Özet (TL;DR) @ 2018-03-11 09:38:43.238347: Psikiyatr Alper Hasanoğlu, ‘Hayat ve Diğer Hastalıklar’ adlı kitabında, hastalarının ve danışanlarının onu düşünmeye sevk ettiği konuları tek tek ele alıyor. Yalnızlık korkusu, erotizm, kararsızlık,…
Bu kitapta ilk kez kendinizi de anlatm ışsınız. "Babam sadece kendini, annem sadece beni duşunurdu, bense sıkılır, kaçmak isterdim" diyorsunuz. Akabinde de bir babadan umit kesilmesinin, hayattan umit kesilmesi demek olduğunu soyluyorsunuz...
- Evet, babalarla barışmadan hayata devam etmek çok mumkun değil. Anne, baba ve çocuk ilişkisi içinde anne şefkati ve evin içini, babaysa dışarıyı temsil eder. Bu, butun toplumlarda boyledir. Hayatla nasıl bir ilişki kuracağımızı belirleyen şey, babamızın hayatla nasıl bir ilişki kurduğudur. Sadece kendi hayatını yaşayan bir babamız varsa, o zaman hayatı kendimiz, el yordamıyla oğrenmek zorunda kalıyoruz. Çoğumuz da bunu başaramıyor. Öğrenemediğimizde de sağa sola çarpıp kendimizi yaralayıp duruyoruz.
Babayla ili şkinin, butun hayatımızı etkilediğinin farkında mıyız?
- Hiç değiliz! Turkiye oyle bir ulke ki, neredeyse hiç kimsenin gerçekten
babası olmamış. Korkulan, uzakta, başımızı bile okşamayan yabancı bir adam o!
Şanslıysanız, bir arkadaşınızın babasını gorup "Aa babalık meğer başka
turluymuş" deyip hayatınızı başka turlu kurgulayarak, o eksiği kapatacak
ilişkiler inşa etmeye çabalayabilirsiniz. Ama babalar, babalık yapmayı
bilmediği için, "Olması gereken buymuş" diyerek, babasızlığın yarattığı
boşluğu kapatmaya çalışmadan yaşayıp gidiyor insanlar. Hayat hep eksik
yaşanıyor. Yarım kalıyoruz.
Ama sonu çta aklımız var...
- Evet, "Ben annemden-babamdan gormedim ama bunu çocuğuma başka turlu
gostermek istiyorum" diyebiliriz. İyi baba çocuğuna cesur olmayı, adım atmayı,
risk almayı oğretir. Babalık, ceza vermek, bağırıp çağırmak değildir. Oysa
kuşaktan kuşağa başka turlu bir babalık aktarılmadığı için erişkin hayatımızda
da kuçuk bir çocuk gibi, bağıran, azarlayan otorite figurleri karşısında
susmaktan ve korkmaktan başka bir şey gelmiyor elimizden. Oysa artık buyuduk
ve bize bağırana, uzerimize yuruyene, tehdit edene sakince dur, bana boyle
davranmana izin vermiyorum diyebiliriz. Ama maalesef bunu hiç oğrenmedik.
Hayat ın anlamı yok, neden olsun?
Kitapta hayat ın anlamına dair bir bolum de var. Nedir anlamı?
- Bu soruyu Çehov'a sormuşlar, "Bir havucun anlamı neyse hayatın anlamı da
odur" demiş. Hayatın anlamı yok. Neden olsun? Bize kimse doğmak isteyip
istemediğimizi sormuyor, hayata oylece fırlatılıyoruz. Yaşıyoruz ve oluyoruz,
evren için hiçbir şey ifade etmeden. Ama bu kısacık omur içinde, oleceğimizi
bildiğimiz için hayata bir anlam yuklemeye çalışıyoruz.
Bu herkes i çin mi geçerli?
- "Nasıl bir insan olmak istiyorum" sorusunu kendine sormaya cesaret edenler,
belli değerler belirleyip onlar doğrultusunda bir hayat surmeye çalışıyor. Bu
yolla varlığına bir anlam katmaya çalışıyor ve o soruya içten, durust bir
yanıt verebilmişse, bu anlama ulaşıyor da. Ama şu an kendimize tutalım aynayı,
biz ne yapıyoruz? Siz bir gazeteci olarak benimle soyleşi yapıp çarpıcı
başlıklar çıkararak okunmak istiyorsunuz, fotoğrafçı arkadaşımız fotoğrafına
bakılsın diye guzel bir kare yakalamaya çalışıyor, ben kitabım okunsun diye
kitabımla ilgili doğru ifadeler bulmaya çalışıyorum. Biz şu an gerçek
benliklerimizle mi buradayız? Bence, hayır! Buradaki dort varlık içinde,
(odada kedisi de var) gerçekten otantik yaşayan tek varlık o! Biz ise
olduğumuzdan farklı davranıyoruz, çunku oleceğimizi biliyoruz. O yuzden de
hayatımıza anlam yuklemek zorunda hissediyoruz. Ama kedi oleceğini bilmediği
için hayatı anlamlı yaşamak zorunda hissetmiyor, oylece durabiliyor.
" Depresyon her zaman bir hastalık değildir" demeniz neden?
- Mutsuz olmayı depresyon sanıyoruz. Sevgilim terk etti diye depresyona
girmem, mutsuz olurum. Ya da projeyi yetiştiremediysem patron kızdığında
depresyona girmem, kaygılanırım, mutsuz olurum. Turkiye'de doğru durust bir
psikoterapi eğitimi olmadığı için, bu tarz bir sorunda psikiyatr 'tık' diye
antidepresan yazıyor. Hayatımdan memnun olmadığımda, o durumu değiştirmek için
kuçuk dunyamda bir isyan yaşamak, muhalif olmak ve bir şeyleri değiştirmek
için çaba sarf etmeliyim. Her şeyi depresyonla açıklamak çok sağcı bir
soylemdir, insanların isyan etmelerini engellemek içindir.
_ Hayat ve Di ğer Hastalıklar
_ Alper Hasano ğlu
_ Do ğan Kitap
_ 387 sf.
_ 39 TL._
Do ğacak ilk kız çocuğuna 'Onur' adı vermeliyiz
Onur neden bir erkek ismidir? Ya da şeref, erdem? Butun bu olumlu kavramların savaşlar çıkaracak, tecavuz etmek için fırsat kollayacak, cinayetlerin yuzde 99'unu işleyecek olan erkek çocuklarına veriliyor olması bilinçdışı bir gunah çıkarma, kurban kadın ve çocuklardan çaresizce af dileme midir? Dayak yiyen çocuk, tecavuze uğrayan kadın, işkence goren mağdur onurunu korumak zorunda mıdır? Onların en onurlu davranışı intikam almaktan vazgeçip yaşamaya devam etmek olmaz mı? Buna katlanamayıp ruhsal bir hastalıktan mustarip olmak onursuz bir davranış mıdır? Neden hala psikiyatrik rahatsızlığı olanlar bu toplumda damgalanmaktadır? Toplumsal onurumuz olmadığı için olabilir mi? Belki de artık Nietzsche'nin butun ahlaki değerler için bize tavsiye ettiği değerlendirmeyi yapmanın zamanı geldi. Bir adım geri çekilmeli ve onurun gerçekten gerekli olup olmadığını sormalıyız kendimize. Sonra onu yeniden tanımlamalı ve doğacak ilk kız çocuğuna da 'Onur' ismini vermeliyiz.