**Hem yazıyorsun hem yönetiyorsun hem de oynuyorsun. Neden bir tanesini
seçerek ilerlemedin? Senin beslenme kaynağın bu mu?**
Bunların hepsi adım adım oldu. Ben bu piyasaya “Çok Güzel Hareketler” ekibinde
yazar olarak girdim. Yaklaşık 3 ya da 5 ay sonra yazarlığın yanı sıra ufak
ufak rollerde yer aldım. Sahnedeyken oynamak da keyifliymiş dedim. Bununla
beraber oynamaya da başladım. “Küçük Esnaf” ile birlikte sinema maceram
başladı. Yazmak, bu meslekle ilgili en keyif aldığım şey olduğu için benim
hayatımdaki bütün meselelerin temeli. Her şeyden daha önce geliyor. O yüzden
yazmaktan ve beraberinde getirdiği sıkıntılardan da çok keyif alıyorum. Bazı
sorunları çözememekten, bir gün boyunca sahneyi nasıl bağlayacağımı
düşünmekten, bu matematiği yapmaktan çok hoşlanıyorum. Bu projeyle alakalı bir
de yönetmenlik meselesi dahil oldu. İçimde günün birinde yaptığım işi yönetmek
isterim duygusu hep vardı. Bu projeye özel olmasının sebebi ise kendi
hayatımdan yola çıkarak yaptığım bir iş olması. Bu yüzden yönetmenliğe cesaret
edebildim diyeyim.
VIDEO
**[İbrahim Büyükak](https://www.hurriyet.com.tr/haberleri/ibrahim-buyukak),
durumlardan çok güzel mizah çıkarabiliyor. Bu durumlardan hayatın boyunca
besleniyorsun. Nasıl bir geçmişin var?**
Dave Chappelle’in bir lafı var; “Hayatta her şey komiktir. Sizin başınıza
gelmediği sürece.” Şu an burada durmak da komik. Bence hayatın kendisi bir
durum komedisi olduğu için bitecek bir şey değil. Tabii ki de zaman içerisinde
hep kendimi geliştirmeye çalışıyorum. Her şeyi izlemeye çalışıyorum. Burada
ilk defa bir komedi-dram işi denedim. Dram öğesini önceden hikayenin içerisine
bu kadar sokmamıştım. Hatta dizinin künyesinde komedi değil komedi-dram yazar.
Bu, benim bilinçli bir tercihimdi. Yazım dili olarak da oyunculuk olarak da
yeni bir şey denemeye çalıştım. Enteresan bir deneme oldu benim için.
**Mizah üzerinden tanınan komedyenlerin içinde dramatik bir hikaye olduğu
klişesi vardır. Bu herkes için çok geçerli değildir. Cem Yılmaz’ı düşündüğün
zaman ilk etapta çok güzel hüzünleniyordur demeyebilirsin. İbrahim Büyükak
için durum böyle midir?**
Bu aslında her insan için geçerlidir. İnsan, kendi hayatına dalınca çok
güldüğün detaylar da çıkıyor çok hüzünlendiğin detaylar da çıkıyor.
Etrafındaki insanların, ailenin, arkadaşlarının ve onlarla yaşadığın birçok
şeyin bir parçası olmak bir reaksiyon ise gülmek de ağlamak da bir reaksiyon.
Gülmenin de ağlamanın da insanı rahatlatan bir tarafı var. Bu iki duyguyu
biraz daha iç içe geçirmeye çalıştım.
**Geçişler nasıl oldu? Sadece ekip yönetimi değil; oyuncuları da yöneten daha
farklı perspektifte büyük ve başka sorumluluklar tecrübe ettiğin bir proje
olmuş. Neler gördün? Neler yaşadın?**
Başta biraz gözüm korktu. Cesaret ettim ama çalışma arkadaşlarım beni
cesaretlendirdiler. İyi bir ekibimiz oldu, yardımcı yönetmenlerimiz çok
iyiydi. Feza Çaldıran, Türkiye’nin en iyi görüntü yönetmenlerinden biri.
Gerçekten arka tarafta çok iyi bir ekip kuruldu.
**Celebrity olmak kamera arkasında avantaj mı dezavantaj mı?**
Normalde filmlerimde de kamera arkasına gelen ve işin mutfağı ile ilgilenmeyi
seven bir adam olduğum için -Bedirhan’da o dönem çok müsaade ederdi- celebrity
değil de daha sefil hissediyorum. Kamera önünde oyunculuk yapmak, oradaki
oyuncu yönetimini yapmak aynı zamanda diğer teknik detaylarla ilgilenmek
elbette meşakkatli oldu. Gökaylar, Feza ağabeyler, Bilaller arka tarafta çok
iyi bir ekip kurdular. Bu durum benim elimi biraz kolaylaştırdı. Bana da
oyuncu yönetimi kaldı. Çok şanslıyım; çok iyi oyuncular var projenin
içerisinde. Sektörel anlamda konuştuğum herkesin en büyük övgüsü kadronun çok
iyi olması yönünde. Zafer ağabey, Füsun abla, Meral abla, Cemre, Özgür Emre,
İdil ve diğer tüm oyuncu arkadaşlarım o kadar iyiydi ki elimi kolaylaştırdı.
Tabii ki de oyunla ilgili tartıştığımız ya da konuştuğumuz anlar oluyor. O
kadar hızlı anlayan o kadar yetenekli oyuncular ki benim bir dediğime bin
katarak geliyorlar. Yönetmenlikte post süreci biraz uzunmuş. Çektikten sonrası
daha meşakkatli; sürekli kurguya gidiyorsun, geliyorsun.
**Senin gibi insanlarda bence durak yoktur. Bu projeyi yaparken finalize
ettiğinde dahi yeni bir durak ve adım vardır. Neler bekliyor seni?**
2 farklı iş var aklımda ve dün onun toplantısını yaptım. Dijital platforma
[film](https://www.hurriyet.com.tr/film-izle/) yapma ihtimalim var. Sinema
açıldığında film yapacağım başka bir proje daha var. Ama şimdi dijital için
film yapma durumum mevcut. Arkasından ya bu projenin devamını yapmak ya da 2
tane yeni [dizi](https://www.hurriyet.com.tr/haberleri/dizi) projem var.
Bunlardan birini yapacağım. Kanalda izlenme oranları çok yüksek olduğu için
çok mutluyuz. Sağ olsunlar aradılar, teşekkür ettiler. Ben de kendilerine
teşekkür ediyorum.
******Sosyal medyanın şu anki durumunu nasıl değerlendiriyorsun? Gelişen
fenomenleri, içerikleri, trend olan videoları takip edip sosyal medyayı iyi
tarayabiliyor musun? Projelerinin bir yerinde bu dengeyi tutturmayı gözetir
misin?**
Ben, yeniliklere çok açık bir insanım. Her donenin işin içerisinde olmasını
istiyorum. O yüzden de elimden geldiğince her şeyi takip etmeye çalışıyorum.
Tabii sosyal medya müthiş bir bilgi kirliliği ve yorgunluk da yarattığı için
yazma döneminde biraz uzak kalmaya gayret ediyorum. Bazen İnstagram’da bir
şeye bakayım dediğinizde 1 saat gibi ürkütücü vakitler geçirilebiliyor.
Dolayısıyla bir iş yaparken benim için sosyal medya ile arama mesafe koymak
çok önemli. İşini kaliteli yapanlar hangi mecrada olursa olsun her zaman bir
devamlılık sağlayacaktır. Ama ben sosyal medyanın çok birbirine benzer şeyler
içerdiğini düşünüyorum. Bir tekdüzelikte var. Yaratıcılığı artıran bir yerleri
de oldu ve bunu hala çok yaratıcı kullanan arkadaşlarımız da var. Ama 1 tane
şakayı 79 tane hesabın içinde görebiliyorsunuz. Biraz kısır bir yere de
dönüşüyor. Bu mecralar yeni yeni palazlandığı için buradaki duygu da yavaş
yavaş gösteriyor. Ben tabii ki de bütün donelerini işlerimin içerisinde
kullanmaya çalışıyorum. Çünkü hepsinin zekice bir kullanım şekli var bence.
Hepsinin hizmet edeceği bir amacı var.
**Fenomenlerin dünyasında plansızlık görüyor musun?**
Sinem ya da televizyon, yıllar içinde gelişmiş ve kuralları belirlenmiş.
Sonuçta televizyon içinden bir dijital platform doğurmuş. Yine bir televizyon
gibi hareket eden ama bambaşka şeyler üreten yerler. Şimdi yeni şeyler
bulunuyor. Bütün genç kardeşlerim de kafalarına geldiği gibi davranıyorlar.
Bence de herkes kafasına gelen her şeyi yapsın. Ama günün sonunda yine
kaliteli olan ayakta kalır, kalitesiz olan gider. Bu iş böyledir. Kaliteli
olan, uzun sürecek olan belli oluyor zaten. Sosyal medyanın dili başka bir
dil. En belirgin dili; nefret dili. En fazla nefret eden çok mükemmel bir
fenomene dönüştüğü zamanlar da oluyor. Onları da çok takip eden insan var.
******En son en çok istediğin şey neydi?**
Bir bebek sahibi olmaktı. O da olacak inşallah.
**En son en çok hüzünlendiğin anı paylaşır mısın?**
Ben sık sık üzülen bir insanım. Dün bile yolda yürürken bir çocuk gördüm
gözlerim doldu. Hüzünlenmek ve gülmek o kadar iç içe bir şey ki. İnsanın
hayatında an be an değişiyor. O yüzden sık sık üzülürüm.
**En son en çok neye hayır dedin?**
Bazı programlara katılmaya hayır diyorum. Çok fazla yere katılmamaya
çalışıyorum. İyi soru olmuyor. O yüzden biz de aynı şeyleri konuşuyor
oluyoruz.
**Aynı şeyleri anlatmak sıkar değil mi?**
Ben kariyerimde bir aşama kaydediyorum ve onunla ilgili konuşmak istiyorum.
Ama hala çok eskiden bir soru gelebiliyor. Tamam, eskiden konuşmak güzel. “Çok
Güzel Hareketler” neden bitti diyorlar. 9 yıl önce bitmiş yani.
**En son en çok neye şaşırdın?**
Türkiye’de en son en çok neye şaşırdın sorusunu cevaplayamam. Neler görüyorum.
Twitter’ı açtığım anda beynim yanıyor. O kadar çok şaşıracak şey var ki.
Şoktayım ve bence herkes şokta.
**Ona aslında öyle olmadığını anlatır mısın?**
Bizim “3 Adam” programını yaptığımız dönemde canlı yayında bir sanatçı
ağabeyimiz geldi ve “Benimle konuşurken fenomensin der misiniz?” dedi. Biz de
herhalde bir şey anlatacak dedik. Reklam dönüşünde abi tam bir fenomensin,
dedik. O da estağfurullah diye karşılık verdi. Çok başarılı çok seviyoruz ama
şöhret yönetmek böyle değil abi.
**Kendini affettireceğin bir andasın ve seni dinliyor. Anlatır mısın?**
Çok özür dileyebilen biriyim. O konuda gurur yapmam ve hatalıysam gidip özür
dilerim. Geçmişte kalmış, kendimi affettirebileceğimi biri yok.
**O sürprizi gerçekten anlamamıştı. Sence neden? Sürpriz yapan biri misin?**
Zaman zaman sürpriz yaparım. Ama garanti olmayan hiç kimseye yapmam. Çünkü
sürpriz yapmak bir kıymet vermekle ilgili. Ben çok severim. Ben, insan olarak
mutlu olmaktansa mutlu etmeyi çok severim. Hediye almaktan çok hoşlanmam ama
hediye vermeye bayılırım. Kimsenin özel gününü unutmamaya çalışırım. Özel
gününde yan yana geliyorsak mutlaka hediye almaya çalışırım. Hediye almakla
ilgili mesele alınan şey değil; onu düşünüyor olmak, o emeği ve zamanı
harcıyor olmak. Her şeyi var ne alalım lafını da hiç sevmem. Bu, hediye almayı
unutanların bulduğu bahaneler.
**Onu nasıl sevdiğini tarif eder misin?**
Beraber bir şeye gülüyor olmak, eğlenebilmek, saçma sapan konulardan saçma
sapan durumlar çıkarıyor olmak benim bir ilişkide en kıymet verdiğim
şeylerden. Beraber boş konuşmak çok keyif verici. En azından ben böyle aşık
olan ve etkilenen biriyim. Biraz sapyoseksüel bir tip olabilirim. Zekadan çok
etkilenen bir insanım. Bu, arkadaş seçimimde de çok önemlidir. İyi şaka
yapıyor olması önemli ama doğru yerde gülebilen insan olmak benim için çok
kıymetli.
**Dilediğin kişiye dilediğin bir soruyu 83 milyonun izlediği bir programda
sorma imkanı verildi sana. Bu kim olurdu ve ne sorardın?**
Bu soruya gerçekten çok içten bir cevap vereceğim. Babaannem yakın bir zamanda
vefat etti. Diziyi izleyen arkadaşlarımız bilirler babaannem ile olan
iletişimimi. Ona, beni özledin mi diye sorardım.
**[Bitcoin](https://bigpara.hurriyet.com.tr/kripto/bitcoin-fiyati/) ve
[Ethereum](https://bigpara.hurriyet.com.tr/kripto/ethereum-fiyati/) ne
kadar?**
**[Bitcoin](https://mbigpara.hurriyet.com.tr/kripto/bitcoin-fiyati/) ve
[Ethereum](https://mbigpara.hurriyet.com.tr/kripto/ethereum-fiyati/) ne
kadar?**