15:49 25.06.2021(Güncellendi 15:50 25.06.2021) URL'yi kısaltın
__17 __35
Libya konusunda çözüm arayışları İkinci Berlin Konferansı'nda ele alındı.
Türkiye ile Libya arasındaki Deniz Yetki Alanlarının Sınırlandırılmasına
İlişkin Mutabakat Muhtırası’nın mimarlarından Müstafi Tümamiral Doç. Dr. Cihat
Yaycı, konferansın sonuçlarını Sputnik’e değerlendirdi.
Birleşmiş Milletler (BM) ve Almanya himayesinde düzenlenen İkinci
Berlin Konferansı'na, Libya'dan Başbakan Abdulhamid Dibeybe ve Dışişleri
Bakanı Necla el-Menguş'un yanı sıra Türkiye, ABD, Rusya, İsviçre, Tunus,
Fransa, İtalya, Birleşik Arap Emirlikleri, Mısır, İngiltere, Hollanda,
Cezayir, Çin, Demokratik Kongo Cumhuriyeti, Avrupa Birliği, Afrika Birliği ve
Arap Birliği’nden dışişleri bakanları ve üst düzey temsilciler katıldı.
Konferansta, Libya'daki siyasi süreç, 24 Aralık seçimleri ve ülkedeki
güvenlik sorunları masaya yatırıldı.
Libya'daki ' çatışmaların altında yatan nedenlerin ele alınması ve çözmek
için daha fazlasının yapılmasının gerektiğine ' işaret edilen
konferansın sonuç bildirgesinde, " Tüm yabancı güçler ve
paralı askerler, gecikmeksizin Libya'dan çekilmelidir" maddesi de yer aldı.
Ancak maddeye Türkiye'nin şerh koyduğu belirtildi.
‘Türk askeri orada, bir anlaşmaya göre bulunuyor’
Bahçeşehir Üniversitesi Denizcilik ve Global Stratejiler Merkezi (BAU DEGS)
Başkanı Müstafi Tümamiral Doç. Dr. Cihat Yaycı, Sputnik’e yaptığı
değerlendirmede, bu konuya dair şunları söyledi:
“Türk askeri orada, bir anlaşmaya göre bulunuyor. Bu anlaşma, Libya Ulusal
Mutabakat Hükümeti’nin yani meşru hükümetin davetiyle askerlerimizin
bulunmasını içeriyor. Askerlerimiz orada eğitim ve lojistik destek
sağlıyorlar. Yabancı güç statüsünde algılanamaz. Yabancı güçlerin çekilmesi
demek oraya bir davet üzerine veya anlaşma üzerine gelmeyen diğer güçlerdir.
Türkiye, açıklığa kavuşturmak için şerh düşmüştür. Yabancı güçler kısmında
Türkiye’nin de dahil edebileceği gibi bir münakaşaya yer vermemek için bunu
açıklıkla belirtmek ihtiyacı duymuştur.”
‘Türkiye’nin anlayışı; Libya Libyalılarındır’
“ Libya’da düzenli bir ordu yoktu. Türkiye’nin sayesinde düzenli bir ordu
kuruluyor ” diyerek devam eden Yaycı, şunları ekledi:
“Libya’da bugün kan akmıyorsa bu, Türkiye’nin sayesindedir. Libya bugünkü
barış, istikrar ve güvenliğini en başta Türkiye’ye borçludur. Hiç kimse
yokken Türkiye meşru hükümetin yanında durdu ve bugünkü huzurlu ortamın
oluşmasına ve bu zirvelerin yapılmasına zemin hazırladı. Eğer Türkiye
olmasaydı, Libya’da kan gövdeyi götürüyor, sivillerin hayatı, şerefi,
namusu, malı, mülkü tehlikede olacaktı. Türkiye’yi bir yabancı güç gibi
görmek çok yanlıştır. Türkiye, yeni Libya’yı kuran güçtür. Türkiye’nin
anlayışı; Libya Libyalılarındır. Ama Türkiye’yi bir işgalci yabancı güç gibi
göstermek, Türkiye düşmanlarının ve Libya’yı yeniden sömürge yapmak
isteyenlerin amacıdır. Libya’da Türkiye’nin kalmasını istemeyenler,
Libya’nın tekrar karışmasını isteyenler ve Libya’nın tekrar sömürge haline
gelmesini isteyenlerdir.”
‘Libya’da istikrarsızlık göç akımının şiddetlenmesi demektir’
Türkiye’nin birçok ülkede eğitim ve lojistik destek sunduğunu ifade eden
Yaycı, Libya’nın geleceğine
dair ise
şunları söyledi:
“Libya’da tek meşru hükümet var ve herkesin bunu muhatap alması lazım. Ancak
zirve öncesinde Hafter, IŞİD’le mücadele adı altında güneye indi, petrol
bölgelerini ele geçirdi. Bunları görmezden gelmek çok yanlış. Libya’nın
ikiye bölünmesi demek istikrar, barış ve düzenin oluşmaması demektir. O
nedenle herkesin BM’nin tanıdığı Ulusal Mutabakat Hükümeti çerçevesinde
birlik ve bütünlük içinde bir Libya hayal etmesi, hedeflemesi gerekir.
Avrupa’yı da uyarmak gerekir; Libya’da istikrarsızlık göç akımının
şiddetlenmesi demektir.”
‘Tehlikeli bir gidişat var’
Peki, Müstafi Tümamiral Yaycı, Türkiye ile Libya
arasındaki Deniz Yetki
Alanlarının Sınırlandırılmasına İlişkin Mutabakat Muhtırası’nın geleceğini
tehlikede görüyor mu? Değerlendirmeleri şöyle oldu:
“Yunanistan’ın bölgede iki temel hedefi var. Birincisi, Libya’dan Türk
askerinin çekilmesi; ikincisi de Deniz Yetki Alanlarının Sınırlandırılmasına
İlişkin Mutabakat Muhtırası’nın ortadan kaldırılması. Birinci amaç için çok
ciddi efor kaydettiler ve bu zirvede kısmen bunu başarma noktasına
geldiklerini görüyoruz. İkinci amaca gelince aslında AB ve ABD’nin
baskısıyla, bu muhtırayı imzalamamıza rağmen halen sismik araştırma ve
sondaj gemilerimizin Antalya Körfezi’nde tutuluyor. Ve bu muhtıranın
sınırları içinde sondaj ve araştırma faaliyetlerinin yapılmaması, muhtıranın
fiilen kadük hale gelmesine neden oluyor. Yunanistan iki amaca doğru süratle
ilerliyor. Gerçekten tehlikeli bir gidişat var.”
Yazıda ifade edilen görüş ve düşünceler, Sputnik'in görüşlerini
yansıtmayabilir.