Bugün, 29 Nisan’da başlayan ‘tam kapanma’ sürecinin üçüncü günü...
Aşılananların sayısı arttı, havalar güzelleşti, tam rahat bir nefes alıp
mevsimin tadını çıkaracaktık ki yine evlerimize kapandık. Bunun canımızı
sıkmaması mümkün değil. Psikolojide tam da bu gibi durumlar için kullanılan
bir kavramı anımsamak gerek: Esneklik... Yani birtakım sorunlarla
karşılaştığımızda düşsek de kalkıp mücadeleye devam etme, bambu ağacı gibi
olma; yılmazlık... Zorlu dönemleri kendini perişan etmeden atlatabilenlerin
sahip olduğu bir beceri bu. Peki, hepimiz birer bambuya dönüşebilir miyiz?
Alain de Botton’un 2008’de Londra’da hayata geçirdiği, farklı disiplinlerden
atölye programları düzenleyen School of Life’ın İstanbul şubesinde ‘Esneklik
ve Dayanıklılık’ dersi veren, felsefe doktoralı Doç. Dr. Itır Erhart’a sorduk.
Psikolog Dr. Gizem Sürenkök ise pandeminin üzerimizdeki etkilerini, içinde
bulunduğumuz günleri nasıl değerlendireceğimizi ve
[pandemi](https://www.hurriyet.com.tr/haberleri/pandemi) sonrası bizi nelerin
bekliyor olabileceğini anlattı.
**‘GERİDE KALMIŞ, BİR DAHA YAKALAYIP YAKALAYAMAYACAĞIMIZI BİLMEDİĞİMİZ BİR
ZAMANIN YASINI TUTUYORUZ’
Dr. Gizem Sürenkök**
**
**
**Ipsos, 30 ülkede “Korona öncesine göre akıl ve ruh sağlığınız ne durumda”
diye sordu. Türklerin yüzde 61’i akıl ve ruh sağlığının bozulduğunu söyledi,
üstelik global ortalama 45. Bu sonuç sizin için şaşırtıcı oldu mu?**
Hayır. Ekonomiyi hesaba katmadan, “İzole olduk ve bu bizi kötü etti” dememiz
çok zor. Bir de biz, toplum olarak iç içe olmayı seviyoruz. Parkta buluşmak
yetmiyor. Gerekirse boş boş ama beş saat oturalım. Minik görüşmeler, Zoom’da
yarım saat “Ay nasılsın, iyi misin” demek bizi kesmiyor, mutsuz ediyor.
**Durmayı öğrendik**
**Peki bu mutsuzluk nasıl engellenir?**
Yapabildiğimiz şeyleri görmek, küçük zaferleri kutlayabilmek gerekiyor. “Bugün
sorun yaşamadan bir saat dışarıda kaldım” demek büyük farklar yaratır. Senin
“Sucudan virüs kaparım” diye endişelenip bir süre su sipariş etmeyen, musluk
suyunu kaynatıp içen annen için mesela, arkadaşıyla maskeleri takılı bir
şekilde balkonda bir saat oturabilmesi bir zaferdir!
**“Neden daha fazlasını yapamıyoruz” sorusunu soran çok kişi var ama...**
Bu çok insani bir soru olsa da bugün yapabildiklerimize odaklanmak bizi daha
güçlü kılacak; “Daha ne kadar kaldı” yerine “Bugün kendim için ne yapabildim”
sorusunu sormak daha iyi gelecek.
**Bir mucize oldu ve her şey bitti diyelim...**
Hasar tespiti yapmamız lazım. İyi miyim? Herkes iyi mi? Kendimizde bir sıkıntı
görüyorsak “Aile, arkadaşlar, komşular; toplanalım, birbirimize iyi gelelim”
demeyi bilelim. [Psikolojik
esneklik](https://www.hurriyet.com.tr/haberleri/psikolojik-esneklik) için -ki
buna ‘hacıyatmazlık’ da denebilir- sosyal destek ağları çok önemli. Sorunların
bizi yıldıramaması için düşünce kendi başımıza kalkmak kadar elimizi uzatıp
birinin elini tutmak da önemli.
**Bu bir senede psikolojik esnekliğimizi besledik mi?**
Durmayı, kendimizi dinlemeyi, talep etmeyi öğrendik. Açık ara en çok
anlattığım konu, sınırlar ve özşefkat. Nasıl sınır koyarız? Kendimizle nasıl
daha barışık oluruz? Kaygıyla nasıl başa çıkarız? Bunları öğrendik,
öğreniyoruz. Hepsi, psikolojik esnekliğimizi besleyen yatırımlar olacak.
**İçinden geçtiğimiz süreci siz nasıl tanımlıyorsunuz?**
COVID-19 sürecini yas sürecine benzetenler var... Bugün çok sevdiğim bir
yerden geçerken “O kadar uzun zaman oldu ki arkadaşlarımla şurada oturup keyif
yapmayalı” dedim. Geride kalmış ve bir daha yakalayıp yakalayamayacağımızı
bilmediğimiz bir zamanın yasını tutuyoruz. Çoğumuz bunları söyledik; inkâr,
öfke, pazarlık, depresyon ve kabullenme süreçlerinden geçtik. Yasın en
kıymetli aşaması, anlam bulmaktır.
**Sabırlı olsaydım...**
**Nasıl bulacağız?**
“Ben bundan kendime ne çıkaracağım?” diye sorarak. Düşünün, neler olabilir?
“Daha sabırlı olmayı öğrenmeliymişim” veya “Yalnız başıma da vakit geçirmeyi
öğrenmeliymişim...” Esneklik için kendimize daha nazik davranmamız gerekiyor.
Bugün neleri başarabildim? Neler yolunda gitmedi, neler hissettim? Kendimizi
tüm bunlarla kabul edebildiğimiz bir noktaya varmak, psikolojik iyilik halimiz
için önemli.
**Doktora teziniz için yaptığınız araştırmaya göre partnerinin yanında
olduğunu hayal edenler etraflarını daha sıcak, yokluğunu hayal edenlerse daha
soğuk algılamış. Bunu pandemiye uyarlayabilir miyiz?**
Evimizi paylaşabildiklerimiz, evcil hayvanlarımız; fiziksel temas
alabildiğimiz her varlıktan yararlanmalıyız. Araştırmalar pelüş oyuncakların
bile işe yaradığını söylüyor. Sıcaklık, sakinlik, şefkat gibi kavramlarla
eşleştirdiğimiz insanları, eşyaları, yerleri düşünün. Gerçeği yoksa gözünüzde
canlandırmanın da çok büyük faydası var. Şu anda hastanede yatanlar için de bu
fark yaratır. Yanlarına bir kolye, bir fotoğraf, yazılı bir metin, sevdiğinin
kokusu sinmiş bir tişört konabilir.
**Temas eksikliği bizi nasıl insanlara dönüştürüyor?**
Birbirimize sarılmayı, ellerin değmesini, yan yana oturmayı bir ağrı kesici
gibi düşünebiliriz. Birçoğumuz evde birileri varsa onlara veya kedi, köpeğine
sarılabiliyor. Asıl mesele, hiç yapamayanlarda... Tek yaşayanlar, hastanede
kalanlar... Çocuklar da birbirlerine sarılamıyor, onlarda birtakım kalıcı
hasarlar görebiliriz.
**Ne gibi hasarlar?**
Çocukluk döneminde ne kadar çok kucağa alınır, sıcaklık ve şefkatle ne kadar
çok tanışırsa yetişkinlikte bu duyguları da o kadar kuvvetli olur. Diğer
taraftan, uzun süreli yalnızlık insanın kendisini değersiz hissetmesine,
başkalarıyla iletişim kurmaktan endişe etmeye kadar varabilen sonuçlar
doğurabiliyor.
**Sosyal izolasyon bir senede bizde ne gibi farklılıklar yapmıştır?**
Kısa süreli yalnızlıklara katlanabiliyor olsak da yalnızlığa uzun süre maruz
kalmamız sıkıntılı bir durum, bizi daha hırçın yapar.
**Kısa süreden kastınız nedir?**
Kişiden kişiye değişir. Evcil hayvanınız var mı, kedinizle konuşuyor musunuz?
Bakın, bu çok şeyi değiştirir. WhatsApp’ı ne kadar kullandığınız da keza...
Diyelim ki hiçbiri yok. Bu yalnızlığa maruz kalan “Dışarıda bir dünya var. Ben
bu dünyanın parçası değilim. Bu yalnızlık, bana dair bir yalnızlık” diye
düşünür ve içi ‘soğur’.
**Normalleşince eskiye döner miyiz?**
Kaslar çalışmadığında küçülüyor ya, sosyal kaslarımız da öyle.
Kullanmadığımızda küçülüyor ama kullandıkça tekrar gelişiyor. Geleceğe dair
büyük korkularım yok.
**Bir gün bu kısıtlamalar bitecek. Çılgınlar gibi sosyalleşecek miyiz?**
Sanmıyorum. Geçen yaz arkadaşlarımızla görüşmeye başladığımızda veya bir
restorana gittiğimizde çıldırma hali yoktu. Ama romantik ilişkiler konusunda
bir çıldırma bekliyorum.
**Aşk patlaması mı olacak?**
Bence öyle. İnsanlar bu dönemde en büyük zorluğu aşk konusunda yaşadı.
‘Çevrimiçi dating’ (çevrimçi buluşma, eşleşme) ortamı çok bozuldu. Normalde
‘internetten’ sevgili bulmayacak çok kişi bunu tercih ediyor. İkili iletişim
kurma, flört etme hızlandı. Hızlı bir yakınlık, hızlı cinselliğe gitme... İşte
bu, sınır ihlallerini de getiriyor. Bu durum, insanları çevrimiçi dating’den
soğutuyor.
**O halde pandemi bittiğinde aşk bizim için daha mı kıymetli olacak?**
Pandemi öncesine göre bir değişim olmaz. Hani bir rahatsızlık geçirir, “Hayata
bakışım değişti” dersiniz ama bir sene sonra her şey eski normale döner ya...
Bu da öyle.
**‘Anne, virüs ne zaman bitecek?’**
**Çocuklarda psikolojik esneklik**
\- “Virüs ne zaman bitecek” diye soran çocuklara “Bilmiyorum” diyoruz.
Annesinin bile bilmediği bir durum çocuk için daha kaygı verici.
\- Çocuk, en az bir yetişkinle sıcak ve kesintisiz bir ilişki içinde olmalı.
Bu güvende hissettirir. Sıkılsak da yorulsak da bu süreci atlatacağımızı
ısrarla anlatmak faydalı olur.
\- “Kazandın-kaybettin” gibi durumlardan kaçınmak, “Neler kötü gidiyor” değil
de “Neler yolunda ve neler daha iyiye götürülebilir” bakış açısını takınmak,
çocukları koruyan bir yaklaşım olur.
**‘Arkadaş bulamıyorum’ duygusu acıdır**
**Bir yıl önce zamanı verimli kullanmakla ilgili bir takıntı edinmiştik ama
geçti gibi görünüyor, sizce geçti mi?**
Geçti. Zaten iyilik halimiz için sürdürülebilir de değildi. “Ekmeğimi de
yogamı da yapayım. Çocuklarıma her gün bir sürü aktivite yaptırayım. İşime de
yetişeyim. Kilo da almayayım.” Uçuk bir hayal... Bugün hepimiz daha
gerçekçiyiz. Ama “Gelecek sene hâlâ böyle olur muyuz” diye de korkuyorum.
**Sizi korkutan nasıl bir tablo?**
Özellikle yalnızlıkla başa çıkmaya çalışanlar için korkuyorum. Çünkü süreç
uzadıkça “Arkadaşlık da kuramıyorum, birini de elde edemiyorum” duygusunu daha
fazla yaşadıklarını görüyorum. Arkadaş bulamıyorum duygusu çok acı bir
duygudur. Bir işe başlıyor, Zoom üzerinden bir yakınlık kurmaya
çalışıyorsunuz. O yakınlık gerçek mi? İnsanların ‘yakınlık’ kavramına ilişkin
algıları bozulabilir.
**‘HER BİRİMİZ BİRER İSTİRİDYEYİZ’
Doç. Dr. Itır Erhart**
**
**
\- Şostakoviç’in ‘7’nci Senfonisi’nin prömiyeri 1942’de Leningrad kuşatma
altındayken gerçekleşti. Orkestrada yalnızca 15 müzisyen vardı, geri kalan 25
kişi hastalıktan ya da açlıktan ölmüştü. Yerlerine boş koltuklar
yerleştirildi, mum ışıklarıyla aydınlatılmış salonda siviller ve askerler
büyük bir coşkuyla konseri izledi. Hoparlör sayesinde de müzik tüm kente
yayıldı. Kimilerine göre savaş işte o gün kazanıldı. Bazen şartları
değiştirmek elimizde değil. Ama bu şartlar altında, o durum karşısında
alacağımız tavır bizim elimizde.
\- Her birimiz birer istiridyeyiz. Bazılarımız içine kum tanecikleri
kaçtığında, yani konfor alanının dışına çıktığında, o kum taneciklerinin
etrafında bir inciyi oluşturuyor. Fark, kendimizi içinde bulduğumuz duruma
verdiğimiz tepkide...
\- Anlık mutlulukları, yani ‘burada ve şimdi’yi kaçırmamaya çalışalım. Bir
martının süzülerek uçuşunu, çayın kokusunu, kaldırım taşlarının arasından
fışkıran kır çiçeklerini, güneşin doğuşunu, kucağımızda yatan kedimizin sesini
atlamayalım. Duralım, görelim, koklayalım, duyalım, hissedelim. Bize iyi gelen
filmleri yeniden izleyelim, kitapları yeniden okuyalım. Güne sevdiğimiz
müziklerle dans ederek başlayalım, yer bulamadığımız için gidemediğimiz
oyunlara bilet alıp evimizde seyredelim. Sürdürülebilir mutluluk ancak anlamlı
bir yaşam sürdüğümüzü hissedebiliyorsak mümkün. İmkânımız varsa, güvendiğimiz
şeffaf STK’lara bağış yapalım, sokak hayvanlarını besleyelim.
**ŞARTLARI DEĞİŞTİREMİYORSAK...**
**NE OKUYALIM, NE İZLEYELİM?**
**Kitaplar**
\- ‘İnsanın Anlam Arayışı’-Viktor E. Frankl
\- ‘Yas ve Melankoli’-Sigmund Freud
\- ‘Mutluluk Sanatı: Yaşam için Bir El Kitabı’ Dalai Lama
\- ‘Veba’-Albert Camus
**Film / TedX videoları**
\- ‘Hayat Güzeldir’ Yön: Roberto Benigni
\- Engelleri Kaldırmak-Duygu Kayaman
\- The Power of Vulnerability (Kırılganlığın Gücü)-Brené Brown
\- ‘Resilience is an Act of Rebellion’ (Dayanıklılık Bir İsyan
Hareketidir)-Ali Rothrock
**(TedX videoları YouTube’da izlenebiliyor)**
**Çevrimiçi tiyatro oyunları**
\- www.dasdas.com.tr
\- www.modasahnesi.com
**Bağış / Destek**
\- acikacik.org
\- ihtiyacharitasi.org
**[Bitcoin](https://bigpara.hurriyet.com.tr/kripto/kripto-para-piyasasi/) ve
[Ethereum](https://bigpara.hurriyet.com.tr/kripto/kripto-para-piyasasi/) ne
kadar?**
**[Bitcoin](https://mbigpara.hurriyet.com.tr/kripto/kripto-para-piyasasi/) ve
[Ethereum](https://mbigpara.hurriyet.com.tr/kripto/kripto-para-piyasasi/) ne
kadar?**