Özet (TL;DR) @ 2018-08-25 08:20:28.079452: ‘Şarkısı Güzel’ Dilek Neşe Açıker’in yeni kitabı... Annesini hiç bilmemiş, görmemiş bir müzisyen Neva’nın hayatını anlatıyor. Kahramanımız 26 yaşına bastığı gün kapısı çalınıyor, karşısında ufacık bir…



S izin de bir g un kapınız çalınsa, hiç tanımadığınız bir çocuk elinize bir mektup tutuştursa ne yaparsınız?

- Neva gibi uzerinde duşunmem, hemen harekete geçerim. O an kapıdan çıkar, mektupta bahsedilen telakigahı bulmaya çalışırım. Olayı didik didik etmeden rahat etmem.

**Okurken telakig ah diye bir yer var sanmıştım ama yokmuş galiba?

- Bunu soyleyen ilk kişi değilsiniz. Yayınevindekiler de okuyucular da boyle bir yer var zannetti. Telakigah, Osmanlıca'da kullanılan, Farsça kokenli 'kavuşma yeri' anlamına gelen bir kelime. Kitabı yazarken, insanların sır saklama konusundaki zayıflığını duşundum, boyle bir yerin var olması gerektiği hissine kapıldım. Burayı, sır sakladığımız ve bu sırları geleceğe bıraktığımız bir yer olarak tasarladım. Mirasçılar yıllar oncesinden gelen sırlara o mekanda kavuşuyor. Keşke birileri gerçekten boyle bir gelenek başlatmış olsaydı.

Aidiyet duygusu ya şayan biri değilim

**Kendisinden saklanan s ırları keşfederken "Koksuzluk benim nazarımda ruhun aynasında bir sonraki nesli, belki de sonraki nesli esir alan bir inikastır" diyen bir Neva var. Size koku, koksuzluğu, kan bağını sorgulatan ne?

- Neva'yla bu konuda benziyoruz. Ben de aitlik duygusu yaşayan biri değilim.

**Topra ğa mı aileye mi; neye aidiyet duygunuz yok?

- Hiçbirine. İnsan değişiyor. 20 yıl once "İstanbul'dan başka bir yerde yaşayamam" dediğim gunler oldu ama bugun dunyanın herhangi bir yerinde yaşayabilirim. Çocukken de aitlik duygum yoktu. Bu, bir yeri, bir kimseyi sevmemek anlamına gelmiyor. Kitaptaki koksuzluk kavramı, dunyada bitmek bilmeyen goç mevzuuyla ilgili. Benim ailem Balkan goçmeni. 500 yıldır bir yerde yaşarken başka bir yerde yaşamaya zorlandılar. Bunun bir aileyi değiştirmemesinin, aidiyet duygusunda bir zedelenmeye neden olmaması imkansız gibi geliyor. Babam da bir uyumsuzdu. Ailede çok fazla uyumsuz vardı. Bunu kotu anlamda soylemiyorum ama o bağlılık hissini zayıflatmıştı neticede. Bugun de multeciler için bir adaptasyon surecinden bahsediliyor. Yeni çevreye uyum sağlamaya çalışıp kendi benliğinden uzaklaşmak zorunda kalmak, insanın içinde baskılanmış bir suru değişik duyguya donuşuyor ve bu, nesilden nesle aktarılıyor.

**Bu aktar ımı hissettiniz mi?

- Hep hissederim. Genetiğinizle oynanır gibi varoluşunuzla oynanması sizi biraz mutant bir karakter haline getiriyor. Genelleme yapmak doğru değil ama en azından bizde boyle bir tesiri oldu. Anlatmaya çalıştığım, bunun bir yansıma olduğu. Hep bir gitme isteğim vardı. Gidip geri donmek de olabilir ama hep uzaklaşmak isterim. Ayağım hiçbir zaman yere sağlam basmaz. Aileye gelirsek, kan bağı zorunlu bir beraberlik dayatıyor. Kuçuk ailemi severim ama herkesin gerektiğinde kendi yoluna gidebilecek kadar bağımsız olmasını tercih ederim. Aile bağlarının da insanları bir arada tutması gerektiğini duşunmuyorum.

Goçun, bir aileyi değiştirmemesi, aidiyet duygusunu zedelememesi
imkansız

İ stanbul'da hafızam silinmiş gibi...

**Neva kim oldu ğunu çozmeye çalışırken toplum uzerine de sorular soruyor. Romanınızın sosyolojik bir yonu de var mı?

- Bu, ozellikle yaratmak istediğim bir arka plandı. Toplumun kuçuk bir kesiminin fotoğrafına bakıyor, daha geniş kesimi uzerinde duşunmeye sevk ediyor. Neva'nın annesi Neveser'in hikayesini dinlerken aradan geçen 20 yılda toplumda nelerin değiştiğini de goruyoruz. İçinde yaşadığımız şehir çok değişti. Üniversite donemlerimdeki İstanbul'la bugun içinde yaşadığım İstanbul iki başka şehir. Hafızam silinmiş gibi hissediyorum. Çocukluğumda evimizin karşısında, Vatan Caddesi'nde bir lunapark vardı. Gozumun onunden ilk o uçup gitti. Sonra muzik dinlediğim mekanlar, sinema salonları birer birer kapandı ya da değişime uğradı. İnsanlar da değişti. Tanıdığım insanların çoğu artık bu şehirde yaşamıyor. Binalarla birlikte insanlar değişti; yollar, yer tariflerimiz değişti. Bunu birileri dinamizm gibi tanımlayabilir ama İstanbul'da doğmuş buyumuş benim için anılarımın ustunun çizilmesi demek...

Evde m uzik sesi yoksa maç sesi vardır

Devlet Konservatuvar ı'ndan mezun bir muzisyensiniz. Soz yazarlığı ve bestecilik yaptınız; sonra metin yazarlığı, derken spor yazarlığı ve akabinde de oykuculuk/romancılık... Kafanız mı karışık?

-Değil (guluyor.) Birçok işi bir arada yapanlardan biriyim sadece. Çoğu yazmakla ilgili zaten. Muzik sektorunde uzun yıllar çalıştım, daha da çalışırdım ama talihsiz bir olay yaşadım, mesleğimi de etkiledi.

**Menajeri oldu ğunuz Barış Bey'in (Akarsu) vefatını soyluyorsunuz.

- Evet. Onun vefatı beni başka bir şey yapmaya itti. Çunku hayatım bıçak gibi kesilmişti. Biz birbirimize çok bağlıydık. O tur bir bağlılığı yeniden yaşayamayacağımı duşundum. Kendimi çok yorgun hissettim. Sonra hayatıma spor yazarlığı girdi.

**Haftada yedi-sekiz futbol ma çı izlediğiniz doğru mu?

- Doğru, izlerim. Birçok ligi takip ederim. Evde muzik sesi yoksa maç sesi vardır. Babam Fenerbahçe'yi benden ve kardeşimden daha fazla seviyordu. Bundan çok eminim. Sulalemizde profesyonel olarak futbol ve basketbolla ilgili bolca insan var. Babam sayesinde 3-4 yaşımdayken İngiliz ve Alman takımlarının ilk 11'lerini ezbere sayardım. Yazlıkta çekirdek paketlerine kum doldurur, BJK-FB kavgası yapardık. Futbola çok maruz kalarak buyuyunce sevmemenize imkan yok, hep de hayatımda oldu. Turkiye'de spor medyası sert bir ortam ve çok eril. Mutsuz olmaya başladığım yerde bıraktım.

Goçun, bir aileyi değiştirmemesi, aidiyet duygusunu zedelememesi
imkansız

Şarkısı Guzel Dilek Neşe Açıker Doğan Kitap 262 sayfa 25 TL