Özet (TL;DR) @ 2018-03-11 09:36:53.758064: “İnsanlar denize girerken kalkanın üstüne basıyordu, öyle boldu burada” diye anlatıyor sakinleri köyün eski bereketini. Balıklar çoktan küsmüş, plaj kapanmış, köylüler yeni havaalanı ve köprünün…



İstanbul'un artık çok az sayıda kalan koylerine ulaşım imkanı genelde sınırlı oluyor. Bir otobus hattı bulunuyor ama seferler seyrek planlanıyor. Kısırkaya onlardan değil. Tek otobus var ama çok kısa aralıklarla hareket ediyor.

Kısırkaya adını İstanbul Buyukşehir Belediyesi'nin açtığı Sahipsiz Hayvan Geçici Bakımevi ve Bahçeli Yaşam Alanı vesilesiyle duymuştum ilk. Burayla ilgili olarak yıllardır suren bir gerginlik var. Hayvanseverler barınak değil itlaf merkezi olduğunu soyluyor, yetkililerse burada şehrin dort bir yanından toplanan hayvanlara sağlıklı koşullarda bakıldığını. Bu bambaşka bir haber konusu, ben koyume donuyorum...

İnsan ne hain, doğa ne
sabırlı...

Son durak koy meydanında iniyorum. Dort kadın konuşup guluşerek yokuş yukarı, meydana doğru geliyorlar. Selam verip yollarını kesiyorum. Toplanıp Kur'an okumuşlar bir komşunun evinde, oradan donuyorlar. İkisi "İşimiz var" deyip hızla uzaklaşıyor, kalan ikiliyle muhabbet etmeye başlıyoruz.

68 yaşındaki Şeyma Kurt doğma buyume buralı. 16 yaşında evlendiği eşi Çatalca'nın Baklalı Koyu'ndenmiş, o da bu koye yerleşmiş. Dort çocuğu, sekiz de torunu var. Yanındaki Rahime Özkurt (65), Şeyma Hanım'ın amcasının gelini. Onun da uç çocuğu, dort torunu var.

İnsan ne hain, doğa ne
sabırlı...

K oyumden guzel yer var mı...

Koyu seviyorlar ikisi de. Ama kışın daha çok. Çunku yazın burası iğne atsan yere duşmez kıvama geliyormuş. Yazlıkçı nufus değil sadece, denize girmek amacıyla gunubirlik gelenlerle birlikte nefes alınamaz bir hale burunuyormuş sahil boyu. "Eskiden çok guzel plajımız vardı, yıkıldı. Aslında burada denize girmek çok tehlikeli, surekli boğulan oluyor. Ama plaj yıkılıp bedava da olunca hiçbir şeyi dinlemiyorlar. Zaten jandarmayı dinlemeyen, cankurtaranı dinler mi! Yazın şu gorduğunuz tepeler araba dolu" diyor Şeyma Hanım.

Kısırkaya guzel koy ama yaşamı surdurmek için imkan az. Bakkal var mesela ama yazın açık, kışın kapalı. Kasabın sadece yıpranmış tabelası duruyor. Fırın, okul, sağlık ocağı da yok... En yakındaki merkez Gumuşdere'ye ya da Sarıyer'e giderek gideriyorlarmış ihtiyaçlarını. "Zor olmuyor mu, taşınmayı duşunmediniz mi hiç?" diyorum, Şeyma Hanım "Gençken duşundum. O zaman diyordum ki, Sarıyer'den bir ev almadan Allah benim canımı almasın. Ama sonra baktım şehirde oturulacak gibi değil, ohh benim koyumden guzel yer var mı dedim. Otobusumuz bol, çarşambaları Sarıyer'e pazara gidiyoruz, Zekeriyakoy'de de pazar var ama orası pahalı villalar yuzunden."

İnsan ne hain, doğa ne
sabırlı...
_ Ş eyma Kurt (sağda) doğma buyume Kısırkayalı._

Hem uçuncu havaalanı hem de uçuncu kopru yollarına yakın Kısırkaya'ya da gelir mi o villalar? Rahime Hanım "Aman gelmesin!" derken Şeyma Hanım, "Mecburen gelecek, o yollar yapıldıktan sonra sıra buraya gelir. Ama yani biz memnunuz bu haliyle koyumuzden" diyerek cevap veriyor.

Koyun kahvesine giriyorum. Bir çay soyleyip konuşmaya başlıyoruz. 77 yaşındaki Kazım Yıldırım, Kilyos doğumlu ama 50 senedir Kısırkayalı. "Deniz Yolları'nda tahlisiyeden emekliyim" diyor. Üç çocuğu, altı da torunu var.

65 yaşındaki Dursun Yılmaz'ın ise dedesinin babası Erzurum'dan asker olarak gelmiş, sonra da yerleşmiş. "Üç asker arkadaşı kalmışlar burada. Bizim Osmanlı tapularımız var" diyor. Eskiden hayvancılık, ekip biçme ve tabii balıkçılık yapılıyormuş. Hepsi bitmiş zamanla. Şimdi Dursun Bey yaz-kış açık duracak kuçuk bir bakkal dukkanı açıyor koye.

"Artık hiç geliri kalmadı koyun" diyor 64 yaşındaki Kadir Dok. Annesi buralıymış. Baba tarafından Bağdatlı Kadir Bey, Sarıyer Maden'de doğup yaşamış ama 30 sene once gelip buraya yerleşmiş. Onun 13 yaşındaki kızı için koyluler bir ağızdan "O bizim prensesimizdir" diyor.

İnsan ne hain, doğa ne
sabırlı...
_ Kadir Dok eskiden satt ığı balıkları şimdi parayla alıyor._

G unde 155 kalkan tutardım

Kadir Bey, 28 yıldır balıkçılıkla da ilgileniyor. Ağlarını kendi yapacak kadar ilgili bu işle. "Ama balık eskisi gibi değil" deyip başlıyor anlatmaya: "1990'da buraya geldim, tuttuğum balığın parasıyla dayımın arsasını alıp uç- dort ay sonra da ustune ev yaptım. 1995'ten sonra bitti. Ben gunde 155 tane kalkan tuttuğumu biliyorum; ustune basıyordu insanlar denize girerken, oyle boldu. Trolculer bitirdi, bilinçsiz avcılık işte. Kuçucuk balıkları tutuyorlar, dibi kazıyıp yumurtaları olduruyorlar." O sırada yanaşan balıkçı kamyonetini gosteriyor Kadir Bey, "Eskiden biz ona balık satardık, artık o bize satıyor" diyerek. Sonra kilosu 10 TL'ye hamsi alıyor akşam ziyafeti için.

Yururken koylulerin anlattıklarını duşunuyorum. İnsan ne hain, doğa ne sabırlı... Balıkları bitiren, ormanları yok eden, denizleri katile donuşturen bu canlı turune hala iyi davranıyor. Manzarasıyla goze, havasıyla bunyeye, sunduğu lezzetlerle mideye bayram yaşatıyor. En guzel mevsiminde Kısırkaya'ya giderseniz aklınızda bu sorular da olsun. Belki gerçekten de hiçbir şey için geç değildir...

İnsan ne hain, doğa ne
sabırlı...

Atl ı tur zamanı

Deniz kenarında beyaz atıyla gezen biri var. Yaklaşınca iki atı olduğunu goruyorum. Şafak Yıldırım, 50 yaşında. Kahvede konuştuğumuz Kazım Yıldırım'ın oğluymuş meğer. Üç atı varmış. Kısırkaya'ya gezmeye gelenleri atla gezdiriyor. Bir tur 20 TL. "Masrafı çoktur atın. İnekten çok yer geviş getirmediği için. Aylık masrafı 500-600 TL'yi bulur" diyor. 12 yaşındaymış atları. Ortalama omurleri 30-35 yılmış. "Yazın çok iş olur" diyorum ama oyle değilmiş. "Yazın çok kalabalık olduğundan gezilecek yer kalmıyor, asıl mevsim bahardır" diyor. E, duydunuz zilin sesini...

İnsan ne hain, doğa ne
sabırlı...

Manzaral ı balık, meze, salata

Sahilde Onda Marina isimli restoran karşılıyor beni. Onda, İspanyolcada dalga demek. Plaja nazır masaya oturur oturmaz kızarmış ekmekle zeytinyağı içinde zeytin ezmesi geliyor. Sonra maydanoz salatası (9 TL), elle kırma salata (8 TL), kalamar ızgara (hafif bir sosla guveçte yapıyorlar, 27 TL), balık çop şiş (iki şiş levrek, 20 TL) ve istavrit tava (22 TL) soyluyorum. Ortaklardan Cengiz Akturk, bu aile işletmesinin uç sene once açıldığını anlatıyor: "Yol ustu olmadığı için bilen gelir, mudavim yeridir. Yaz-kış açığız. 14.00'e kadar kahvaltı var. Hafta sonları yoğunluk oluyor. Mart başından ekim sonuna kadar hep dolu oluruz." Galiba en guzeli hafta içi oğleden sonra oturup guzel guzel guneşi batırmak... (0212) 203 82 03, ondamarinarest.com

İnsan ne hain, doğa ne
sabırlı...