanımcık İngiliz asaleti...

Hap ı yuttum!

Kadronun buyuk bolumunun Britanyalı olması boşuna değil. Kendileri de canlandırdıkları karakterler kadar derinlikli, romantik ve zarifler. Az makyaj, sade bir stil, dingin bir çekicilik... Goze batan, rahatsız eden hiçbir şey yok. Soruyorum:

'Yara' konvansiyonel bir karakter değil. Gorduğumuz tiplemelere benzemiyor. Bu rolu nasıl goruyorsunuz? Neden ilham alıyorsunuz?

- Merak ettim, sizce neden konvansiyonel bir karakter değil?

(O, bunu der demez anlıyorum, hapı yuttum! 'Yara' karakteri biseksuel. Sorumun altında yatanlardan biri bu muhtemelen. Bakalım nasıl kurtaracağım kendimi? Gerçi Hurriyet Pazar'dan idmanlıyım. Politik doğruculukla bağdaşmayan bu tur yorumlarımı az ağzıma tıkamadı genç editorlerimiz. Toparlamaya çalışıyorum.) E işte, hedonist. Demir Adalar'ın ilk kadın lideri, epey maskulen, lezbiyen... Çok alışılageldik bir karakter değil...

- Doğru, çok gorulmediler ama toplumda çok sayıdalar. Yara için 'lezbiyen' demezdim, iki cinsten de hoşlanıyor, bunu soyledi dizide. Kardeşini çok seviyor. Aile bağı istiyor. Kardeşi çok kuçuk, masum bir çocukken evinden alınmış. 'Yara'nın şefkati ve sevgisi onu kardeşini kurtarmaya yoneltiyor. Bu çok guzel ve insani bir şey.

Sizin karde şiniz var mı?

- Evet bir abim var.

O akl ınıza geliyor mu oynarken?

- Evet ama ensest boyutu değil tabii! Çok guçlu bir sevgi bağımız var. Şimdi Kanada'da yaşıyor. Onun için her şeyi yaparım. Buyurken çok yakın değildik, sonra iyice yakınlaştık. Kavga ederken bile buyuk bir sevgi var aramızda. Doğru, eminim bu role bir şeyler katmıştır bu ilişki.

Nikolaj Coster-Waldau (Jaime Lannister):

**Finali okuyunca çok memnun oldum, izlemek için sabırsızlanıyorum

Taht Oyunlarında son perde... 'Game of Thrones' un oyuncularıyla
buluştuk

'Jamie Lannister' yani Danimarkalı aktor Nikolaj Coster-Waldau dizidekinden bile havalı. Tam gıcık bir yakışıklı. Buram buram ozguveniyle gerçek bir 'Lannister'. Yanımdaki Fransız gazeteci, onunla ilk sezon soyleşi yaptığını soyluyor ve ekliyor: "Aradan geçen surede yaşadığı değişimi anlatamam!" Burnu kalktı demeye getiriyor. E olur o kadar. Biraz ukala, tamam, ama tatlı, kibar bir adam. Bizde sokakta padişah gibi, mafya gibi yuruyen onca konservatuar çıkışlı oyuncuyu hatırlayınca...
' Sevgiyi suistimal etmemek gerekir'**Coster-Waldau ilgiden memnun: "New York'ta 'Kral Katili' geldi" diye bana yemek ısmarladılar" diyerek guluyor. Yeni bir film çekmiş Brian de Palma'yla. 'Scarface'in yonetmeni. Onun heyecanı var. İspanyol El Mundo'dan Alberto Munoz gerçek bir gazeteci ve surekli zorluyor. Amacı ağız tadıyla bir sohbet yapmak değil, oyuncuları hata yapmaya surukleyerek final sezonuyla ilgili bilgi sızdırmak! "Dorduncu bolumde oluyormuşsunuz" diye olta atıyor. Coster-Waldau anlamıyor: "Nasıl yani? Hangi sezonda?" Alberto bastırıyor: "Son sezonda..." Coster-Waldau, "Umarım tum paranı bu ihtimale yatırmamışsındır" diye herkese kahkaha attırıyor.

Acar muhabir Alberto tuzak sorulardan vazgeçip huzurlu bir insan gibi yoneltiyor bu sefer sorusunu: "Peki, sizce insanlar dizinin sonunda ne hissedecek?" Coster-Waldau da bu kez ciddi: "Her tur tepki olacak. Ben finali okuyunca çok memnun oldum. 'Game of Thrones' dunyasına sadık kalındığını duşundum. Ben de sabırsızlanıyorum izlemek için. Çektik ama izlemedik biz de daha." Soruyorum:

Akt orler olarak sizler de dizinin nasıl biteceğiyle ilgili guçlu duygular besler misiniz? - Tabii ki. Eminim HBO bir-iki, belki uç sezon daha çekmek isterdi. Daha vasat birileri buna, "Tamam" da derdi. David (Benioff) ve Dan'in (D.B. Weiss) (yapımcılar) kamyonla doları daha olurdu. Ama "Hayır, bunu boyle bitireceğiz" dediler. Sevgiyi suistimal etmemek gerekir. En ust noktada bırakmamız harika bence. Bunu yapabilen bir dizinin parçası olmaktan gurur duyuyorum.

Maisie Williams (Arya Stark) :

Belki de o ateşli tepkileri 'Arya'dan oğrendim

Taht Oyunlarında son perde... 'Game of Thrones' un oyuncularıyla
buluştuk

Sophie Turner (Sansa Stark): Bu karakterler olmadan ayn ı kişiler olur muyduk bilemiyorum

Taht Oyunlarında son perde... 'Game of Thrones' un oyuncularıyla
buluştuk

Maisie Williams, açık mavi elbise, kızıl sarı metalik saçlarıyla çok tatlı ama biraz arayıştaki bir genç kızı andırıyor. Çok komik, surekli espri yapıyor. Yanında da 'Sansa' var. Sophie Turner, herkesin tek tek elini sıkıyor. Son zamanlarda atağa kalksa da en bayıldığım karakterlerden değil, bence çok guzel de değil. Ama elini sıkmak için başımı kaldırdığımda gerçekten gozlerim kamaşıyor. Işık saçan bir peri kızı var karşımda. Beline uzanan saçları, yakıcı mavi gozleri, aristokrat ama sıcak tavrı... Turner'da bir diva tozu var kesinlikle. İkisine soruyorum:

Kadronun geri kalanına oranla epey gençsiniz. "Dizi bir an evvel bitse de parlak kariyerime başlasam" diye mi bakıyorsunuz yoksa sizin de kaygılarınız var mı?

Sophie Turner : Benim kesinlikle var. Yeni projeler yapmak çok guzel ama 'Game of Thrones' kadar parlak bir iş olacak mı? Bu çok kolay değil.
Maisie Williams: 21 ya şında ozgur olmak şahane bir şey. Keşfe çıkmak, geleceğe bakmak çok heyecan veriyor bana. İkimizin de harika işler yapacağından eminim. Ne de olsa artık buyuk Hollywood yıldızlarıyız!
Sophie Turner: Üzerinde durmaya bile gerek yok!
Maisie Williams : Bize yalvaracaklar!
Sophie Turner: Yalvar ın (guluyorlar)!
Bu roller insani geli şiminizi nasıl etkiledi?
Sophie Turner: Bu karakterlerle b uyuduk. Benim yaşadığımı 'Sansa' da yaşadı. 'Arya'nınkini Maisie de yaşadı. Bu karakterler olmadan aynı kişiler olur muyduk bilemiyorum. Muhtemelen farklı olurduk.
Maisie Williams: D uşunuyorum... Bende de 'Arya' gibi gerçek bir ofke var mıydı acaba? Evet vardı, 13-16 yaşlarım arasında. Dunyaya kızgındım. Şohretle, basınla ilişkim 'Arya' gibiydi biraz galiba. O oldureceği insanların listesini yapıyor. Ben de yaptım! Yok yok, şaka (guluyor)... Ama belki de Arya'dan oğrendim o ateşli tepkileri, davranışları... Gerçi annem, babam da biraz oyledir, zor ayırt etmek.
John Bradley (Samwell Tarly):
**Hik ayenin anlam kazanması için odu kopan birinin olması lazım

Taht Oyunlarında son perde... 'Game of Thrones' un oyuncularıyla
buluştuk

Çocuk bir dahi gerçekten. Sanki karşımda bir oyuncu değil, dizilerin yazarı George R.R. Martin var! Senaryoya, olay orgusune, karakterlere ve oykunun genel felsefesine inanılmaz kafa yormuş. Her birinin psikanalizini yapıyor. Neyi, neden yaptıklarını, neleri yapamayacaklarını tane tane anlatıyor. Tabii belli ki koca tiyatro kuramını, drama kulliyatını yalayıp yutmuş. Buradaki herkes hem tiyatrodan gelen hem entelektuel derinliği olan insanlar. Bir tane boş tip gormedim. Belki de tarihin en iyi 'cast'ı zaten.
Sohbetten: "'Sam', 'Jon Snow' gibi iyi bir savaşçı değil. Bazıları kızıyor. 'Kara Kale Savaşı'nda, 'Ya korkma, delikanlı ol' diye tweet atanlar vardı. 'Sam' kim billiyor musunuz aslında? 'Sam', tum bunların arasında sizsiniz. Çok korkan, hazırlıksız, kırılgan, her an bir kılıç darbesiyle olecek gibi savunmasız... 'Jon Snow'u cesaretiyle parlatan onun varlığı. 'Sam', normal bir insan olmalı ki 'Jon Snow'un farkı ortaya çıksın. O Twitter'daki insanlar 'Kara Kale Savaşı'nda olsalardı onlar da epey korkardı bence. E gel de sen delikanlı ol! Hikayenin anlam kazanması için orada odu kopan birinin olması lazım."
Hannah Murray (Gilly):
En sevdi ğim, bebeğe isim verdiğimiz sahne

Taht Oyunlarında son perde... 'Game of Thrones' un oyuncularıyla
buluştuk

Galiba hamile ama ayıp olduğu için soramıyorum. Ama "En sevdiğiniz sahne ne" sorusuna verdiği cevap sonrası iyice emin oluyorum.
Sohbetten:* * 'Sam' ve 'Gillian' da normalden epey uzak insanlar. Ama oncelikleri 'Bebek Sam'. Diğer karakterler kadar buyuk arzuları yok. Toprak kazanmakta, şatolarda gozleri yok. Hayatta kalmak, mutlu olmak yeterli.  En sevdiğim, bebeğe isim verdiğimiz sahne...

Iain Glen (Jorah Mormont):

**' Jorah', 'Daenerys'e hep aşıktı aslında

Taht Oyunlarında son perde... 'Game of Thrones' un oyuncularıyla
buluştuk

**Zaten seviyorum onu. Burada da gonlumu fethetti. Jorah Mormont gibi Glen de son derece mutevazı, iyi huylu bir adam. Burada da 'Daenerys'i yere goğe sığdıramıyor: "Başkalarını duşunen, birimizin doğum gununu kutlamak için, hayranlara hediye vermek için ilk adımı atan hep o olur. İnanılmaz biri gerçekten. Jorah iyi ve ahlaki tarafını gordu ve aşık oldu ona. Hep aşıktı aslında." Bu esnada 'Yara' lafa girmesin mi: "Hepimiz ona aşık değil miyiz?"

Kristofer Hivju (Tormund Giantsbane):

Gwendoline, yuruyen bir parti gibi...

Rory McCann (Taz ı) (sağda):

Buradan sonrası bizim için hep yokuş aşağı

Taht Oyunlarında son perde... 'Game of Thrones' un oyuncularıyla
buluştuk

Rory McCann, Sophie Turner-Maisie Williams ikilisini kastederek, "Biz bu ikisi kadar iyi değiliz. Boyle ayakta alkışlanmayı beklemiyoruz" diye girdi içeri. O iri cusse kimseyle goz goze gelmek istemeyen, utangaç birine ait. Yanında da Kristofer Hivju var. Bu ikisini yolda gorsen duvarın ote yanına geçmiş kadar korkarsın zaten. İkisi de dağcı ve kayakçı. McCann, dağlarda odun kesen, İzlanda'da yaşamış bir doğa insanı. En durust ve dokunaklı açıklamayı o yaptı: "Bundan sonra en az bir iş daha bulurum umarım. Konuştuğum bazı oyuncular oralı değil ama ben bir daha boyle bir işte, daha iyi aktorlerle, yazarlarla, oyuncularla oynayacağımı sanmıyorum. Buradan sonrası bizim için hep yokuş aşağı arkadaşlar! Bittim ben, bizden bir numara olmaz bundan sonra..."Hivju da yeni donmuş tırmanıştan. "Bakalım 'Tormund', 'Brienne'le mutlu sona kavuşacak mı" diyor. Rol arkadaşını, "Gwendoline çok eğlenceli. Yuruyen bir parti gibi" diye tarif ediyor. McCann araya giriyor: "Hayatımda gorduğum en acayip kahkahacı! Duydunuz mu siz de?"

Carice van Houten (Melissandre):

Art ık rol yaparken korkuyu kullanabiliyorum"Canlandırdığım karakter sonlara doğru kırılgan tarafını gosterdi, insanlaştı. Her şeyin yıkılmasına sevindim çunku artık kuşkuyu, korkuyu gosteriyorumrol yaparken. 'Stannis'in ordusunun yarısı, kızını tanrıya kurban vermesine rağmen kaçtığında oldu bu donuşum. En sevdiğim sahne bu."

Conleth Hill

(Lord Varys):
Bilinmeyenden duyulan bir korku bu "Karakterimin hadım edilmiş olmasının bir anlamı kalmadı. 'Euron Greyjoy' da hadım edildi, ayrıca koskoca bir 'lekesiz' ordusu var biliyorsunuz. Bir de ilk sezonda 'Serçeparmak'ın laf sokmaları filan bakarsanız, hep korkuyla ilgili. Bilinmeyene duyulan bir korku bu: Benim yumurtalarım yok. Ne demek bilmiyorum, bu yuzden bundan korkuyorum."

Jerome Flynn (Bronn):

Postac ım ejderhayı vurdum diye tavır koyduFlynn'le ilgili çok ilginç bir şey oğrendim. 'Cersei'yi canlandıran Lena Headey'in eski erkek arkadaşıymış. Kanlı bıçaklı ayrılmışlar. Geçen sezonun finalindeki sahneyi ayrı ayrı çekmişler soylentiye gore. Komik bir tip. Sokakta gorenler, "Umarım şatonu alırsın" diye bağırıyormuş. "Ya para için bebek oldurebilirim" diyorum insanlar hala gorunce, 'Umarım şatona kavuşursun' diyor. İnsanları anlamak gerçekten guç" diye guluyor.Bir de anekdot anlatıyor: "İngiltere'deki postacımla bir gun kapıda karşılaştık, 'Seninle konuşmuyorum. Ejderhayı vurdun sen!' diye tavır koydu". Flynn bunu basına anlatınca postacı meşhur olmuş. Çok mutluymuş şimdi.

Liam Cunningham (Davos Seaworth):

**Eskiden senaryolar ı evde, ortada bırakırdım

Taht Oyunlarında son perde... 'Game of Thrones' un oyuncularıyla
buluştuk

Gerçek bir Kuzey İrlandalı. Ekipteki en babacan insan! Çok komik ve duygusal. Hem kızı hem kendisi, Stannis'in kızının yakılma sahnesinde hungur hungur ağlamış.
Bu gizlilik maddesi var ya uymak zorunda olduğunuz... Ailelerinize nasıl direniyorsunuz? Kızınız sormuyor mu mesela?
Liam Cunningham: Çok kolay. Bilmek istemiyorlar ki! Eskiden senaryoları evde, orta yere bırakırdım. "Baba ya! Al gotur şunları gozumun onunden" derdi. Beklemek istiyorlar. Barda filan sormak isteyen oluyor. Kafam guzel olup, "Tamam, hadi gel anlatayım" dediğimde "Dur anlatma!" diye kaçıyorlar zaten. Bu dizinin en harika tarafı surprizleri. Bitince rahatlayacağım çunku normalde sır tutma konusunda berbat biriyim.
Gwendoline Christie (Tarth 'lı Brienne):
Bu rol i çin gururumu bir kenara koydum**O devasa 'Brienne of Tarth' da hanım hanımcık biri çıkmasın mı! Ama bir dev! İki metre var. İlkokul onluğu gibi siyah bir ust, beyaz yaka ve masmavi gozleriyle bir ortaçağ şovalyesi gorunumunden uzak. Ama kahkaha atınca anlıyoruz. Gozlerim fal taşı gibi açılıyor. Butun Londra'yı inleten bir kahkaha... O kadar gurultulu ki dizide bile kullanmamış yapımcılar nedense... Anlatıyor: "Bu rolun en zor ve en heyecan verici yanı bir kadın ve birey olarak gururumu bir kenara koymak oldu. Kilo almam, saçlarımı kesmem, farklı yurumem, kaslanmam, çirkinleşmem gerekti. Bu bir kadın için kolay bir şey değil."