Özet (TL;DR) @ 2019-02-17 08:21:00.606251: En son kimden, ne tavsiye aldınız? Hayatınızın istikametiyle, kişisel gelişiminizle ilgili birilerinin fikrini sorar mısınız? Herkesin bir şeyler önermesi, her kafadan bir ses çıkması yıldırdı mı…



Bu defa bir tarih kitab ı değil, insanların hayatlarını en iyi nasıl değerlendirebileceğini konu alan bir kitap hazırlamışsınız. Nereden çıktı bu fikir?

- Gençler surekli konferanslar vereyim, anekdotlar anlatayım, onemli kararlar arifesinde onlara tavsiyelerde bulunayım istiyor. Eh, kapı kapı gezecek değilim (guluyor). İşte Yenal'la oturduk bu kitabı hazırladık. Ama sadece gençler için değil, herkese yonelik bir şeyler soylemeye gayret ettik. Öğrenmek, olan bitene dikkat etmek ve yontemli yaşamak gerekir.

Kitapta diyorsunuz ki, "Tatsız bir çağdayız. Dunyamızın kısa zamanda buyuk fiziki problemlerle karşılaşacağı soyleniyor. Felaketi onlemek için her zamankinden daha sorumlu, daha mutevazı, daha olçulu davranmak zorundayız". Hepimizi goreve çağırıyorsunuz, "Kendinize çekiduzen verin" diyorsunuz sanki...

- Evet. Bizim gençliğimizde kapitalistlerin ideolojisi vardı, komunistlerin ideolojisi vardı. Bunların ikisi birlikte dunyayı kirletti. Halbuki muhim olan insanların sağlığı ve bu dunya uzerinde guzel yaşamalarıdır. Ömur çok kısa. Yaşamımızı renklendirmemiz ve yararlı hale getirmemiz lazım. Saçmalıklarla kaybedecek vaktimiz yok. Boş değil, hoş yaşamamız lazım.

Ne yaşadıysanız yuzunuze yansır, monotonluktan uzaklaşın, yuzunuz ifadesiz
kalmasın

Paras ına bakarak işe karar verilmez

Hayat ımızın, geleceğimizin ne kadar bizim elimizde?

- Her şeye rağmen elimizde. Eskiden solcuların bir lafı vardı: "Biz halkız" derlerdi. Onun gibi soyleyecek olursak, "Biz insanlarız!" Kendi çizgini çizdiğin zaman kimse sana istemediğin bir şeyi yaptıramaz.

_ " Halay bilmeyen koylu de dans bilmeyen şehirli de hayatın tadını çıkaramıyordur. Dans bilmemek çok ayıptır. İnsan bu alanda kendini yetiştirmelidir."_

Kitapta ge çen en çarpıcı cumlelerden biri şu: "Yaşadıkları insanın yuzune yansır"...

- Guzellik ya da çirkinlik meselesi değildir bu. Bir insan dingin yaşadıysa, iş yaptıysa, kotulukten kaçındıysa onun verdiği huzurla yuzu bir şekil alır. İnsanın yuzunu bir kitap gibi okuyabilirsiniz. İfadeniz bomboşsa hiçbir şey yaşamadığınız fark edilir. Bundan kurtulmak mumkundur; yaşayın, monotonluktan uzaklaşın, gezin, gorun, keşfedin, başkalarıyla ilgilenin, okuyun, sevin. Bunları dolu dolu yapın ki izleri yuzunuze yansısın. Yuzunuz ifadesiz kalmasın.

Sizin gibi omrunu çalışmaya adamış birine sorulacak ilk soru belki şu olmalı; nasıl çalışmalıyız?

- Çalışmak kolaydır; oturur, çalışırsın. Daha onemli olan hangi işi yaptığındır. Bu da şuphesiz en başından işini doğru seçmekle mumkundur. Bunu yapmazsanız, hayatta hiçbir hedefiniz kalmaz. Boşuna çalışır durursunuz. Zihniniz de uyuşur.

Peki i şimizi nasıl doğru seçeriz? Örneğin, para oncelikli bir kriter midir bu konuda?

- Sevdiğin işi yapacaksın. Meslek severek yapılır. Meslek seçiminde bizde yanlış gostergeler kullanılıyor. Para bunlardan birincisidir. Para getirecek her mesleğin size mutluluk, daha onemlisi verimlilik getirip getirmeyeceği şuphelidir. Yanlış bir meslek seçtiğiniz takdirde verimlilik ve başarı oranını daha başından eksik planladığınızı kabul etmeniz gerekir. İkincisi; bir meslek belki bugun için çok para getiriyordur ama hızla değişen şartlar sonucunda istikbalin nasıl yaşanacağı belli olmaz. Örneğin, bizde bir ara tıp sahasına çok buyuk hucum oldu. 1960'ların Turkiye'sinde hekimlik çok verimliydi. Hekimler, yurtiçinde, hele kasabalarda çok para kazanıyorlardı. Yurtdışına gitmek isteyenler için yollar açıktı. Bugun artık bu şart soz konusu değil, hekimlik sıkıntılı bir meslek haline dondu.

Ne yaşadıysanız yuzunuze yansır, monotonluktan uzaklaşın, yuzunuz ifadesiz
kalmasın

**Hangi kitaplar ı okumalı?

1. Bat ı-Doğu Divanı Johann Wolfgang von Goethe
2. Semerkant Amin Maalouf
3. Kambur Şule Gurbuz (ustte)**

Gelecek, çevrecilerin olacak

Bug unun populer meslekleri için ne soylersiniz?

- Endustri muhendisliği gibi bir donemin gozdesi bir dal da tıbbın akıbetine uğrayacağa benziyor. Ya da işletmecilik... Gelecekte bu kadar genel mudure yer olmayacağı için insanları bayağı sukutuhayale uğratacak bir meslek olur diyorlar. Kod yazıcılığı dahi bugun iyidir ama gelecekte daha daha iyi kod yazıcıları dışındakilerin çizginin altında kalacağı açıktır. Ayrıca şunu bilmek zorundasınız: Bazı mesleklerde para kazansanız bile ağır çalışma şartları soz konusudur. Beyazyakalıların arasına girersiniz ama çalışma hayatınız ve saatleriniz Endustri Devrimi'nin maden işçilerininkinden beter olur. Bu size belirgin psikolojik hastalıklar, sonra da fiziki hastalıklar getirir.

Peki gelecekte ne t ur mesleklerin yukseleceğini ongoruyorsunuz?

- Tek tek meslek soyleyemem ama çok açık ki gelecek çevrecilerin olacak. Yaşam şartlarımız ağırlaştırılıyor. Dolayısıyla çevrecilik, çok kapsamlı, çok ciddi mucadele isteyen bir ideoloji olacak. Yakın gelecekte dunyayı ve yaşamınızı kurtarmak için bu esası bilmemiz gerekecek. Çevrecilikle ilgili işler çok sabır ve emek isteyecek. Ama bunu zaten her meslek için soylerim. Şimdiki gençlerin duştuğu bir yanılgı da bazı mesleklerin çok kolay icra edildiğini duşunmeleri. En başta sanatçılık... Bu yolu seçenlerin uzun bir sure birtakım meşakkate tahammul etmeleri gerekir. Ve o arada da sinirlerine ve dunyasına sahip olmaları, çokmemeleri lazımdır.

Anne-baba meslek se çiminde bir çocuğu ne kadar yonlendirmeli?

- Anne-baba çocuğu yonlendirmeyi bir yerden sonra bırakacak. Mesleği çocuk seçecek. Onlar, çocuğun seçtiği mesleğin gerçek bir meslek olup olmadığına baksın, o mesleğin zorlukları nedir kendisine anlatsın. Ama size şunu soyluyorum, en makbul mesleğin, hatta bu meslek için en makbul universitede alınan eğitimin dahi garantisi yoktur. Ben Chicago Üniversitesi gibi fizik ve kimyanın çok onemli olduğu bir buyuk universiteden doktora derecesiyle çıkan birinin, kapıcı olarak hayatını surdurduğunu biliyorum. Hiçbir şeyin garantisi yok. Gereken tek şey; yaptığın işi sevmen ve kendini ona derviş sabrıyla adamayı oğrenmendir.
Bu Batı dunyasında çok yaygın bir tutumdur. Bizde maalesef boyle değil. İnsanlar çok çabuk bıkıyorlar.

" Yabancı dil meselesini 25'inize gelmeden çozmeniz gerekir. Gecikirseniz geçmiş olsun. Elbette sonra da oğrenebilirsiniz ama aynı rahatlıkla  ve kavrayışla değil."

Arkada şlık kurma meselesini de onemsiyorsunuz. Kitapta Yaşar-Tilda Kemal, Can-Guler Yucel gibi isimlerle arkadaşlığınızdan ornekler veriyorsunuz...

- Kiminle arkadaşlık yaptığınız muhimdir. Ben kendi arkadaşlarımda da, gorup tanıdığım insanlarda da bunu aradım. Her biri bana bir bakış açısı sunmuştur, bir boyut getirmiştir. Bana bir değer katmıştır. Bu bakış yanlış bir bakış da olabilir; sorun değil, zaman bu yanlışlığı giderecektir. Ayrıca illa aynı değer yargılarına sahip olduğunuz insanlarla arkadaşlık kurmanız da gerekmez. Bilakis, insan herkesten bir şey oğrenir. Yeter ki bu farklılıklardan yararlanın. Yanlışa saplanacağım diye dert etmeyin, sabit kalmayın.

_ " Çocuğunuzu ne fazla ovun ne de fazla yerin. İnsanın çocuğundan dahi diye bahsetmesi, devamlı kuçumsemesi kadar tehlikelidir. Onun yanında olmasını bilin, yeter."_

Ne yaşadıysanız yuzunuze yansır, monotonluktan uzaklaşın, yuzunuz ifadesiz
kalmasın

_ Hangi filmleri izlemeli?
1. 'Potemkin Zırhlısı' Sergei Eisenstein
2. 'Bisiklet Hırsızları' Vittorio De Sica
3. 'Bir Kuşak' - A. Wajda
_

Yaln ız kalma konusunda yetenekli değiliz

Bu sabit kalmama meselesinin uzerinde çok duruyorsunuz...

- Evet, çunku bizde kimse kendini rahat hissettiği yerden dışarıya çıkmıyor. Halbuki insanın kendini farklı gruplarda, farklı ortamlarda ispat etmesi gerekir. Bir insan ancak bu şekilde kendini geliştirebilir. Birçok kişi buna cesaret edemiyor, korkuyor. Korkmasınlar. Hayatta hareket etmek çok onemlidir. Sabit kalmamak, surekli bir arayış halinde olmak gerekir.

Siz kendi hayat ınızda da buna dikkat etmişsiniz...

- Kitapta da anlatıyorum; ben, istifade ettiğim hocalarımı hep bu şekilde arayıp buldum. Halil Bey (İnalcık), Mubeccel Hanım (Kıray), Nermin Hanım (Abadan-Unat), Andreas Tietze, daha nice isim... Unutmayın, insan kendi talihinin mimarıdır. Boyle insanlar sizin ayağınıza gelmez, sizin onlara gitmeniz gerekir. Korkmayın, sizi dışlamazlar. Kendinizi iyi yetiştirmişseniz, ilginiz, bilginiz dikkat çekerse, her grup sizi kabul eder. Bir şey soyleyeyim mi, hayat boyle çok daha eğlencelidir.

Kitapta evlilikle ilgili bir b olum de var. Evliliği herkese tavsiye ediyor musunuz?

- Evlilik bir piyangodur. Ne kendi seçtiğin kişi çok matahtır ne anne-babanın tavsiye ettiği... Eşinle dostunla tanıştırırsın, fikirlerini alırsın, sonra da kendi ruhunun sesini dinlersin. İlişki yurumediği zaman -ki bunu mutlaka gorursun- "Ben bunu yuruturum, karşı tarafı duzeltirim" gibi bir ahmaklık yapmayın. Birbirinizle fingirdemeye başladığınız yaşta karakterler çoktan oluşmuştur. Kimseyi değiştiremezsiniz.

Mutlu evlili ğin sırrını da vermişsiniz; surekli dip dibe olmamak, çiftlerin birbirine nefes aldırması... "Yalnız kalma becerisini geliştirin" diyorsunuz...

- Evet, her ilişkide tarafların birbirine alan bırakması şarttır. Biz Turkler bunu biraz ihmal ediyoruz. Hep yan yana, dip dibe olmayı sevgi zannediyoruz. Değildir. Maalesef biz yalnız kalma konusunda yetenekli değiliz. Huyumuz değil. Biliyor musunuz, bu yuzden iyi duşunur de çıkartamıyoruz. Çunku kimse bir başına bir şey yapmıyor. Yanına hep birilerini arıyor.

Niye b oyleyiz peki?

- Çunku garanticiyiz. Yalnızlık zordur, zahmetlidir. Beraber olmak konforludur, tehlikelerden, risklerden uzaktır. Tamam ama bu konfor da işte yaratıcılığa, iş çıkarma yeteneğine duşmandır.

Ne yaşadıysanız yuzunuze yansır, monotonluktan uzaklaşın, yuzunuz ifadesiz
kalmasın

Yenal Bilgici

_ İ yi tavsiyeye her zamankinden çok ihtiyaç var_

Ö yle bir çağdayız ki her kanaldan bilgi, tavsiye, takip edilecek bir şey fışkırıyor. Ama ben bu kitapla şunu fark ettim, tamamen eski usul, bir buyuğun insanı karşısına alıp, "Bunu boyle yap, şuna dikkat et" demesi çok rahatlatıcı bir şeymiş... Sen neler hissettin bu kitabı hazırlarken?

- Evet, artık her şey elimizin altında; butun filmler, butun kitaplar, butun albumler... Çok fazla seçenek var ama bu seçenekleri değerlendirmek zor. Zaman az, yontem yok. Ben universite yıllarımda bunun eksikliğini çok çekmiştim. Örneğin ne okusam aklımda, "Acaba başka bir şeyi mi okumalıydım" sorusu oluyordu. Ne dinlesem, nereyi gorsem, hangi dili oğrensem? Bugun birçok insanın bu soruları sorduğunu biliyorum. İyi tavsiyeye her zamankinden çok ihtiyaç var.

Bu kitap nas ıl ortaya çıktı?

- Ben İlber Hoca'yla çok roportaj yaptım, Hurriyet'teki yazılarının editorluğu de bendeydi. Beraber epey mesaimiz oldu. Bu donemde pek çok kişinin hocaya akıl danıştığını, onun da çok isabetli tavsiyeler verdiğini gordum. Bu kitap, o tavsiyelerin herkese hitap eden bir versiyonu. Sağ olsun, ben de bunlardan fazlasıyla yararlandım. Sistematik duşunme, çalışma konusunda nokta atışı tavsiyelerde bulunmuştur bana. Kitapta bunlar da var zaten.

Ne yaşadıysanız yuzunuze yansır, monotonluktan uzaklaşın, yuzunuz ifadesiz
kalmasın

' Bir Ömur Nasıl Yaşanır-Hayatta Doğru Seçimler İçin Öneriler', Kronik Kitap'tan çıktı.

İ lber Hoca kolay biri değildir. Roportaj verirken bile yerinde duramaz, arka arkaya sıraladığı bilgilerle karşısındakini sersemletir, bazen sinirlenir, kendini kapatır... Zorlandın mı bu kitabı hazırlarken?

- Gerçekten hocanın kendi içinde bir ritmi var. Yakalamak zor ama o ritme ayak uydurabildiğinizde muthiş bir zenginlik sunuyor size. Elbette ritmi kaçırdığımız donemler oldu ama çok da zorlandım diyemem çunku İlber Hoca zaten bu tavsiyeler konusunu çok onemsiyor. Ona yolda yururken danışan insanlara bile vakti yettiğince yardımcı oluyor. Bu yonu bana ilginç geliyor. İlber Hoca, dışarıdan bakıldığında bazen sert biri gibi gorunebilir ama çocuğunu uykuda seven bir baba gibi... İnsanlar da onun tavsiyelerine kulak veriyorlar. Bir konferansında, "Genç çiftler mobilya alacaklarına, dunyayı gezsinler" demişti hatırlarsan... Bu sozunu dinleyen pek çok genç oldu.

Seni en çok etkileyen tavsiyesi hangisi?

- "Hayatta anne-babanız dahil kimseyi dinlemeyin" diyor. Aslında bu tavsiye kitabın mantığına ters gibi duruyor ama değil. Bağımsız, kafası çalışan, ayakları yere basan bir birey, tum imkanları gozden geçirmeli, ama herkesin sozuyle de hareket etmemeli. Hocanın dusturu zaten insanın potansiyelini sonuna kadar zorlaması ve imkan yaratması uzerine. Bunları bir moral, motivasyon konuşması şeklinde yapmamasını da seviyorum. Olmayacak şeyi pat diye soyluyor, zaman kaybetmenin onune geçiyor.

Ne yaşadıysanız yuzunuze yansır, monotonluktan uzaklaşın, yuzunuz ifadesiz
kalmasın

İ LBER HOCA'DAN SEYAHAT TAVSİYELERİ

Bir şehri en iyi not tutarak hatırlarsınız. Yoksa bilgiler de hatıralar da uçup gider. Benim metodum her seyahat için bir defter tutmaktır.

T urkiye'den çıkınca ilk gorulmesi gereken yer İran'dır. Bunun nedeni de çok basittir: İran'ı anlamadan Turkiye'yi anlayamazsınız.

Bir Turk, Avrupa'da en çok iki ulkede rahat eder: İtalya ve İspanya. Özellikle İspanya'nın insanı, rahatlığı ve cana yakınlığıyla bize kendimizi evde hissettirir.

G ormeden olmemek gereken çok şehir var: Semerkand, Buhara, Kudus, İsfahan, Kahire, Şam, Roma, Floransa, Londra...

Sırf çarşıları ve mescitleri gormek için bile İsfahan'a gidilir. Sokakları için Yezd'e gidilir. Floransa'nın, Siena'nın, Bologna'nın sokakları neyse, Yezd'inkiler de odur hatta daha da orijinaldir.

HAYATIN D ÖNEMLERİ

İlber Ortaylı: " Hayatımız temel olarak dort doneme ayrılır; iyi bir yaşam için, her donemde tamamlamamız gereken bazı işler vardır."

12-25

Zihin, hafıza ve beden sağlığının en yerinde olduğu bu donemde hem okuyup oğrenmek hem spor yapmak hem de fırsatları kollamak ve etrafı gozlemek lazım.

25-40

Aşırı alkol, sigara, kotu beslenme sizi çok yıpratır. Sonra acısını çok hissedersiniz. Bunlardan uzak durarak, hiç değilse birinden, ikisinden uzak durarak çok okumanızı, gezmenizi, yeniden oğrenmenizi, dil dahil eksiklerinizi tamamlamanızı oneriyorum.

40-55

Bu donemde yazdıklarınız, çizdikleriniz daha başka olacak. 40'tan sonrası verimlilik açısından hakikaten nefis geçer. Keza olgunluk bakımından da oyle. Mesela bir insanı 40'ından sonra daha iyi sevebilirsiniz, hatta daha iyi bir aşık olursunuz.

55 'ten sonra

En azından 70'ine kadar eserler vermeye devam etmeniz gerekir. Şuphesiz ustalığınızı kullanmalı, derinliğinizi gostermelisiniz. Ama karşınızda bir duşman bulacaksınız. Esas onunla savaşmanız gerekecek. O duşman, hafızadır.

Ne yaşadıysanız yuzunuze yansır, monotonluktan uzaklaşın, yuzunuz ifadesiz
kalmasın

Hangi m uzeleri gormeli?

_ 1. Arkeoloji M uzesi Kahire (ustte)
_ 2. Hermitage M uzesi

St. Petersburg
_ 3. İsrail Muzesi - Kudus_