Özet (TL;DR) @ 2019-04-14 08:12:57.084829: Adı marşlara yazılan, futbolun Sinyor’u Can Bartu cuma günü 83 yaşında hayata gözlerini yumdu. O belki de kibrin ve asaletin tek yakıştığı insandı. Futbolu seven sevmeyen herkesin karşısında önünü…



Benzemez kimse
sana...

Can Bartu'yu tanımadım ben. Onunla ilgili hiç hikayem olmadı. Uzaktan gormuşluğum var ama yanına gitmedim. Bir keresinde basın tribununde yanına paltosunu koymuştu. Herkes çarpıyor diye asabı bozulmuştu. Ben dort yanına oturdum. Selam vermeye cesaretim yoktu. Üstelik hiç izlemedim de. YouTube'da, internette aramadım dahi. Çunku gerek yok. İslam Çupi'nin bile daha gencecikken "Tek ayağı ile koskoca bir futbol sahasını teslim almış bir delikanlı" diye anlattığı biri o. Cemal Sureya ondan başka birini eski videolarından izleyip değerlendirmeye curetim yetmezdi ki! Onun yerine, hep başkalarının gozunde gordum onu. Olması gerektiği yerde. Asla aynı hizadan bakamadım. Minnacık bir çocuğun Dev Golyat'a baktığı açıya sığındım. Çunku şunu çok iyi biliyorum, o bu topraklarda yaşamış en karizmatik futbol insanıydı. Bunu gormek, anlamak için onu tanımak/izlemek gerekmiyordu, ismini duymak bile yeterdi.

Benzemez kimse
sana...

O bir alt ın arayıcısı Yedi olumcul gunah içinde bir hiyerarşi olsa kibri en başa yazmak gerektiğine inanırım. Kibirli insanlardan da hiç hazzetmem. Cruyff'la tanıştığımda onda kibir olmadığını gorunce atomu keşfetmiş gibi onume gelene aynı şeyi soyluyordum: "Onda kibir yoksa hiç kimsede olamaz." Bu durumun tek istisnasıdır Can Bartu. Kibrin yakıştığını gorduğum tek insan. (Socrates'te İlhan Özgen'e verdiği roportajda Cruyff'a bile burun kıvırmış zaten ustat.) Eskiler 'asalet' diyor. İtalyanlar 'Sinyor' lakabını sırf bu yuzden veriyor. İtalya'ya dahi fiyaka basıyor adam. Ama yakışıyor işte. Bugunun egolara boğulmuş dunyasında bile kimselere yakışmayan o kibir, dunun tevazu evreninde bile ona yakışıyor. Baksanıza Cemal Sureya '99 Yuz' kitabında 'Metin Oktay' başlığında nasıl değiniyor ona: "Metin Oktay jimnastikçi. Lefter sanatçı. Metin'de destan, Lefter'de roman. Can'da? Can ki altın arayıcısıdır da. Onda Amerika duygusu, çılgın raket, kibir, en yuksek beğeniye ulaşmış, entelektuel dans... İstediği zaman oynar; oynamıyorsa tenezzul etmediği için oynamıyordur." Yaptığı her şeyi lutufmuş gibi yapan bir adamdan bahsediyoruz. Size hep ustten bakarmış. Biz avam, o havas bile değil, havasın da ustu. Kılık kıyafeti, duruşu, tarzı ile biz fanilerle aynı oksijeni soluduğu bile tartışılır. Bu aralar çok yıpranan 'karizma' kelimesinin sozluk tanımı olan Can Bartu ovgusune bir es verelim ve şoyle duşunelim. Yazının bu noktasına gelen ve Can Bartu'yu hiç bilmeyen biri gıcık olmaz mı ona? "Nedir kardeşim bu hava? Ne yapmış da boyle olmuş?" demez mi? Sosyal medya çağındayız. Hiç kimsenin itibarı vasatı aşamıyor. Herkes defolu, herkesin sokuğu var. Bu adamı eşsiz kılan, idolleştiren nedir?

Benzemez kimse
sana...

Metin Oktay'la o
unutulmaz kare...
326 ma çta 162 gol
Kariyerinden birkaç satır başı yeter sanırım. Spora Fenerbahçe'de basketbol oynayarak başlamış. Basketbolda altı kez milli olmuş. Futbolcu olmak istememiş aslında. Arada futbola çağırıyorlarmış. O da gidip bir araba gol atıp basketbola donuyormuş. Sonra dayanamamış işte. Spor tarihimize futbol ve basketbolda milli formayı giymiş tek sporcu olarak geçmesi boşa değil. 1961'de İtalya'ya gitmiş sonra. Aynı yıl Fiorentina'yla Kupa Galipleri'nde fırtınalar estirmiş. Venezia ve Lazio'da da forma giymiş bir de. Altı sene İtalyanların oyun kurucusu olarak oynamış. Tekrar ediyorum İtalyanların oyun kurucusu! Sonra tekrar Fenerbahçe formasına donmuş. Sarı Lacivertli formayla 326 maçta 162 gol atarak kapatmış defteri. 1969'da futbolu bırakmış. Sonra spor yazarlığı yapmış uzunca yıllar. Kimseyi beğenmemiş. Cruyff'u bile. Turkiye'nin futbol elçisi olarak davet edildiği UEFA Kupası torenine onu doğru duzgun onurlandırmadıkları için ayak surumuş. Adı Fenerbahçe marşında geçen dort oyuncudan biri o. Jubilesinde Metin Oktay'la forma değiştirdikleri o fotoğrafa iyi bakmak gerek. Çunku kendini aşan buyulu bir an olarak o fotoğraf bir zirve noktası. Cuma gunu hayata gozlerini yuman insana efsane demeyeceksek efsanenin tanımını değiştirmeliyiz. Ne diyordu başlıktaki şarkı: "Benzemez kimse sana, tavrına hayran olayım. Lutfuna ermek için, soyle perişan olayım."

Ve Sayın Ali Koç, sanırım yapılacaklar listenizde onun heykelini Lefter'in yanı başına dikmek olacak, değil mi?

CAN BARTU EFSANELER İ
Can Bartu'ya dair herkesin bir hikayesi var neredeyse. Efsane olmuş, dilden dile anlatılan abartılı da olsa yaşanmışlıklar bunlar. Bir gazeteci ortamında otururlarken biri gelir Can Bartu'nun yanına:-Abi beni hatırladın mı? -Hatırlamadım.-Ben X abi, iki sene beraber oynadık. Sağbektim. -Ha, evet hatırladım. Masadaki gazetecilerden biri takılır: -Abi hatırlamadın aslında değil mi? -Hatırlamadım.-İki sene beraber oynamışsınız, nasıl hatırlamazsın?-Ya adam sağbek oynamış arkalarda bir yerlerde. Maç boyunca iki kez hucum sahasına geçmiştir, o da taç kullanmak için. Nereden hatırlayayım?

* **Rivayet odur ki, Mithatpa şa Stadı'nda Beşiktaş ile oynadıkları ve 4-2 kazandıkları maçta iki gol attıktan sonra, Spor ve Sergi Sarayı'nda Galatasaray ile yaptıkları basketbol maçında 32 sayı kaydeder. Hatta basketbol genç takımındayken Fenerbahçe futbol takımı eksik kalınca onu çağırır, o maçta dort gol atar, birini sayarlar, maçı da 1-0 kazanırlar.

Benzemez kimse
sana...

**Basketbol oynadığı yıllardan (sağ ustte)

*Milli Takım kampında uyurken uyandırırlar. "Aşağıda seninle tanışmak isteyen gençler var." Oflaya puflaya iner. Çocukların elinde masa tenisi raketi gorur. "Hadi oynayalım" der. Oynadığı genci yener. Herkes şaşırır. "Bununla da oyna" derler. Onunla da oynar. Onu da yener. Yanına biri gelir. -Can Bey oldu mu şimdi bu?-Ne oldu ki?-Yendiğiniz çocuklar milli oyuncular. Çocukların moralini bozdunuz.

* İtalya'da bir antrenmanda kanat oyuncusu ortalar. Can Bartu gelişine bir vurur, ama oyle kotu vurur ki top aynı oyuncuya geri doner. Bartu bozuntuya vermeden bağırır: "Şunu tekrar doğru duzgun ortala."

*Can Dundar uğrar yanına. "Benim adım sayenizde Can oldu" der. Omuzunun uzerinden bakıp "Evet, çok insan var oyle" diye kesip atıyor Sinyor. Haksız mı? Bu ulkede pek çok insan hem onun için hem de Lefter koyamadığı için çocuklarına Can ismini koydu. İnanmayan Can Kozanoğlu'na sorsun.

**İ slam Çupi yazıyor...

Benzemez kimse
sana...

**

Can Bartu'yu en iyi anlatan aslında İslam Çupi. İletişim Yayınları'ndan çıkan ve Kıvanç Koçak ve Barış Karacasu'nun yazılarının derlediği uç kitapta Bartu'ya dair oyle guzel şeyler var ki, hepsini merak eden kitapları alsın. Biz buraya ancak kısa bir kolaj koyabiliyoruz.

*Can Bartu kim ne derse desin, T urk sahalarının gelmiş geçmiş en buyuk asilidir. Can 14 yıl zarfında hiçbir gun futbolun hamalı olmaya yanaşmamıştı. Can'ın ayağındaki top hiçbir maçta sadistçe dovulmemiş, Bartu hiçbir hareketinde etinin kuvvetinden medet ummamıştı.

Futbol Can 'a değil de, Can futbola çok şey oğretti. Eğer Can, futbolun vazifeler alfabesinin ezberi dışına çıkmasa idi, meşin yuvarlak Turkiye'de sadece koşanların sporu olacaktı.
Bug un Cuma... Parmakla otesini.. Cumartesi iki, Pazar uç ve o gunun gecesi... Aaaaa! "Kalemimdeki Kont" gidiyormuş.
Ş akacıktan değil, sahicesine bırakıyor bizi!
Sanat çılar boyledir. Vereceklerini bitirdikleri gun, kendi hayatlarını yırtarlar. Kaybolmazlar, yok olmazlar da daha buyurler. Dolmayan yerleri, her gun genişleyerek kendi efsaneleri olur.
Futbol T urkiye'de bir gun, topun insanlara kumanda ettiği teror sisteminden, insanların topa hukmettiği bir sanat haline donuşurse, o zaman hep birlikte bağırırız:
" Bu ustalığı Turkiye'de ilk defa sahalarda Can tarif etmiş, Can şuurlandırmış, Can gezdirmişti."
Terc uman, 4 Eylul 1970*"1936 Kadıkoy doğumlu Can Bartu Moda sosyetesinin seviyeli cıvıltılarında buyuttuğu vucudunu gençliğe şişirdiğinde yuzme, yelken, basketbol, tenis gibi aristokrat sporlarla adale ve beynini belli bir seviyenin ustune çıkarmış ve sonra da Turk futbolunun şeref locasına bir buyukelçi zarafeti ile oturmuştur. Bir yılda İtalyancayı anadili gibi konuşan, Çizme'ye giderken bana: "Fiorentina takımına giremezsem. Roma sosyetesine girerim..." gibi seviyeli espriler atan Can Bartu, şayet meşhur bacak araları, akıl almaz çalımları, tartışılmaz ustalığı ile Turk futbolunda bir klasik olmuşsa bunu duşunce genişliğine ve rahatlığına borçludur."

Tercuman, 1 Temmuz 1981