**◊** **Seni tanıdığımda Number One TV’deydin. Hadi şimdi o zamanki Berrak’a
bir selam çak ve ona bir mesaj ilet. Ne yapmasını öğütlerdin?**
\- Şunu söylerdim: “Tatlım keyfine bak, bir sürü ihtimal ve sürpriz var
önünde!”
**◊** **Peki neyi yapmamasını söylerdin?**
\- “Her şeyi ve herkesi kafana takma” derdim. Bir de, “Dünyadaki bütün
duyguları hissetmek zorunda değilsin!”
**◊** **Şablonlara uyan biri değilsin. “Kafasına göre” tabiri ne kadar doğru
bilmiyorum, ama sanki öyle birisin. Bana bir özet geçsene: Şimdiye kadar
neleri kafana göre yaptın?**
**-** Zaman zaman dış faktörler, beklentiler ve yargılardan etkilendiğim oldu
tabii. Ama büyük oranda iç sesimi takip ettiğimi düşünüyorum. Zaten aksini
yapabilen biri değilim. Bu bir prensip değil, gerçek anlamda yapamamaktan
bahsediyorum! Toplum yapısı olarak “farklı” olanı tedirgin edici bulmaya
meyilliyiz. Buna rağmen kendine sahip çıkan herkesi çok ilham verici
buluyorum; iyi ki varlar!
**◊** **Bir röportajında “Görselimle yeni barıştım” lafın var. Çok sevmiştim
bunu. İyi ama neden 30’larının ortasında görselinle barıştın? Kendini daha
önce beğenmiyor muydun?**
\- Görsel yanım, sahip olduğum ve beni ben yapan diğer özelliklerimi kapsayıp
görünmez kılabiliyordu. Bir sorun gibi görüp bununla bir dönem mücadele ettim.
Sanki her şey onunla ilgileniyordu ve bununla bir türlü barışamıyordum.
Büyümek güzel bir şey, eğer iyi değerlendirilirse. Artık sahip olduğum tüm
özelliklere, dışarıdan iyi veya kötü olarak tanımlanabilen her yanıma sahip
çıkıp keyfini sürmeye çalışıyorum.
**◊** **Fit’sin, yogaya meraklısın, kendine iyi bakıyorsun. “Düzgün fizik”
takıntın var mı?**
\- Ben “kendinin en iyi versiyonu olmak” paketinin bir parçası olarak
görüyorum bu durumu. Bedensel, ruhsal bir toplu paketin bir parçası benim için
“düzgün fizik”.
**◊** **Kadına şiddet olayları gün geçtikçe daha artıyor. Sorunun kaynağını
nerede görüyorsun? Erkekleri “biricik” gören sistem mi? Erkekleri “paşam” diye
yetiştiren kadınlar mı? Hepsi ya da hiçbiri?**
\- Gerçekten çok köklü bir sorun. Binlerce yıldır genlere işlenmiş yargılar
var. Çok sevdiğim ve bir erkek çocuğu babası olan bir arkadaşım şöyle demişti:
“İçimize yerleştirilen bu saçma algıyı düzeltmek için elimizden geleni
yapıyoruz. Ama ne yaparsak yapalım, sonuçta oğlumun kendi oğlunu doğru
yetiştirecek bir birey olması için çabalıyoruz aslında.” Yani ne kadar elinden
geleni yapsa da, binlerce yıllık kodlardan kendisini kurtarmasının mümkün
olmadığı gerçeğiyle yüzleştiğini, her şeye rağmen hâlâ kendisinde bir sürü şey
yakaladığını, ama yapabileceği en önemli şeyin oğluna bu yargı ve algıları en
az şekilde yansıtıp onu bunlardan en özgür şekilde yetiştirmek olduğunu
söylüyor... Ancak bu sayede onun oğlunun oğlu umduğumuz eşitlik algısına sahip
olabilecek. Yani bizim umduğumuz eşitlik koşullarına ulaşmak için gelinmesi
gereken algı temizliğine iki kuşak sonra ulaşabileceğiz!
**◊** **Senin başından hiç şiddet ya da taciz olayı geçti mi?**
\- Bu tür durumlarla ilgili çalışmalarda rakamlar duyarız ya, “Her 10 kadından
7’si tacize uğruyor” gibi. Şöyle söyleyeyim, o kalan 3 kim acaba? Ben hiç
tanımadım çünkü!
**◊** **“The Birth of Liberation” ya da “Bla, Bla” olarak akıllarda yer etmiş
projen sanki tam anlaşılamadı ve yine sırf bedenin konuşuldu gibi geldi
bana...**
\- O proje üç kadın sanatçının birlikte bir üretimle kendini ifade etme
isteğiydi. Bunu yaparken belli bir bakış açısını kapitalize edenlerin bambaşka
bir yerden bakmayı tercih edeceklerinin farkındaydım. Ama artık hayatımı buna
göre şekillendirme kaygısından özgürleştiğim bir sürece girdim. Söylediğim
gibi, büyümek güzel şey, iyi değerlendirirsen. Dolayısıyla her kreatif üretim
gibi anlatmanın içinin boşaltılacağını düşünüyoruz. Bir ayna gibi düşünelim,
bakanın kendisiyle ilgili bir şeyleri görebileceği.
**TABU BENİ ÇOK KAŞIYOR**
**◊** **“Berrocks” ile yapmak istediklerini biraz açar mısın?**
**-** Berrocks Creative Department; oyunculuk dışında yapmayı sevdiğim her
şeyi aynı çatı altında topladığım bir alan. Çok yakında takı, ardından mayo-
bikini koleksiyonum ve önümüzdeki sezona tekstille ilgili bir çalışmam
çıkıyor.
**◊** **“Biz Böyleyiz” filmi ile hikâye anlatıcılığına da geçtin. Cebinde
başka hangi tarz hikâyeler var?**
\- Cesaret verici bir tecrübeydi. Şimdi çalıştığım bir hikâyem var. Hayatımdan
asla çıkmasını istemediğim bir alan.
**◊** **Hangi tarz hikâyeler anlatmak hoşuna gidiyor peki?**
\- Tabu beni çok kaşıyor, tabu olan her şeyi kurcalamayı çok seviyorum.
Çoğunluğun bakmayı tercih etmediği yerlerden olaylara ve insanlara bakmayı,
izleyen/okuyan kişileri de başka bir açıdan bakmayı teşvik etmeyi...
**◊** **Oynadıkların arasında seni en çok etkileyen, zorlayan rol
hangisiydi?**
\- Sıra dışı bulunan karakterlerle heyecan duyuyorum. Belki artık yaş olarak
da olgunlaştığım bir döneme denk geldiği için “Fi” dizisindeki Özge
karakteriyle alışverişim çok fazla oldu. Bir de “Biz Böyleyiz” filmindeki Emre
rolü daha önce göstermediğim ve kurcalamadığım bir yanımı bana tanıttığı için
özeldi.
**CİNSİYET ÜZERİNDEN İLETİŞİM KURMUYORUM**
**◊** **Özge Özpirinçci ile arkadaşlığın dillere destan. Arkadaşlıkta sır
saklayan mısın sırlarını karşı taraf emanet eden mi?**
\- İkisi-deyim. İkisi-deyiz.
**◊** **Kadınlarla erkeklerin arkadaş olmasına alışkın bir kültür içinde
değiliz. Senin sanki çok fazla da -tıpkı Özge’yle olduğu gibi- erkek arkadaşın
varmış gibi... Erkek arkadaşla mı bir şey paylaşmak daha kolay yoksa kadınla
mı?**
**-** Kimseyle cinsiyeti üzerinden iletişim kurup karar vermiyorum.
Arkadaşlık kendiliğinden gelişen bir durum. Hemcinsim veya değil, anlaşılma
hissi, birbirine ilham ve cesaret vermek ve ortak bir mizah anlayışı varsa
zaten arkadaş oluyorsun.
**◊** **Âşık oldu mu nasıl yaşayan kadınlardansın? Başını onun omzuna
yaslayıp saatlerce sessiz oturabilen bir âşık mı yoksa bağrış çağrışıyla**
**tutku yelkenlerini sonuna kadar açan bir âşık mı?**
\- Bireyci biriyim, kişisel alan severim. Benim için yanında kendim
olabildiğim biri ve benim yanımda kendi olabilen biri en büyük yakınlık. Ama
hiçbir şeyi öylesine yaşayan biri değilim. Yoğun biriyim, bir tecrübenin
olabileceği en anlamlı ve en derin şekilde yaşanmasını isterim.
**◊** **İşte o en kendin olabilme hali her ilişkide yaşanabiliyor mu?**
\- Arkadaşlık ilişkilerimin tamamında öyle hissediyorum. Özel ilişkilerde ise
kadın-erkek ezberleri devreye girince bu ahenk olumsuz etkilenebiliyor. Ama
olmadığın biri gibi uzun bir süre davranmak mümkün değil.
**◊** **Hangisi seni yorar: Sen sormadan “Dün akşam arkadaşlarla PlayStation
oynadım” diye yalan söyleyen sevgili mi yoksa sen sorduktan sonra “Çok üstüme
geliyorsun, bunaltma beni” diyen mi?**
\- Yani artık ikisi de o kadar tatlı bir nostalji rüzgârı gibi geliyor ki
kulağa! Hayatımın bu noktasında ikisi de benim için şu demek: İlişki biçimini
çok net bir şekilde revizyon etme sinyali!
**◊** **Ünlü bir kadın olarak ilişkilerin ister istemez takip ediliyor.
Diyelim ki medya “İlişki yaşıyorlar” diye manşet attı. Ben o ilk aşamaları
merak ediyorum: Hangi süreçte karşı tarafla bir ilişki yaşamaya
başladığınızdan emin oluyorsunuz? Medya tutturabiliyor mu diye soruyorum...**
\- Aslında zorlayıcı bir durum. İki insanın bir durumu ilişkiye dönüştürüp
dönüştürmemekle ilgili karar vermesi için beraber zaman geçirmesi gerekiyor.
Ama vaktinden evvel bu durum dış dünyaya ulaştığında, kontrolün dışında
gelişmeye başlıyor olaylar. Haliyle bu da kişinin üstünde bir baskı
oluşturuyor. Aslında sırf bu nedenle korumaya çalışıyor oluyorsun özel
hayatını, kararlar sana ait kalsın diye...
**◊** **Bir adamda seni en çok etkileyen hareket ne olur? Mesela bazı
kadınlar, buluştukları gece adamın hesabı ödemesinden etkilenir...**
**-** İletişime, anlamaya ve empati kabiliyetine değer veriyorum. Kendiyle
yüzleşebilen ve kendini ciddiye almayan insanları hem arkadaş hem iş ortağı
hem de partner olarak çok çekici buluyorum. Kim olduğuyla ilgilenmeyen, bundan
kaçan insanlarla iletişim bana zor geliyor.
**ZAMAN ZAMAN DENGEMİ KAYBETTİM, SONRA TOPARLADIM**
**◊** **Pandemi seni nasıl etkiledi? Çok mu ürettin çok mu bunaldın? Dengeli
miydin dengesiz mi?**
\- Bir biçimde yıllardır ertelediğim birçok konuda çok üretken bir dönem
geçirdim. Zaman zaman dengemi kaybettim ama sonra toparladım. Kendimle ilgili
de uzunca bir zamandır almayı umduğum bir yol alma fırsatı da verdi bana
pandemi. Koşullar düşünülürse genel olarak hiç de fena gitmiyorum gibi.
**◊** **Almayı umduğun o yol... Nasıl bir yoldu, açabilir misin?**
\- Herkesin hayatta girdiği döngüler oluyor. Hepimizin belli konularda aynı
senaryoyu tekrar tekrar yaşadığımızı fark ettiğimiz bir an geliyor. Kuvvetle
muhtemel o yüzleşmekten ve bakmaktan en çok kaçtığımız mevzuu. İşte sonunda
derin bir nefes alıp “canavarlarımla” göz göze geldim. Hem de çok! Harika bir
süreç olduğunu iddia edemeyeceğim, ama sonucunun iyi olduğunu garanti
edebilirim.
**◊** **Peki pandemi kapanmaları sana neler hissettirdi?**
\- Kendimi de şaşırtan bir biçimde bu kez neredeyse hiç kötü etkilenmedim.
Sanırım bu süreç bize hiçbir şey katmadıysa kendimizle olmayı, kendimize
yetmeyi ve eğlendirmeyi öğretti.
**◊** **Buna katılıyorum, ama kendimize yete yete bir hal olmadık mı! En çok
neler özledin eski normalden?**
\- Dans etmeyi çok özledim. Kendimi rahat ve güvende hissettiğim bir
kalabalıkla dans etmek, özlendin!
**◊** **Aşı oldun mu? Olsan, hangisini olursun?**
\- Henüz aşı olmadım. Sıramızı bekliyoruz. Annem oldu, BionTech diyor, o ondan
oldu. Annemi dinlerim diye düşünüyorum. Elimdeki veriler bu kadar.
**◊** **Annenle ilişkin nasıl? Onun yanında küçükken nasıl bir kızdın, şimdi
nasılsın?**
\- Anne-kız ilişkisi uzun ve inişli çıkışlı bir yolculuk. Sonsuz ve hayati bir
sevgi. Biz de bir sürü yerlerden geçtik, ama bir şekilde bunu beraber yaptık.
Bu röportajda sıkça dediğim gibi; büyümek güzel şey, biz biraz da birlikte
büyüdük!
**ÖZGÜRLÜK SADECE TEK BAŞINA HAREKET EDEBİLMEK DEĞİL**
**◊ Tamamen ‘an’da yaşamak mümkün mü sence?**
\- Bizim gibi şehirde yaşayan insanlar için tamamen kısmı pek gerçekçi değil,
ama en azından oranını artırmak mümkün. Ben dönem dönem aksattıktan sonra
aksatmamaya tövbe ederek büyük bir disiplinle meditasyon ve yoga yapan
biriyim. Bunun ödülü olarak anda kalma hissinin oranı hayatımda gittikçe
artıyor. Bunu başardığım zamanlar tadından yenmiyor. Başaramadığım zamanlar
zaten insan için bir biçimde huzursuz zamanlar geçiriyor.
**◊ İlham aldığın neler var? Sen hangi yönünle insanlara ilham vermek
istersin?**
\- Kendi özgün üretimini ve sesini bulma ve bunu paylaşma cesaretine sahip
herkes bana çok ilham veriyor. Çok [film](https://www.hurriyet.com.tr/film-
izle/) izleyen biriyim. Filmlerden daima ilham alırım. Ben herkese tam olarak
az önce bahsettiğim konuda ilham vermek isterim. Kendini bulma-sahiplenme-
korkmama ve özgürleşmeyle ilgili.
**◊ Son olarak, özgürlüğün tam neresindesin? İç sesin dese ki, “Berrak aileni
ve kariyerini bırak, Yeni Zelanda’da bir yıl yaşa”. Bu iç sese uyar mıydın
yoksa sorumlulukların ve konfor alanların mı devreye girerdi?**
\- Bu söylediğini defalarca yaptım. Bir sene New York’ta yaşadım, birkaç ay
Prag’da yaşadım, altı aya yakın Londra’da yaşadım... Ama gerçek özgürlük o
değil. Yani özgürlük sadece tek başına hareket edebilmek değil. Daha ziyade
içeride olan bir şey. Onay bağımlılığından, eleştiri korkusundan, var olmak
için birine ya da bir şeylere muhtaç olduğun algısından özgürleşmek esas
gerçek özgürlük hali.
Hayatımdaki özgürlük algımda tam olarak bunlar üstünde çalıştığım, yol aldığım
bir dönemdeyim. Şilili yönetmen ve aktör Alejandro Jodorowsky’nin bir sözü
var:
“Evren değişiyor, evren genişliyor. Her şey sürekli değişiyor. Yani bir insan,
bir kaya gibi değişmeden kaldığında, tüm yaşamı boyunca olduğu şeye yapışırsa,
bu bir trajedi! Bir insan akışkan olmak zorunda. Değişen, genişleyen, gelişen
ve herhangi bir anda sormak zorunda: Neden acı çekiyorum? Neden bir şey
arıyorum? Neden böyle bir şeyden nefret ediyorum?
**[Bitcoin](https://bigpara.hurriyet.com.tr/kripto/kripto-para-piyasasi/) ve
[Ethereum](https://bigpara.hurriyet.com.tr/kripto/kripto-para-piyasasi/) ne
kadar?**
**[Bitcoin](https://mbigpara.hurriyet.com.tr/kripto/kripto-para-piyasasi/) ve
[Ethereum](https://mbigpara.hurriyet.com.tr/kripto/kripto-para-piyasasi/) ne
kadar?**