**17 yaşında[Almanya](https://www.hurriyet.com.tr/haberleri/almanya)’ya
gidiyorsunuz. Neydi sizi Almanya’ya çağıran? **
Üniversite okumak için gitmiştim Almanya’ya. Almancayı sonradan öğrendiğim
için ilk başta oyunculuk okumak alternatifim yoktu. Yüksek mimar, mühendis
oldum.
**MİMARLIĞI BIRAKIP SANATTAN YAŞAMA HAVUZUNUN SOĞUK SULARINA DALDIM!**
**Köln Üniversitesi’nde mimarlık okuduktan sonra kısa bir süre mesleğinizi
yaptınız. Sonra 6 kadın oyuncudan oluşan kabareye el attınız. Mimarlıktan
sanata, kabareye geçişiniz nasıl ve ne şekilde…**
**** Öğrenimim sırasında çeşitli Türk ve Alman ‘Off’ tiyatrolarında oynadım.
Yeni tiyatro gruplarını oluşturdum. Oyun yazdım. Gençlerle, kadınlarla forum
tiyatroları yaptım. Dans ettim. Radyo tiyatroları yazdım, yönettim. İki dilli
şiir kitabımı çıkardım. Edebi okumalar yaptım. Workshoplar ve seminerler
verdim. Yani iki kolumun altında dokuz karpuz taşıdım. Alman pasaportumu alıp
oturumumu garantileyince, mimarlığı bırakıp sanattan yaşama havuzunun soğuk
sularına daldım.
**Almanya’da ‘Die Bodenkosmetikerinnen’ adıyla ilk yabancı kadın kabare
grubunu kurdunuz. ‘Yer Kozmetikçileri’ kabaresiyle kabare yıldızı olarak
başarı kazandınız. 1992’den 2000 yılına kadar kabare yaptınız. 2004 -2008
arasında iki kişilik Duo olarak stand - up yaptınız. Tercihiniz hangisinden
yana?**
Kabarede 5 veya 6 yabancı kadın olarak grup çalışması olmasına rağmen oyunları
kendim yazıp, yönettim ve oynadım. 6 kadın bir minibüsle tüm Almanya’yı ve
Almanca dilli ülkeleri 10 yıl boyunca turladık. Kabare form değiştirmeye
başladı. Özel televizyon kanalları komediye önem veriyor oldu. Kabarede komedi
beklentileri yükseldi. Biz bu akıma kendimizi bırakmadık ve güzel bir sonla
2000 yılında bitirdik. Benim sahne sevgim son bulmadı ve yeni bir ikili
oluşturdum. 4 sene birlikte doğaçlama kökenli stand-up yaptık. Şimdilerde
İstanbul’da yerli ‘Yerkosmetçileri’nin buraya uyarlanmış versiyonunu
hazırlıyorum. Çok heyecanlı bir proje.
******HAYALİNİ BİLE KURMAYA VAKİT KALMADAN OYUNCU OLDUM!**
**Stand-uplar, diziler, filmler, oyunlar… Oyunculuğun kanınıza girmesi hangi
döneme rastlamakta? Neydi oyuncu olmaya sizi yönlendiren? Neydi bu konuda size
dürten?**
Hiç oyuncu olayım demedim. Hayalini bile kurmaya vakit kalmadan işin içinde
buldum kendimi. Almanya’da ‘yabancı kadın, Müslüman kadın, Türk kadını, işçi
kadın ve temizlikçi kadın’ gibi kimliklerle karşı karşıya getirildim.
******TÜRK OLMAYI ALMANYA’DA ÖĞRENDİM!**
******O önyargı hep var maalesef!**
Aynen… Hangi akademik donanımda olursak olalım, Almanların her alanda
gözlerinde; Türk temizlikçi kadın olma önyargısı silinmedi. Türk olmayı
Almanya’da öğrendim. Sanatsal, kültürel, siyasal ve sosyal alanlarda hiçbir
hakkımızı dile getirecek konumda değildik maalesef. Benim gittiğim yollarda
henüz hiç kimse yürümemişti. Sinema hiç yok gibiydi. Olanlarda ise tipik Türk
kadını tipini oynamaktan başka çaremiz kalmıyordu. Ben artık o tür rolleri
yukarıdan aşağıya, sağdan sola gözü kapalı oynayabiliyordum. Başka senaryolar
yazılmıyordu. 30 yıldır suskun ve dilsiz bırakılmış insanları kabare sanatım
üzerinden konuşturdum. Yabancı işçilerin; acılarını, yabancı düşmanlığını,
politikayı eleştirmek, gençlere doğru örnek olma gibi misyonlarım oldu. Veya
bu misyonlar bana yüklendi. Son 10 yılda 3. nesil farklı işlere girişti. Ve
[Fatih Akın](https://www.hurriyet.com.tr/haberleri/fatih-akin)’lar, Buket
Alakuş’lar, Neco Çelik ve Züli Aladağ’lar çıktı. Nihayet kendi meselemizi
kendimiz anlatmaya başladık. Bugün artık bir sürü alanda kapıları 3. ve
4.nesil için açtık, öncü olduk.
******SİNEMADA BEDAVA OYNAMAK GİBİ ÇOK DOĞAL BİR BEKLENTİ VAR!**
**Türkiye – Almanya arasında iki kültürü yaşamış biri olarak sinema sektöründe
gözünüze çarpan bariz farklar…**
**** En barizi bu sektörde hiçbir garanti, sigorta, sendikalaşma, örgütlenme,
emeklilik hakları gibi en bariz ve temel haklar yok denecek durumda. Oyuncu ve
ekip haklarının korunmadığına ve ihlal edildiğine çok rastladım. Sinemada
bedava oynamak gibi çok doğal bir beklenti var. Ve tüm taraflar bunu çok doğal
olarak kabullenmiş.
******TÜRKİYE’DE ‘STAR’LAR KÖŞELERİNE ÇEKİLİP VİP YALNIZLIĞI YAŞIYORLAR!**
******Türkiye’ye geldiğinizde daha çok hangi konularda bocalamalar
yaşadınız?**
**** Starlar ve insanlar diye ikiye ayrılıyor setlerde. Oyuncular çok havalı,
ekiple kaynaşmaya tenezzül etmeyen kişiler. Ekiple aynı masaya oturup
[yemek](http://www.hurriyet.com.tr/lezizz/yemek-tarifleri/) yiyene az
rastladım. Starlar köşelerine çekilip VİP yalnızlığı yaşıyorlar. Ekip de
oyuncu ile kaynaşacak bir ortam bulamıyor. İlk zamanlar alışamadım bu hallere
ve çok asosyal buluyorum. [Film](https://www.hurriyet.com.tr/film-izle/) ekip
işidir, grup ahengidir.
**ÖZEL HAYATIMI AYILARDAN ARINDIRDIM!**
**Milyonlarca kişi, sizi rol aldığınız dizilerden, filmlerden bilsin, ben
sizi**
**2009’da Türkiye’de ilk kez rol aldığınız, Erhan Yazıcıoğlu ile oynadığınız
‘Bahçemdeki Ayı’ adlı tiyatro oyunuyla tanıdım. Hayatımızın bahçesi dediğimiz
kalbimize giren ayıları bir parça yola getiren ve kadınların birçok konuda söz
sahibi olabileceğini anlatan, düşündüren bir oyundu o. Bu oyundan yola çıkarak
sizin hayatınızın bahçesine baktığınızda yaşamınızdaki gördükleriniz neler?**
Özel hayatımı ayılardan arındırdım. (Kahkahalar…) Ancak bu ayıları yok
sayıyorum anlamına gelmiyor. Ömür boyu süren kadınlık savaşı var önümüzde.
Hele ki; Türk kadınına özgürlük ve bağımsızlık tepside hazır sunulmuyor.
******Yılın çoğu ayı Almanya’dasınız değil mi?**
Berlin ve İstanbul sevdiğim kentler. Her ikisinde de yaşamayı ve çalışmayı çok
seviyorum. Yıllardan sonra bu lüksüm olduğu için çok mutluyum. Ama daha çok
Türkçe oynamak istiyorum. Daha sık İstanbul’da olmaya gayret ediyorum.
**BAVULUNUZA HAYALLERİNİZİ YERLEŞTİRMEDEN GİDERSENİZ, HEP BİR ŞEYLERİ
UNUTTUĞUNUZ HİSSİNE KAPILIRSINIZ!**
**Y** **olculukları sevenlerden misiniz?**
Evet… Çok… Yolculuklara çıkmadan önce bavulunuza hayalleri yerleştirmeden
giderseniz, hep bir şeyleri unuttuğunuz hissine kapılırsınız.
******Yarım kaldığınızı hissedersiniz belki de.**
Aynen… Bir yanınız terk ettiğiniz yerde asılı kalır. Hayallerimin peşinden
koşmak zorunda kalmadım. Hayallerimi hep yanımda taşıdım. Tekrar Türkiye’ye
geldiğimde de yeni hayallerle dolu getirdim bavulumu. Burada yapacak çok işim
var.
******LİMUZİNDEN İNDİM, MURAT 124’E BİNDİM!**
******Herkes sinema sektörü için yurt dışına çıkmak isterken siz
Türkiye’ye…**
Herkes Avrupa sineması yapmak için yurt dışına çıkmak isterken ben niye
Türkiye’ye geldim? Türkçe oynamak için… Limuzinden indim, Murat 124’e bindim!
**CANLANDIRDIĞIM ROL BENİ KORKUTTU!**
**Koğuş filminde canlandırdığınız ‘Kuru Nedime’ de hem insanları korkuttu hem
başarınız alkışlattı. Neler kesip biçmiştiniz o rol için oyunculuk
kumaşınızdan?**
**** ‘Kötü karakter nedir? Kötüyü nasıl değerlendiririz? Neden Kötü olunur,
kötü ruhun bir parça da olsa insan yanı var mıdır?’ sorusu beni çok meşgul
etti. Arıza bir karakterdi ‘Kuru Nedime’. Başka bir kadını tecavüze götürecek
kadar erkekleşmiş, katılaşmış, karanlığa gömülü, insanlık ayıbına bürünmüş
sırf güç ve para üzerinden kimlik kurmuş, ayakta kalma egosu anlaşılır gibi
olmasına rağmen, acımasızlığı nefret uyandıran bir kadın olarak algıladım
Nedime’yi. Korktum. Korkum beni ona yaklaştırdı. Bilinçaltı dehlizlerime
yolculuk yaptım. [Nursel Köse](https://www.hurriyet.com.tr/haberleri/nursel-
kose) olarak role kattığım ‘insanlık - kadınlık - analık’ kimliğinin
kırıntıları da olsa, Nedime’ye vermekti.
******HÜLYA AVŞAR’LA DÜELLO YAPTIK!**
**O filmde lakabınız ‘Kuru Nedime’ ama sahnelerinizde oyunculuğunuzu
konuşturmuştunuz. Özellikle de Hülya Avşar’a ezeli ve ebedi hiyerarşiyi
gösterdiğiniz sahnelerde. Hatta bir sahnede saç başa kavga ediyorsunuz.
Nasıldı Hülya Avşar’la çalışmak?**
İkinci çekim günü o sahneyi çektik. Güç savaşı veriliyordu. İki güçlü kadının
düellosu gibi algıladık. Hülya Avşar’ın profesyonelliği beni çok etkiledi. Çok
çabuk göz göze enerji alışverişi yaparak, yaman bir savaş başlangıcını perdeye
aktardık. Onunla oynamak kamera önünde ve arkasında olmak inanılmaz
keyifliydi. Sade ve vurucu bir oyunculuk sergiledi, benim sevdiğim bir stil
böylesi.
******RÜYAYA NEFES ÜFLÜYORUZ!**
**Dizilerde, filmlerde genelde kötü karakterleri canlandırıyorsunuz ve
hepsinde de adınızdan övgüyle söz ettiriyorsunuz.**
**** Benim, ‘Oynadığım her figürü yeniden yazmalıyım, farklı kimlik
koymalıyım’ gibi bir saplantım vardır. O karakter benim benzersiz, bana ait
imza taşımalı. Bu yüzden karakteri savunmak en önemsediğim konu. Bir karaktere
hazırlanırken kimseyi örnek almam, kimseyi taklit etmem, benzer rolleri
araştırmam, izlemem, cepten veya ezberden oynamam. Sinemada oyunculuğum;
yalana, rüyaya, gerçek olmayana nefes üfleyip, içimizden biri olabilme durumu
yaratmaktır. Uydurma, benzeri sık görülmüş klişe bir figür olmak istemem.
Oynayacağım karakter; beni heyecanlandırmalı, korkutmalı hatta. Tanımadığım
yanlarımla karşılaşmamı sağlamalı. Ve bana yabancı, tanıdık gelmeyen bir
kişilik olmalı. ‘Bu rolün altından nasıl kalkarım ben’ diye kara kara
düşündürmeli.
**** **İNSAN, EGOSUNU SOSYALLEŞTİRİP, ÇAĞDAŞLAŞTIRMAK VE BİREYSELLİKTEN
ARINDIRMAK ZORUNDA!**
******İçimizdeki iyiyi, kötüyü ortaya çıkarabilme performansınızı
konuşturuyorsunuz, oyunculuktaki başarınız kadar.**
Tüm bu özellikleri her birimiz bir türlü taşıyoruz. İyi ve kötü; nefret aşk
gibi yan yanadır. Kopmaz parçamız aslında. Platon, ‘Birinci ve en iyi zafer
insanın benliğini fethetmesidir. Benliğin insanı fethetmesi ise en utanç
verici ve en kötüsüdür’ diyor. İnsan, egosunu sosyalleştirip, çağdaşlaştırmak
ve bireysellikten arındırmak zorundadır. Oyunculuğun temel taşı bence bu.
**SİNEMA; FESTİVALLERDE OLUR, PİŞER VE SERVİS EDİLİR!**
**Rol aldığınız 72. Koğuş, İstanbul Film Festivali’ne katılmıştı. Ayrıca
Nürnberg Film Festivali’ne de katıldı. Siz ayrıca 2007[Münster Film
Festivali](http://tr.wikipedia.org/w/index.php?title=M%C3%BCnster_Film_Festivali&action=edit&redlink=1)’nde
jüride yer aldınız. **[**San
Franciso**](http://tr.wikipedia.org/w/index.php?title=San_Franciso&action=edit&redlink=1)
**’da yapılan Berlin Beyond Film Festivali’nde onur konuğu oldunuz.
Uluslararası ya da yerel festivallerin sinemaya katkıları…**
Film festivalleri, bir filmin profesyonel anlamda, sinema olmaya doğru
ilerlediği, görücüye çıktığı enternasyonal platformlardır. Sinema sanatının
ihtiyaç duyduğu sihirli ortamlar, yıldızlı, kırmızı halılı ve ödüllü
tescillendiği yerdir festivaller. Bu platformlarda; yarışma heyecanı yaşanır,
kendini, kültürünü, ülkenin sanatını, sorunlarını, acılarını ve güzelliklerini
sergiler ve yarıştırırsın. Sinema bence festivallerde olur, pişer ve servis
edilir.
**Filmleri duyurmanın dışında festivallerin oyunculara katkıları nelerdir
peki?**
**** Film, festivallerin enternasyonal platformlarına oyuncular tarafından
taşınır. Onlar tüm ekibin, kamera arkasındaki tüm çalışmaların, emeğin,
yorgunlukların, çabaların parlak yüzleridir. Festivaller sayesinde oyuncu;
seyircisiyle, basınıyla, sineme eleştirmenleriyle, jüri ile buluşur. Oyuncu
için orada olmak ve kazanmak vardır, ödül almasa da kaybetmek gibi bir şey
olmaz. Festivaller bizim sınıfı geçtiğimiz ve veya ödüllendirildiğimiz
pırıltılı ortamlardır. Daha farklı kitlelere ulaşarak sinema elçiliğini
yüklenir oyuncu; işi de budur zaten.
******FATİH AKIN BENİ ARADI VE ‘ÖNÜMÜZDEKİ İKİ YILDA HAMİLE KALMA PLANIN VAR
MI’ DEDİ!**
**2007 yılında Fatih Akın imzalı ‘Yaşamın Kıyısında’ filmiyle ‘Antalya Altın
Portakal Film Festivali’nde ‘En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu’ ödülünü aldınız.
Fatih Akın’la karşılaşmanız ve Yaşamın Kıyısında’ filmine ‘Yeter’ karakteriyle
dahil olmanızın hikayesi…**
2003 yılında çekilen ‘Anam’ filmimin galasında Fatih Akın bana çok iyi bir
oyuncu olduğumu ve bir gün mutlaka benimle çalışmak istediğini söyledi.
2006’da beni aradı ve ‘Önümüzdeki iki yılda hamile kalma planın var mı’ diye
sordu. ‘Hayır, yok’ dedim. (Gülüyor) ‘Sana bir teklifim var; Hannah Schigula
ve Tuncel Kurtiz’in de olduğu, 6 kahramanı olan bir film yapmak istiyorum’
dedi. Senaryo henüz taslak halindeyken ‘Evet’ dedim. Çünkü yine karşıma
heyecan verici ve çok uğraşmam gereken bir rol çıkmıştı.
**FATİH AKIN, OYUNCULUĞUMU DÜNYA SİNEMASINA TAŞIDI!**
**Fatih Akın’la çalışmak size neler kattı?**
**** Oyunculuğumu dünya sinemasına taşıdı ama en önemlisi beni Türk
seyircisiyle ve sinemasıyla tanıştırdı.
**Gişe başarısı mı önemli yoksa festivallerden ödül alarak taçlandırılmak mı
oyuncuyu daha motive ve mutlu eder?**
**** Benim gişe kaygım olmaz. O, yapımcının kafa yorması gereken bir mesele.
Zaten az gişe, çok gişe bize maddi bir katkı getirmez. Amerika’da farklı.
Oyuncular filme ortak da olabiliyor ve otomatikman o tür kaygılar
taşıyabiliyorlar. Bizim mutluluğumuz ödüller ve alkışlar.
**Bundan sonra yapmak istedikleriniz arasında…**
**** Yerli kadınlar kabaresi kuracağım. Tek kişilik stand-up programıma
çalışıyorum. Umarım sinemada ilginç roller oynarım.
**[Bitcoin](https://bigpara.hurriyet.com.tr/kripto/kripto-para-piyasasi/) ve
[Ethereum](https://bigpara.hurriyet.com.tr/kripto/kripto-para-piyasasi/) ne
kadar?**
**[Bitcoin](https://mbigpara.hurriyet.com.tr/kripto/kripto-para-piyasasi/) ve
[Ethereum](https://mbigpara.hurriyet.com.tr/kripto/kripto-para-piyasasi/) ne
kadar?**