Spotify verilerine göre Türkiye’de kişisel gelişim ve
[psikolojik](https://www.hurriyet.com.tr/haberleri/psikolojik) destek
konularında takip edilen podcast oranında yüzde 800’lük bir artış var.
Türkiye’nin tek anne ve çocuk markaları stratejisti Esra Baykal, “Her ev küçük
bir tımarhaneye dönüştü diyebilir miyiz” diyor ve hem yaptıkları araştırmaları
hem de çözüm önerilerini şöyle sıralıyor….
**Türkiye’nin tek anne ve çocuk markaları stratejistisiniz. Malum, geçtiğimiz
yıl hayatımıza birden[Pandemi](https://www.hurriyet.com.tr/haberleri/pandemi)
girdi ve bugüne kadar bilinen bütün pazarlama stratejileri alt üst oldu… Bu,
gerçekten hiç öngörülemeyen bir şey miydi? Herkes hazırlıksız mı yakalandı?**
Elbette Pandemi ve yarattığı maksmajor kaos kimsenin beklediği bir durum
değildi. Ancak, her şerden bir hayır çıkarmış, yıllardır pazarlama ve iletişim
danışmanlarının “dijital geleceğe hazırlanın” sözlerinde ne derece haklı
olduklarını sanırım herkes fark etti.
Bu yatırımı zamanında yapan, örnek veriyorum doğru kurgulanmış bir topluluk
yönetimi yapan, e-ticaret yatırımları önceden hazırlayan, UX testlerini,
Omnichannel yaklaşımlarını planlayan, geleceğin markası olmak için micro data
okumaya erkenden başlayan pek çok kurum bu süreci karlılıkla atlattı.
Deloitte’un dünya çapında yaptırdığı post Pandemi araştırmasında da bunu
görüyoruz, bu bizim ülkemize has bir durum değil. Pek çok firma hala yeni
gerçeklikte kurum içi ve kurum dışı gelişmelere hala hazır değil.
Uzaktan yönetimin liderlere ve çalışanlara yansımaları, teşviklerin ve
regülasyonların buna adapte olma hızı, çalışan memnuniyetinden tutun da
sürdürülebilirlik konusuna kadar Pandemi halının altına süpürülen pek çok
sorunu gözler önüne serdi.
Ama gün bugündür… Her firmanın kendi şirketine objektif gözle bakıp, fırsat ve
riskleri analiz edecek bir uzmanla çalışıp, daha fazla zarar görmeden iyileşme
sürecine girmesi lazım.
**“BOŞANMA ORANLARI GEÇEN YILA GÖRE ARTTI”**
**Pandemi süreci anne-baba-çocuk ilişkisi nasıl değişti? Ve bu değişimin
sosyal hayata yansımaları nasıl oldu?**
Her ev küçük bir tımarhane oldu diyebilir miyiz? Aslında bireysel anlamda
kendi özümüzle bağlantı kurarken, varlık nedenimizi, hayatı, gerçek ihtiyaç ve
beklentilerimizi sorgularken, aslında canparçamız dediğimiz kişilerle bile
ilişkilerimizi yeniden masaya yatırma imkanı bulduk. Bence Allah bize “dur ve
düşün” dedi bu süreçte…
Elbette kolay değildi, ev içi ve ev dışı faaliyetlerin bir anda birbirine
girmesi, ilişkilerdeki rolleri de etkiledi. Kadınlar hem çalışıp, hem de eve
yetişmeye çabalarken, erkekler onların üzerindeki yükü fark etmeye başladılar
sanırım. Bekarlar, annelerinin kıymetini anladı.
Çocuk ve ebeveyn ilişkisinde ise dengeler şaştı. Okulun ve öğretmenlerin
kıymeti bir kez daha anlaşıldı. Ve aynı evin içerisinde de olsak çocuklarımıza
zaman ayırmakta kimi zaman zorlandık.
5-12 yaşındaki kız ve erkek çocuklarla yaptığımız araştırmada bile şu
cümleleri duyduk:
** _“Annem çok yoruluyor, aynı evdeyiz ama bana zaman ayıramıyor. Ben de ona
yardım etmeye başladım._**
** _“Ödev yaptığım zamanları seviyorum çünkü annem sadece benimle ilgileniyor
o anlarda…”_**
Buradaki konu bence, herkesin kırmızı çizgilerle yaşamaya alıştığı yaşam
ritüelleri içerisinde çizgilerin kalmaması oldu. Yeniden aile olmanın keyfi
ilk dönemde yaşanırken, bu kadar iç içe zaman geçirmek kendi alanlarımıza
sahip çıkamamak stres yarattı. 9 bin kadın ile yaptığımız araştırmada bu
stresi gözlemledik, yüzde 60 oranında psikolojik destek beklediklerini
söyleyen kadın katılımcılar, evde bunalan herkese yetmeye çabaladıklarını bu
duygu ile baş edemediklerini söylediler. Spotify verilerine baktığımızda
Türkiye’de kişisel gelişim ve psikolojik destek konularında takip edilen
podcast oranında yüzde 800’lük bir artış var.
Temmuz ayında gördüğümüz boşanma oranlarındaki artış da ne yazık ki bunun bir
sonucu oldu. Bir önceki yıla göre artan oranlar, evdeki ilişkinin gerçekten
uzun süre kapalı kalındığında ne derece sağlam ya da zayıf olduğunu gösterdi.
Ben en çok çocuklara üzüldüm. Çocukluğunu sokakta geçiren bir neslin, şanslı
çocuklarındanım. Eğer eski kültürümüz olsaydı, çocuklar online ders stresini
sokakta atabilirdi. Ancak hem sokak kültürü olmaması hem de evdeki stresli
ortamında karşılığında teknolojik emziklere alıştırılan çocuklar
gelişimlerinden çok şey kaybettiler.
**“3 MİLYON KART İLK KEZ ONLINE ALIŞVERİŞ YAPTI”**
**E-ticaret ve online alışveriş arttı; çocukların evde olması bu
alışkanlıklara nasıl yansıdı?**
Pandemi ile birlikte ilk kez e-ticaret ve online alışveriş ekosistemine giren
65 yaş ve üzeri büyük ebeveynlerin de torunlarına online oyuncak alışverişinin
artmasına, para transferlerinin yükselmesine neden oldu. BKM’nin açıklamasına
göre Mart ayında 2.5 milyon kart ilk kez temassız ödeme ile tanıştı ve 3
milyon kart ilk kez internetten alışveriş yaptı. Pandemi dönemiyle birlikte
Türkiye’de e-ticaret yüzde 200 büyüdü ve bu oran yeni gerçeklikte belli bir
miktar azalsa bile online alışverişin konforunu tadan pek çok kesim için yüzde
30 oranında sabitlenecek gibi duruyor.
2019 Eylül ayında 2000’e yakın anne ve 100’e yakın çocukla gerçekleştirdiğimiz
araştırmalar bize çocukların hemen “sahip olma, sabırsızlık ve heyecan
duyguları” ile çoğunlukla AVM’lerdeki büyük metrekareli oyuncak mağazalarından
alışveriş yaptığını ve bu alışverişlerin de yaşa, SES grubuna ve çocuğun
cinsiyetine göre oldukça farklı beklentiler barındırdığını gösteriyordu.
_(Kaynak: Think Aloud Research Araştırma sonuçları)_
Ancak Pandemi dönemi ile birlikte bu dünya değişti… Yasaklar ve sağlık
kaygıları nedeniyle AVM’lerden uzak duran ebeveynler, çocuklarının online
alışverişlerine destek olurken, cadde üzerinde mağazası olan oyuncak firmaları
daha sık ziyaret almaya başladılar.
Türkiye'de “[Beslenme çantası](https://www.hurriyet.com.tr/haberleri/beslenme-
cantasi)” arama sorguları 2019 yılı Okula Dönüş döneminde yüzde 180 artmıştı
ancak 2020’deki kısıtlamalar nedeniyle çok kullanılamayan beslenme
çantalarının 2021 eğitim döneminde kullanılacağı dolayısıyla bunun da
satışlara negatif yansıyacağı öngörülebilir. Ancak aynı şey okul kıyafetleri
için geçerli olmayacaktır çünkü çocuğun fiziksel gelişimine paralel olarak
2021’de yine de bu ihtiyaç gündeme gelecektir. Ve evde kalmışlığın verdiği
sıkışmışlık hissi ile yaz döneminde gözlemlediğimiz tekstil alışverişindeki
artışın yeniden ortaya çıkacağı öngörülmekteyiz.
**Harçlıklarda durum nedir?**
Yapılan araştırmalara göre [Corona](https://www.hurriyet.com.tr/corona-
virusu/) virüs salgını ile mücadele kapsamında okullardaki örgün eğitime ara
verilmesi sonucunda Mart ayının son iki haftasında harçlıkların online harcama
oranını yüzde 82’ye ulaştı. Karşılaştırmak gerekirse Mart ayından önce
kullanıcıların yüzde 32’si harçlıklarını online olarak harcıyordu. Karantina
döneminde harçlıkların biriktirme oranı ise yüzde 30’dan yüzde 45’e yükseldi.
Çocukların evde olması, okulları kapalı olması haftalık ortalama harçlık
miktarının da yüzde 20 civarında düşmesine neden oldu. Bu dönemde özellikle
doğum günü zamanlarında ve 23 Nisan haftası WhatsApp ile harçlık isteme
oranları ciddi artış gösterdi. Yüzde 40 civarında bir artış yaşanan bu durumun
özel günler, Yılbaşı ve bayram döneminde zirveye ulaşacağı tahmin ediliyor.
Ayrıca atıştırmalık ürünler ve genel gıda harcamaları da ciddi oranda arttı.
Umberto Eco, 1990 yılında şöyle demişti; _“Bir internet-bilgisayar
aristokrasisi ve bundan yoksunların oluşturduğu bir televizyon proleteryası
ortaya çıkacak.”_
2007 yılında gençlerle ilgili araştırmalar yapmaya başladığımda şunu
gözlemlemeye başlamıştım, dijitalleşen çocuk için bizim manuel dünyamız değil,
dijital dünya gerçek. Şimdi bunu daha da net görüyoruz. Bundan sonra
markaların konvansiyonelden yavaş yavaş uzaklaşmaları gerekiyor. Gençler
dijitalde, onlara YouTube reklamları ile ulaşamazlar, neredeyse hepsi
adblocker kullanıyor. Bu da bizi oyun içi reklamlara, Gamer işbirliklerine,
Gaming turnuvalarına, Tictoker işbirliklerine götürüyor.
Bunun yanı sıra mağazacılık deneyimlerini de AR, VR anlamında geliştirmeleri
lazım. Her ev, her ekran bir mecra, nasıl ki kadınları yakalamak için WOmm
bazlı topluluk yönetimi stratejileri geliştirmek gerekiyor, aynı şey gençler
için de gereklidir. O topluluğun bir parçası olacak adımların istikrarlı
şekilde geliştirilmesi lazım.
**“ÇOCUKLAR SIKILMAYI VE SABRI ÖĞRENDİLER”**
**Çocuklar bu süreçte en çok neler aldırıyor ebeveynlerine?**
Pandemi ile birlikte çocuklarımız sıkılmayı ve sabrı öğrenmek zorunda
kaldılar. Anında erişemedikleri oyuncakları beklemeyi öğrenirken bir yandan da
fiziksel oyuncaklar kadar mobil oyunlara da yöneldiler. Gaming pazarının
rekorlar kırdığı 2020 yılında yepyeni oyunlar gündeme gelirken, çocukla
sürdürülebilir ilişki kurabilen oyun firmalarının ziyaret, oyunda kalma ve
oyun içerisindeki aksesuar ve ürünlerden satın alma oranları ciddi yükselişler
kaydetti.
Örgün eğitimin eve dönmesi, aileleri hem sosyal hem de ekonomik anlamda farklı
bir yaşam biçimine zorladı. Evden çalışan aileler, iş ve ev arası dengeyi
kaybederken, çocukları ile vakit geçirme süreleri uzadığı için içerik yaratmak
zorunda kaldılar. Yüzde 84 oranında YouTube’da bu anlamda araştırma yapan
anneler, kutu ve online oyunların satın alımına, oyuncak alışverişine
yöneldiler.
**Yüz yüze eğitimden de mahrum kaldılar bu dönemde. Bu süreci de
değerlendirebilir misiniz?**
Çok sevdiğim bir meslektaşım online eğitime geçtiğimizde: “Benim oğlan
yakından eğitilemiyordu uzaktan nasıl eğitilecek?” demişti. Herkes için çok
zor bir durum yaşandı, yaşanmaya devam ediliyor.
Bir kere internet erişiminde ciddi sorunlar yaşandı, dünyanın en yüksek
internet faturalarını ödediğimiz halde alt yapı eksiklikleri ve malzeme
eksiklikleri ortaya çıktı. Çoğu çocuk ellerinde tablet olmadığı için
ailelerinin cep telefonlarından derse bağlanırken, ailenin hayatında aksamalar
oldu. Birden fazla çocuk olan evlerde sorunlar daha da büyüktü. Bu dönemde STK
işbirliği yapan markaları takdir etmek lazım, hızla destek olmaya çalıştılar.
Ancak Türkiye’de hala çocuk oranı çok yüksek bu da bu desteklerin çoğalması
gerektiğini gösteriyor. Çalışanları için ticaretinden ödün vermeden devam
edebilmek adına evlerine koltuk, tablet, çalışma masası yollayan kurumların,
Türkiye’nin geleceği olan çocuklar için de adımlar atması gerektiğini
düşünüyorum.
Yine yaptığımız araştırmalarda annelerin, evde kalan çocukların beslenme
düzeninin değişmesi ve aktivite eksikliği nedeniyle kilo sorunlarına çare
aramaya başladıklarını da gösteriyor. Buna zamanında müdahale eden vitamin,
kalsiyum içerikli, laktozsuz ürünler piyasaya süren markalar oldu. Ancak yine
de yetersiz, obezite zaten Türkiye’de başlamış bir sorun bu aktivite eksikliği
orta vadede çocuklarımızda sorunlara neden olabilir. Buradan da gelmemiz
gereken konu, online dünya içerisinde çocuğun harekete teşvik edilmesi
gerekliliğine geliyor. Monolog değil diyalog, tek taraflı değil aksiyona
dayalı öğrenme, eğitim biçimlerinde evrimleşmemiz gerektiğin gözlemliyoruz.
Eğitim içeriklerini enerjisi yüksek, konsantrasyonu düşük çocuklara yönelik
yeniden yapılandırmak bu anlamda rehber olacak kurumlarla hem MEB’in hem de
özel okulların işbirliğine geçmesi lazım.
**“ANNE VE ÇOCUĞA YAPILAN YATIRIM BÜYÜMELİ”**
**“Anneleri Anlayan Marka Olmak” isimli kitabınızı bize anlatır mısınız?**
Çocuğun ve gencin alışveriş alışkanlıkları üzerinde annenin etkisini uzun
zamandır yaptığımız araştırmalarda görüyorduk. 2019 yılında Anneleri Anlayan
Marka Olmak kitabımı, 900 anne, 100’lerce kurum yöneticisi ile görüşerek,
büyük bir pazar olan çocuk ve genç ürünlerinde satış/itibarını büyütmek
isteyen firmalar için kaleme aldım. Kitabımda farklı sektörlerde hizmet üreten
firmalar için her anne profiline uygun proje önerilerinde de bulundum.
Kurumsal sosyal sorumluluktan, hizmet açılımlarına kadar anneleri hedef kitle
olarak gören her firmanın başucunda yol gösteren bir kılavuz olmasını
hedefledim.
Bu kitap, Türkiye’deki 4 farklı anne profilini ortaya çıkardı. Mikro data
yönetimi ve dijital dünyanın avantajlarını kullanarak, odaklı hedefleme yapmak
isteyen, pazarlarını büyütürken, dünyanın en değerli hedef kitlesi olan
anneleri de güçlendirmek, onlara ulaşmak, hem itibarlarını hem de istikrarlı
bir şekilde satışlarını yükseltmek isteyen markalar için yazıldı. Yani hem
marka kazanacak hem de anne markaların attıkları adımlar sayesinde güçlenip,
dönüşecektir.
Şimdi aynı analitikle, uzun zamandır birlikte çalıştığım 3-14 yaş arası
çocukların alışveriş alışkanlıkları üzerine araştırmalarıma devam ediyor ve bu
yaş grubunu, ihtiyaçlarını ve motivasyon unsurlarını detaylı anlatan bu yaş
grubunu hedefleyen markalar için yine baş ucu kitabı niteliği taşıyacak bir
kitap yazıyorum.
**Eklemek istediğiniz bir şey var mı?**
Türkiye’nin ana problemi ekonomiden ziyade entelektüel sermayesinin
gelişmemesidir. Özellikle kadınların, 2021 yılına gelmemize rağmen eğitim
hayatlarını tamamlayıp, iş hayatına atılma oranları ülkemizde ne yazık ki
oldukça düşük. Türkiye’nin yarısı kadın, diğer yarısını da kadınlar
yetiştiriyor. Kadının eğitiminin desteklenmesi ve ekonomik sisteme katılımı,
kadının dönüşmesinin ana unsurudur. Kendini güçlü hisseden kadın, yetiştirdiği
bireye de vizyon ve hedef katma gücünü kendisinde buluyor.
Ve markalar kurumsal sosyal sorumluluk projelerinden tutun da topluluk
yönetimlerine kadar sürdürülebilir bir eksende yatırımlarını yapmalıdır. Aksi
halde hedef kitlelerini etkileyemezler.
Kitabımın giriş cümlesini özellikle vurgulamak istiyorum: “Bir ülkenin
yarısını ayaklarından toprağa zincirliyorsunuz ve ülkenin kalan kısmı ile
göklere yükselmesini bekliyorsunuz.” Bunun mümkün olmadığını hepimiz
biliyoruz. Bu nedenle çocuk ve anneye yapılan yatırımların çoğalarak
büyümesini diliyorum, kadın dönüşürse dünya çok daha yaratıcı ve yaşanılır bir
yer olacaktır.
�
**[Bitcoin](https://bigpara.hurriyet.com.tr/kripto/kripto-para-piyasasi/) ve
[Ethereum](https://bigpara.hurriyet.com.tr/kripto/kripto-para-piyasasi/) ne
kadar?**
**[Bitcoin](https://mbigpara.hurriyet.com.tr/kripto/kripto-para-piyasasi/) ve
[Ethereum](https://mbigpara.hurriyet.com.tr/kripto/kripto-para-piyasasi/) ne
kadar?**