Beykent Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı Başkanı Dr. Öğr. Üyesi Necmi Namal, 21 Ekim Küresel İyot Eksikliği Günü’ne özel açıklamalarda bulundu.

Sözlerine, iyotun, tiroid bezinden salgılanan T3 ve T4 hormonlarının üretimi için, özel öneme sahip esansiyel bir eser element olduğu tanımıyla başlayan Dr. Namal, ''Esansiyel, vücutta üretilemeyen, dışarıdan alınması gereken anlamı taşır. Vücuda yeterince iyot alınmazsa, tiroid bezi bu hormonları üretemez. Oysa bu hormonlar, enerji metabolizmamız, kalp ritmimiz, kan basıncımız, hatta kendimizi iyi hissetmemiz bakımından önemlidir. Kendimizi fit hissetmek için, spor yapanların performansı için, bebeklerin önlenebilir zeka geriliğini engelleyerek sağlıkla dünyaya gelmeleri için, okula giden çocukların iyi öğrenebilmeleri için önemli bir eser elementtir. Günümüzde dünya nüfusunun üçte biri, iyot yetersizliğine bağlı bozukluklar için risk altındadır. Bu amaçla; 21 Ekim günü tüm dünyada Küresel İyot Eksikliği Günü ilan edilerek iyot eksikliğinin sonuçları halka anlatılmakta, yeterli iyot kullanımı bilinci oluşturulmaya çalışılmaktadır.'' dedi.

“HAMİLE VE YAŞLILARIN DİKKAT ETMESİ GEREKİYOR”

İyotun, gebelik sürecinde özel bir önem taşıdığını belirten Dr. Namal, ''İyot eksikliği, düşük ya da erken doğum, ölü doğum riskini artırır. Bu nedenle, gebe kadınların iyot içeren gıdaları daha çok tüketmesi gerekmektedir. Dünya Sağlık Örgütü (WHO), günlük 150 mikrogram altında iyot alımını yetersiz bulmaktadır. Yetişkin bireylerin 200, çocukların 100-200, hamilelik ve emzirme dönemindekilerin 230-260, yaşlıların 180 mikrogram iyot almaları tavsiye edilmektedir. Sigara dumanındaki tiyosiyanat, anne sütü ile iyotun taşınmasını engellediği için anne sütündeki iyotu azalttığından, gebelik ve emzirme döneminde sigaranın bırakılması önemlidir. Artan yaşla bir çok insanda enerji harcama azalır, ama vitamin, mineral ve eser elementlere gereksinim aynı kalır. Bu yüzden yaşlılarda da beslenme yetersizliği ve bu çerçevede iyot eksikliği olmaması için dikkat etmelidir.'' diye konuştu.

“VEGANLAR DA RİSK GRUBU İÇERİSİNDE”

Dr. Necmi Namal, gençlerin de iyot ihtiyacını karşılamayacak şekilde beslendiğine dikkat çekerek, “Gençler; fast food, atıştırmalıklar, süt yerine başka sağlıksız içecekler tüketiyorlar. Özellikle genç kızlar, kilo vermek ya da ince kalabilmek adına balık ve inek sütü gibi gıdalardan uzak duruyorlar. Laktoz ve glutene duyarlı olanlar ya da balık, et, süt tüketmeyen veganlar da aynı şekilde iyot ihtiyacını karşılamadığından risk grubu içerisinde yer alıyor” ifadelerini kullandı.

İyot eksikliğinin giderilmesi amacıyla, iyotlu tuz tüketilmesini öneren Namal, ''5 gram iyotlu tuz, 100 mikrogram iyot içerir. İyotlu tuz, içindeki iyot miktarını korumak amacıyla koyu renkli kavanozlarda, serin yerde, ışık ve güneş ışığından uzakta muhafaza edilmeli, yemeklere pişirme sonrasında eklenmelidir.'' şeklinde konuştu.

“HAFTA 1-2 KEZ DENİZ ÜRÜNÜ TÜKETİN”

Halk Sağlığı Uzmanı Dr. Necmi Namal, iyotun beslendiğimiz gıda maddelerinde yeterince bulunmadığına, sebze ve meyve tüketimi ile günlük gereksinimin sadece üçte ikisinin karşılandığına dikkat çekerek, “Her gün yeterince süt ve süt ürünleri tüketmek, bazen et yemek, iyot gereksinimini karşılamada önemli kaynaklardır. Vejetaryen ve veganlar, iyot eksikliğine özellikle dikkat etmelidir. Deniz suyundaki iyot nedeni ile denizden tutulmuş balık ve deniz mahsulleri, midye ve yosunlar iyot yönünden zengindir. Bu nedenle, haftada bir ya da iki kez deniz balıklarının sofraya getirilmesi yararlıdır” bilgisini paylaştı.

“FAZLASI DA ZARAR”

İyotun eksikliği gibi fazlalığının da sağlık açısından zararlı olduğunu hatırlatan Namal, “Bu nedenle, kontrollü şekilde kullanılmalıdır. Bazı tiroid hastalarının, örneğin Graves Hastalığı, Hashimoto Tiroiditi ve sıcak nodülü olan hastaların iyotlu tuz kullanmaları sakıncalıdır. Bu tür hastaların iyotsuz sofra tuzu tüketmesi gerekir” uyarısında bulundu.