Özet (TL;DR) @ 2018-03-17 23:27:26.107095: Orhan Pamuk: Kitaplarımda yoğun suçluluk duygusu var bence ama kefareti sen öğrettin bana! Jale Parla: Yazarın düşünmediği şeyi ona düşündürmek, her eleştirmenin ‘kibirli’ hayali olmalı.



Edebiyat teorisyeni ve ele ştirmeni, akademisyen Jale Parla, son inceleme kitabı 'Orhan Pamuk'ta Yazıyla Kefaret'te, Nobel'li yazarımızı bambaşka bir yonden mercek altına aldı. Bu çarpıcı eser için, bir anlamda kitabın oznesi olan Pamuk, bir ilke imza atarak Parla'yla soyleşi yaptı. Dunyayı etkileyen bir yazarın, son derece yetkin bir eleştirmen aracılığıyla, kendi edebi kimliğiyle yuzleşmesine buyurun...

Jale Parla, merhaba... Hakk ımda yazdığın kitabı okurken ozellikle kefaret konusundaki ilk genel sayfalarda, şimdiye kadar hakkımda yazılmış en genel ve en şiirsel sayfaları okuduğumu hissettim. Konuşmaya buradan başlayalım...

Sen bu soyleşi fikrini ortaya atınca, once bir şaşırdım. Sanatçının eleştirmeniyle yaptığı boyle soyleşiler var mı diye hatırlamaya çalıştım. Ama sonra boyle bir soyleşinin ilginç ve yaratıcı bir form olabileceğini duşundum; yazar figuruyle eleştirmen figuru arasında yeni bir kopru kurma biçimi olabilir belki dedim.

  • Bu k uçuk kitabın tarihini anlatır mısın?

- Yapı Kredi Yayınları editoru İshak Reyna, senin romanların hakkında yazdığım, farklı yerlerde yayımlanmış incelemeleri bir kitapta toplamayı teklif ettiğinde, bu 'kefaret' yazısı uzerinde çalışmaktaydım. İshak'ın teklifinin ustune atladım çunku bu çalışmanın şemsiyesi altında diğer yazıları toplamak anlamlı olacaktı.

  • Kefaret tabii su ç, ceza, affedilme, Tanrı'yla ilişki konularında dini çağrışımları çok guçlu bir kelime. 'Bizim romanımız' dediğimiz edebi tarih, geçmiş edebiyat, roman ve suçluluk duyguları konusunda konuşturabilmek isterdim seni...

- Yazıyı zaaf noktasından yakaladın. Yeterince araştırma yapamadım diye susarak geçiştirdiğim bir konuydu bu. Kefaret, evet, dine değinen bir kavram; hem çoktanrılı dinlerde (Sofokles, 'Oedipus'), hem kavimlerde (gunah keçisi), hem tektanrılı dinlerde bulduğumuz bir kavram. Ama kitaplı dinlerde bunu en kuvvetle Hıristiyanlıkta buluruz; çunku İsa, insanlığın gunahının kefaretini odemek uzere dunyaya gelmiştir. Ve edebiyattaki sayısız İsa figurasyonu çevresinde aslında 'kefaret' irdelenir. Dostoyevski'nin 'Budala'sındaki gibi... Yahudilik ve Muslumanlık, suç ve ceza kavramıyla iş gorur. Oysa 'kefaret' suç ve cezanın otesine geçen bir kavram.

  • Nas ıl otesine geçtiğini biraz açıklar mısın?

- Sekuler yasalarla tarif edilmiş suçun cezası bellidir. Ama bunun otesinde bir suçluluk duygusundan soz etmeliyiz. Kendini tanımaya çalışırken aslında çok da masum olmadığını keşfetmenin getirdiği ve nufuz edemesen de var olduğunu bildiğin bilinçdışındaki suçluluktan. Hıristiyan geleneğindeki gunah çıkarma ritueli, insanlara kendini tanıma, kim bilir, belki bilinçdışıyla yuzleşme yolunu açmıştı. Yahudiliğe de Freud'un katkısı oldu mutlaka. Muslumanlığa gelince, bu ikisi de yok. Suç ve cezayı yeterli goruyor; bilinçdışının gizemleriyle ilgilenen bir din değil.

Bir kefaret
sohbeti

Kefaret odeyemeyen bir eksik sanatçı ve yazarak onların kefaretini odeyen bir yazar

O zaman sek uler anlamda bir kefaretten soz edemiyor muyuz?

- Modernizm, hatta biraz daha geriye gidip romantik akımla birlikte soz edebiliyoruz. Coleridge'in 'İhtiyar Denizci'si klasik ornek. Modernizmde ise Flaubert'in 'Madame Bovary'sinden ve tabii Joyce'un 'Portre'sinden, Mann'ın 'Dr. Faustus'undan soz edebiliriz. Hepsinde kefaret odeyemeyen bir eksik sanatçı ve onun yerine yazarak onların kefaretini odeyen bir yazar vardır.

  • Kitab ını okurken ilk defa belki de butun eserimin surekliliğini, bir hikaye, bir sorun olarak ben de gordum. O sayfaları birkaç kere okudum, mutlulukla ve duşunerek. Zanaatkar yanımdan filozof yanıma tatlı bir çizgi çizildiğini, ikisinin guzel birleştiğini duşundum. Yazmaya verdiğim onem, sayende sanki bir ahlak ve bir anlam olarak gozuktu gozume...

- Bu guzel işte. Yazardan bağımsız okuma yontemlerini ve 'yazar oldu' kuramlarını ciddiye almakla birlikte, beni heyecanlandıran, yorumumla metni yazan insanın amacına ne kadar yaklaşabileceğim olmuştur.

  • Kitaplar ım, hakkımda yazdığın gibi... Evet, benim bir yanım, ister tarihi roman yazayım, ister gunumuzde geçen ayrıntılı destansı roman; kuçuk hurda ayrıntılarla meşgul... Boza içmeden nakkaşların kalemlerine, dort yuzyıl once İstanbul'da yenen şeylerden kuyu kazma tekniklerine pek çok gerçek, maddi şeyi doğru ve gerçekçi olarak yazmaya çalışıyorum. Bu beni gerçekliğe, var olana bir şekilde bağlıyor. Ama iyi roman yazmak için, bir de 'en genel mana'ya ulaşmak için gerekli şiirsel 'aşkınlık anları' olmalı. 'Aşkınlık anları'nda yazdıklarımın gerçek anlamını ben bile yazarken bilemeyebilirim ama yazdığımın romanda yeri olduğunu hissederim. Senin ya da senin ideal eleştirmenin 'aşkınlık anı' nedir? Yani eleştiri yazısını yazarken, tam o sırada keşfettiğin derin, en derin şeyleri lutfen soyleyebilir, bu konuda konuşabilir misin?

- Bunu hiç duşunmemiştim ama galiba boyle anlarım var. Bir tanesi, bir romana kendimi kaptırıp okurken ve o romanın dunyasında kaybolmuşken, birdenbire kalbimin hızla çarpmaya başlaması ve o dunyanın tanıdık hale gelmesi. O zaman kitabı kucağıma koyar ve o ana kadar okuduklarımın sinmesinin keyfine varırım. Karakterler ve olaylar, sanki birinci sayfadan başlamışım gibi yeniden ve farklılaşmış ya da kesinleşmiş olarak gozumun onunden geçer. Okuduğum benzer başka romanları ve hayatımı, o romana gore tekrar duşunurum.

Melek de ğilim ama yazarı kahretme zevk ve heyecanını gerçekten hiç yaşamadım

  • T urkiye'de ve yurtdışında pek çok eleştirmen tanıdım, onlarla arkadaşlık ettim, ozel sohbetlerine tanık oldum. Eleştirmenlerin çeşit çeşit kişisel heyecanı olur. Bazısı dergi, gazete okurlarına sorumluluk duygusuyla yazar. Bazısı yazarı kahretme heyecan ve zevkini arzular. Bazıları değerli bir şeyi ortaya çıkarma heyecanıyla konuşur. Bazıları da herkesin sevdiği bir eser hakkında bizi duşundurmek, derine gitmek ister. Senin benzer, gizli ya da açık boyle duyguların neler?

- Sorumluluk, kesin. Hem yazara hem de okurlara karşı. Yani melek değilim ama yazarı kahretme zevk ve heyecanını gerçekten hiç yaşamadım. Guzel şeyler yapan bir insanı neden kahretmek isteyeyim ki? Değerli bir şeyi ortaya çıkarma heyecanı, orneğin kimsenin fark etmemiş olduğu bir şeyi yakalamanın heyecanı, evet, yeteneğim olçusunde derine inmek hırsı; bunlar tanıdığım duygular.

  • Daha çok, eleştirdiğin kitabın yazarını mı duşunerek yazıyorsun yoksa okurunu mu? İnsan ikisini de hiç duşunmeden, kendini ifade için de yazabilir. Tabii yazarın bile duşunmediği şeyi ona duşundurmek en onemlisi... Kitaplarımda yoğun suçluluk duygusu var bence ama kefareti sen oğrettin bana...

- Hiç deneme yazamam. Keşke yazabilseydim; o zaman hem kendimi ifade etmek için hem de okuru duşunerek yazardım. Ama yazmaya oturunca kendimi silmeye çalışırım. Bunun tek istisnası son çıkan 'Don Kişot' incelemem ('Don Kişot'tan Bugune Roman', İletişim Yayınları). Ama o kitapla farklı bir maceram var. 'Yazarın duşunmediği şeyi ona duşundurmek' ise, yaşayan bir yazar hakkında yazıyorsa, her eleştirmenin 'kibirli' hayali olmalı.

Bir kefaret
sohbeti
' Kefaret' suç ve cezanın otesine geçen bir kavram. Muslumanlık suç ve cezayı yeterli goruyor; bilinçdışının gizemleriyle ilgilenen bir din değil. 

Biz de bir mevsimde, hakk ında yazılmış yedi kitap çıkan Orhan Pamuk'a sorduk...

Orhan Pamuk ve edebiyatı hakkında son donemde Jale Parla'nın incelemesi dışında, yurtdışında da altı kitap yayımlandı. Üçu İngilizce, ikisi Fransızca, biri de İtalyanca olan bu eserler şoyle sıralanıyor: 'Approaches to Teaching the Works of Orhan Pamuk' (Orhan Pamuk'un Eserlerini Derslerde Öğretmenin Yolları). 'Orhan Pamuk: Critical Essays on a Novelist Between Worlds' (Orhan Pamuk: Dunyalar Arasındaki Romancı Üstune Eleştirel Denemeler). 'Orhan Pamuk and the Good of World Literature' (Orhan Pamuk ve Dunya Edebiyatının İyiliği). 'Orhan Pamuk et la Litterature Mondiale' (Orhan Pamuk ve Dunya Edebiyatı). 'L 'Herne-Cahier Pamuk' (L'Herne-Pamuk Kitabı). 'Un Sogno fatto a Milano' (Milano'da Bir Ruya). Bu kitaplarla ilgili hislerini yazara sorduk...

Bir kefaret
sohbeti* Bir mevsimde hakk ınızda yedi kitap çıktı. Hepsini okuyor musunuz?
- Başka yazarlara gore hakkımda yazılanları daha çok okuyor, seviniyor ya da uzuluyorum. Anlayış, anlaşılmak hayatın en buyuk zevki... Tabii yanlış anlaşılma da oluyor. Bu yedi kitabın yazarlarının çoğunu tanıyorum ve onlar bu kitapları makale olarak dergilerde yayımlarlarken zaten okuyordum.

* Kitaplar ın çoğu yabancı dillerde. Sizi en etkileyeni hangisi?

- Altı-yedi yıl once New York'taki yayınevinin satış yoneticisi, Amerika'da 50'nin ustunde universite ve kolejde kitaplarımın okutulduğunu soylemişti. 'Benim Adım Kırmızı', 'Kar', 'İstanbul', 'Masumiyet Muzesi'... Edebiyat, roman sanatı, postmodernizm, İslam, sanat tarihi, laiklik, Batı dışı kulturler ve biraz da muzeler ve muzecilik konularında... 'Approaches to Teaching the Works of Orhan Pamuk' kitabında bu dersleri veren hocalardan 15'i ders deneyimleri konusunda birer madde yazdılar. 10 yıldır Columbia Üniversitesi'nde bazen derslerde kendi kitaplarımı okuttuğum için, ben de kendi kitaplarımı oğrencilere okutma hatıralarımı anlattım. Bir yazarın kendi romanlarının en iyi hocası olamayacağını da biliyorum.

* Bu kitaplarda sizin T urkiye'de yayımlanmamış bazı yazı ve resimleriniz de var...

- Çok buyuk arşivim, fotoğraflarım, defterlerim, yıllardır tuttuğum notlarım var. Resimli, album tarzı kitaplar için uygun. Amerikan yayıncı orada verdiğim dersler konusunda yazı, Fransız yayıncı Fransız yazarlarla fotoğraflarımı, İtalyan yayıncı da kuçuk İtalyan muzeleri konusundaki notlarımı istiyor. Ben de zevkle veriyorum...