Özet (TL;DR) @ 2018-03-09T00:00:00.000Z: Puhu TV’de bugün final bölümü yayınlanacak olan Fi dizisindeki Sadık Murat Kolhan karakteriyle bir fenomene dönüşen, Leyla ile Mecnun dizisinde Yavuz Hırsız rolüyle ise seyircilerin...
Puhu TV'de bugun final bolumu yayınlanacak olan Fi dizisindeki Sad ık Murat Kolhan karakteriyle bir fenomene donuşen, Leyla ile Mecnun dizisinde Yavuz H ırsız roluyle ise seyircilerin sevgisini kazanan biri o. Onur Ünlu'nun YouTube projesi Gorunen Adam'da da farklı performansı ile one çıkan Osman Sonant ile dijital yay ıncılığı, dizi sektorunu ve sansuru konuştuk.
Tu ğçe İçozu:
Puhu TV ilk internet dizisi olarak Fi'yi çıkardı. Senin için bir internet
dizisinde yer almanın televizyon dizisinde yer almaktan farkı nedir?
Osman Sonant: İçerik farkı var. Daha farklı bir içerikle izleyici karşısına çıkma şansın var. Yani en azından Fi'de oyle oldu. Sansurun daha az olduğu, hayatın içindeki bazı şeylerin daha fazla gosterilebildiği, denetimsiz olmanın ozgurluğunun olduğu bir ortamda - ki o da bitmek uzere - orada olmak daha avantajlıydı.
İkincisi art ık televizyonla ilgilenmeyen genç bir kitle var. Şahsım adına diyelim ki 20 - 25 sene daha bu işi yapacaksam benim asıl izleyicim bugun aslında 18 - 25 ya da 13 - 25 yaş arasında. Bu izleyiciyi yakalarsam 25 sene boyunca beni izleyecek olan kitle onlar. Amacım bu izleyiciyi yakalamaksa; dijital bir platformda olmak daha do ğru. Çunku şu an elinde kumanda olan kitle 40 yaş ustu ve onlar bir sure sonra beni izleyemeyebilir.
Boyle baktığımızda beni asıl izleyecek ve benim bir işin içinde olmam ile birlikte pazarı temsil eden kitle, şu anda internette. Dolayısıyla dijital platformda yer alarak internetteki o yeni kitleye; o artık televizyon izlemeyen, bir şeyi televizyondan takip etmeyen ancak daha genç ve daha dinamik şeyleri seven, Netflix 'e, Puhu'ya, Blu TV'ye ve daha bir çok farklı platforma ilgi duyan, bunlardan bir şeyleri takip etmeye çalışan kitleye ulaşmak bir avantaj.
Tabii daha mobilize olmak ve her yerde izlenebilmek de ba şka bir avantaj. Dijital yayıncılık sayesinde otob uste, iş yerinde molada, hayatın her anında her yerde izlenebiliyor oluyorsun. Öte yandan geleneksel yay ıncılıkta ancak belli bir kanalda , belli bir g unde, belli bir saatte izlenebiliyorsun ve bir daha izlenemiyorsun. Ya da i şte o anki gibi olmuyor. O alışkanlıktan çıkmış olmak bir avantaj ama zaten ben Fi'den once de Gorunen Adam'da bu durumu kısmen yaşamıştım. O da YouTube'da yayınlanmıştı ama Fi daha genç bir izleyici kitlesine ulaştı.
T.İ.: Blu TV ve Puhu TV gibi yerel oyuncuların yanı sıra dijital yayıncılığın dunya çapında rekabetin gun geçtikçe arttığı bir pazar olduğunu goruyoruz. Amazon TV, Hulu, YouTube TV ve Facebook TV gibi oyuncuların yanı sıra bir sure once Disney de 21st Century Fox'un film studyosunu ve TV ekipmanlarını alarak, piyasaya adım attı. Sence uretilecek olan içerikler, bu kalabalıkta hedef kitlesine ulaşabilecek mi? Turkiye'de alternatifler arttıkça izlenme oranlarının duşmesi soz konusu olur mu?
O.S.: Hedef kitle konusunda Turkiye'deki dijital yayıncılık platformlarının çoğu zaten belli yayın gruplarına ait ama yayın grubu televizyonculuk sırasında yonunu ya da yaklaşımını daha çok belli ediyorken, dijital platformlar yonlerini belli etmemeye çalışıyorlar şu anda. Yani bu platformlar daha çok herkese hitap etmeye çalışıyor.
İçerik ve içerik bolluğu konusuna gelince, t elevizyonda 8 tane ana kanal varsa, mecburiyetten o 8 ana kanaldan birini izleyeceksin. Yapaca ğın bir şey yok. İstediğin kadar zap yap, donup dolaşacağın o 8 kanal var. Bu rakam 38 kanala çıktığında bazı kanallardaki bazı işlerden haberinin olmasına imkan yok. Dijital yayıncılıkta da aynı şey soz konusu şu anda. Mesela ben Netflix izleyicisiyim ama yani Netflix 'te bile şu anda daha haberim olmayan bir ton iş var. Ki başka bir platforma henuz uye değilim.
Platform arttıkça daha fazla iş ortaya çıkıyor ve o platformların kendi içlerindeki derin çukur buyuyor. Bu noktadan sonra oradaki bir şeyden ben nasıl haberdar olacağım? Beğenisi benimle benzer olan ya da bir yapımdan çok etkilenip bana bahseden insan sayesinde ben bir şey izleyebilirim. Boyle baktığında televizyonda geçerken 8 kanalın hepsinden birden haberdar olabilirim şu anda. Ama dijital platformlardaki buyume devam ettikçe orada haberdar olmama imkan yok.
Bu neyi getiriyor? Bir i ş eğer gerçekten çok iyiyse, kendini duyurur. Dolayısıyla Turkiye için de orası için de aynı şey geçerli. Ama orada onemli olan şey şu; Netflix, Blu TV, Puhu TV, Amazon TV, Facebook TV yani bunların hepsi bir yayın karakteri oluşturmaya çalışıyorlar şu anda. Ki şu anda bu platformlar ın ağababası Netflix; bir karakteri var ve o karakterin d ışına nadiren çıkıyor. Dış yapımlarda daha çok çıkıyor. Orijinal içeriklerinde hep oraya bağlı kalmaya çalışıyor. O bağlı kalmaya çalıştığı şey sıkıcı olmaya başladı mı acaba? Bence daha sıkıcı olmasına biraz var. Ama sıkıcı olmak için bile once bir yayın karakteri oluşturman gerekiyor.
Mesela şu anda Puhu TV, Fi ile birlikte bir karakter oluşturdu. Fi onun karakteri oldu aslında. Ama ç ok farklı bir şey yaparsa o karakteri bozabilir. Bozarsa zenginlik mi olur çeşitlilik mi olur bunu bilemiyorum. Ama şahsi goruşum her platformun kendine ait bir karakteri olması gerektiği yonunde. Her platform her telden çalarsa o zaman o platformların kendi yarattıkları bir evren olmayacak. Mesela bir Netflix evreni var şu anda. O evrene girdi ğin zaman iyi kotu karşılaşacağın şeyleri biliyorsun ve daha guvende hissediyorsun. Eğer sevdiysen, orada konforluysan emin ol ki; senin konforunu çok bozmayan şeyler karşına çıkacak. Yani karşına çıkan şeyler seninle ilgisiz olmayacak.
Bu karakterize etme çok onemli. Turkiye'dekiler de dahil olmak uzere tum dijital platformlar, kendi yayın karakterlerini oluşturmayı başardığında, kendilerine has kitlelerini oluşturarak urettikleri içerikleri o kitleye ulaştırabilecek. Ancak platformlar arttıkça sadece ama sadece çarpıcı ornekler izleniyor olacak. Yani oyle " Seyircinin onune Pazartesi gunu saat 20.00'de ne koysam izlerler?" gibi bir zihniyet kalmayacak.
T.İ.: Sence bu noktada ureticiler içerik anlamında birbirinden farklılaşabilecek mi?
O.S.: Ben de ondan bahsediyorum. Şimdi mesela biraz gizemli bir şey yapmak istediğin de " Netflix kafas ı yani" diyorsun. Dolayısıyla o şansı kaybettin. Zaten artık sınırların var. Artık gizemli ve distopik bir şey yapacaksan mahvoldun. Çunku zaten yapıldı o. Zaten yuzlerce yapıldı o platformun içinde; çunku o karakterde gidiyorlar.
O yuzden diyorum; herkesin ba şka bir yayın karakteri bulup o karakterde yurumesi gerekiyor. Bunların arasında mesela Soap Opera da olabilir, sulu komedi de olabilir. Örneğin butun içerikleri sulu komedi olan bir platform olabilir, tabii platform o riske girebiliyorsa. Üstelik başarı şansı daha fazla olabilir. Çunku bir sure sonra dijital platformların birbirinin yayın karakterini kopyaladığı bir noktaya gelebiliriz.
Önceleri "Zaten onu onlar yaptı, zaten bunu bunlar yaptı." diyerek başka dijital platformların yaptığı işlerle kendilerini sınırlandıran platformlar, bir sure sonra " Abi orada tuttu biz de yapal ım" diyebilir.
Ama onu soylemeye çalışıyorum. Kanal ın ya da platformun karakteri insan gibi. Yani s en ona bir kere al ıştıysan ve onunla goruşmek istiyorsan onunla butunuyle barışık olduğun için goruşmek istiyorsun. Arkadaşının ufak hataları olabilir arada. Affedersin arkadaşını. O platform da senin arkadaşınsa ufak tefek hatalarını gormezden geleceksin ama bir duruşu olsun istiyorsun. Çunku dostun o senin; kafanı açan, kafanı dağıtan bir arkadaşın gibi karşında. O platform "Bak sana şoyle bir hikaye anlatacağım." Diye sana geliyor aslında. Sen yaln ız kalıyorsun gece ve arkadaşından bir hikaye dinlemek istiyorsun. O arkadaşına da guvenmek istiyorsun, seni satmasın istiyorsun. Biri de senin o arkada şını taklit edip unlu olmaya çalışırsa da ona gıcık olacaksın yani.
T.İ.: 2018 yılında 80 orijinal film çekmeyi planlıyor. Sence Netflix'in bu ozgun içerik arayışı sinemada da birtakım gelişmeler yaşanmasına yol açar mı?
O.S.: Şu anda Netflix'in sinemaya katkısı konusunda bir oran ya da bir paralellik kurmadım. Ancak şoyle bir şey var; Netflix 80 tane orijinal içerik koyuyor ama baktığımızda şu anda butçelerin hala duşuk olduğunu goruyoruz. Yani çok buyuk butçeli işler çekmiyorlar, orta ve duşuk butçede durmaya çalışıyorlar. Daha zekice çozumlemelerle ç ok fazla bir gorsel efekt ya da dekor arayışına girmeden gunumuzde bir şeyleri eğip bukup distopik gelecek ya da gizem haline getiriyorlar. Dolayısıyla onlara ç ok maliyetli olmuyor. Oyuncuları hep yeni oyuncular. Çok fazla tanınmış oyuncularla çalışmıyorlar. Çalıştıkları zaman da (gulumsuyor) bence bozuyorlar biraz. Çok bilindik bir yuzun Netflix'te olması; mesela Al Pacino'nun Netflix'te olması eğer Netflix'in yayın karakterine uyacaksa tamam! Al Pacino Netflix'in o demin bahsettiğimiz platform karakterine uygun yepyeni bir şey yapacaksa da varım. Ama yepyeni bir şey yapmayacaksa o bildiğimiz kişi olarak orada olacaksa; ben hiç tanımadığım birinden Netflix'in hikayesini izlemeyi tercih ederim.
T.İ.: Bu konuda Will Smith'i nasıl buldun?
O.S.:Will Smith mesela bu durumu kurtardı, idare etti bence. Yine o Will Smith idi, bildiğimiz Will Smith "tricklerini" yaptı. Ama boyle onun bildiğimiz Will Smith algısıyla bir şey soylemediğini, başka bir evrenin içinde olduğunu, bu başka bir evrene saygı duymaya çalıştığını ve bunu durumu anlayarak uygulamaya çalıştığını ben izlerken hissettim. O evrene hitap etmesi ve o evrenin içinde guzel durması ona saygı duymama sebep oldu. Ama yine de yabancılaşıyorum. Ç u nku hikayeler o kadar orijinal oluyor ki bazen, gerçekten hiç tanımadığım bir kere bile gormediğim insanlardan izleyip hakikaten inanmak istiyorum. Tabii bu tanınmış oyunculara biraz haksızlık mı? Hani onlar başka şeyler yapıyorlar zaten. Çok orijinal bir şey yapılacaksa da yeni oyuncuların yer alması daha olumlu. Bu tur platformlar, yeni starlar ın yaratılmasına da çok buyuk katkı sağlayacak. Ama onlar ın da işte hemen o işle bağdaştırılması ve etiketlenmeleri riski var. Bir sonraki işte "no name" değiller çunku. Bir anda çok yuksek sayıda insana ulaşacaklar yani.
T.İ.: Peki dijital içerik uretimi konusunda niceliğin artması nitelikte bir duşuş yaratır mı?
O.S.: Hangi konu olursa olsun, niceli ğin artması nitelikte her zaman bir duşuş yaratır. Eğer biskuvi markası artarsa biskuvilerin kalitesi duşer. Bu kadar basit. Çunku kar elde etmek için ham maddeyi bir şekilde zayıflatman, eksiltmen ve değişik bir takım kimyasal formuller bulup bir şeyi daha ucuza getirmen gerekir çunku rakip çoktur. Reklam konusunda sansasyonlar ı arttırıp daha itici şeyler yapabilirsin, daha vahşileşebilir ortam. Bunlara sebep olacak tabii. Ama bu kaçınılmaz bir şey zaten. Bir şeye çok fazla bir eğilim varsa nitelik her zaman azalacaktır.
T.İ.: Roportajın başlangıcında da bahsettiğin uzere daha once Onur Ünlu'nun YouTube'da yayınlanan Gorunen Adam dizisinde yer aldın. Sence bu dizinin geleneksel yapımlardan farkı ne idi? Beklediğiniz başarıyı yakalayabildiniz mi?
O.S.: Benim şahsen beklediğim bir başarı yoktu. İlk defa yapılacak bir şeydi. Ben sadece i şin sponsorunun beklentisini biliyordum. İşin s ponsorunun beklentisinin de kar şılandığını, boyle buyuk bir tatmin yaşamadığını ama beklentilerinin ustune çıktığını biliyorum sadece. Ama tanıtımında veya reklamında belki eksiklik olmuş olabilir. İş biraz değişik bir işti. Çoğunlukla absurt komedi seven kitlenin de hemen gelmesi bekleniyordu. Ama onlar da her gel dediğinde gelmiyorlar. Başka şeyler arıyorlar.
Çok meşakkatli bir işti gorunen adam. Çok fazla gorsel efekt vardı. Çekimlerin teknikleri bizim için çok yeniydi. Yani yeşilde her sahneyi neredeyse tek başına oynamak ve etrafında hep başka insanlar varmış gibi oynamak bir oyuncu için çok zor bir deneyim aslında. Özellikle klasik oyunculuğa alışmış bir oyuncu için saçma bir deneyim. Ama s eni y onetmekle mesul olan kişi Onur Ünlu olunca, o saçmalığın da ne kadar guzel olduğuna seni inandırınca, sen o saçmalığı da çok seviyorsun. Çunku onunla zaten ne saçmalığa girsen seviyorsun.
Yine de bence G orunen Adam erken bir işti. Gorunen Adam bu tur platformlar ve bu tur işler biraz daha fazla yapılmaya başlanıp da ortam biraz ısıtıldıktan sonra yayınlansa çok başka bir şey yakalayabilirdi.
T.İ.: Onur Ünlu şimdi de BluTV'de Dudullu Postası'nı hayata geçirdi. Sence dijital yayıncılık geleneksele hitap etmeyen yapımların kendini gosterebilmesi için bir fırsat mı?
O.S.: Şimdi, aslında fırsat olması gerekiyor. Fakat bu durum biraz platformların cesaretleriyle alakalı. Mesela platform, eğer guçlu bir platformsa, kendi bunyesinde o alternatif ve normalde kendine yer bulamayacak şeylere yer verir. Tabii ki onlar daha duşuk butçeli olur. Tabii ki yapım surecinde platform tarafından daha uvey evlat muamelesi gorurler ama en azından onlara o evde bir oda verilir. Kiler verilir, sandık odası verilir ama yine de bir oda verilir normal şartlarda.
Fakat şu anda T urkiye'de daha yeni yapılmaya çalışıldığı için bu; alternatif şeylere fırsat vererek geleneksel izleyiciyi kaçırmaktan çok korkuyorlar. Fakat bir şekilde şu anda B lu TV 'nin bu minvaldeki ikinci, uçuncu işi ve hiçbiri genel itibariyle geleneksele hitap eden işler değil şu ana kadar. Bu anlamda iyi bir şey mi yapıyor? Geleneksele hitap etmeyen bir i şe yer verdiği için, evet, iyi bir şey yapıyor hatta ç ok iyi bir şey yapıyor. Masum , 7y uz ve Dudullu Postas ı aslında Totalin asla peşinden koşmayacağı işler. Ama BluTV bu konuda ne duşunuyor mesela? Çunku ister istemez takip çisi ve izleyicisi çok kısıtlı kalıyor.
T.İ.: Yani çok segmente etmiş oluyor…
O.S.: Çok çok segmente etmiş oluyor. Bağlı bulunduğu yayın kuruluşunun pozisyonuna gore şaşırtıyor. Mesela bunları da yapsalardı ama bunlar alternatif işleri olsaydı. Biraz da genel kullanıcıya hitap eden içerikler oluşturabilirlerdi. Herhalde var bir tasarıları. Boyle boyle yurumek istiyorlar belki…
T.İ.: Belki de kendilerini Puhu TV'den boyle farklılaştırıyor olabilirler…
O.S.: Evet yani kendi karakterizasyonu belki bu olabilir. B ir alternatif i ş seçersin iyi kotu bir izleyiciye ulaşırsın. Ama o kadar alternatif işler seçiyorlar ki bence o izleyiciyi de segmente ediyorlar. Yapt ıkları şey guzel ama bence ticari değil. Onların pozisyonu bana hiçbir şekilde dokunmuyor ama bir sure sonra biz bu i şe yanlış başladık deyip tamamen total bir şeye donecekler mi diye de merak ediyorum. Keşke bunu gerçekten boyle surdurebilseler. Bu şu anda belki 2-3 iş olunca biraz zayıf gibi gozukuyor daha ama… bu mesela 13 iş olduğunda, ya da 17 iş, 20 iş olduğunda boyle, bu bir şey ifade edecek… Bunu tutabilirlerse… Ama ben T urkiye'de hiç sanmıyorum ticari olarak 18 iş de Masum gibi, 18 iş de Dudullu Postası gibi; çok zorlanırlar eğer ticari bir kaygıları varsa. Ama eğer boyle karakterize edeceklerse kendilerini de ger çekten helal olsun. Şimdiden yolları açık olsun.
T.İ.: Leyla ile Mecnun dijitalde olsaydı eğer bir fark olur muydu sence?
O.S.: Eğer Leyla ile Mecnun televizyonda bittiği sırada dijital bu noktada olsaydı. Ve biz dijitalde Leyla ile Mecnun'a devam etseydik. Buyuk ihtimalle ç ok uzun y ıllar unutulmayacak izlenmeler alacaktı. Bitmezdi o zaman … Arka Sokaklar'a bağlardı. Dijitalin Arka Sokaklar ı olurdu Leyla ile Mecnun. Ama dijitalde ba şlasaydı Leyla ile Mecnun, Leyla ile Mecnun olmazd ı. Leyla ile Mecnun 'un, Leyla ile Mecnun olmasının en buyuk sebeplerinden biri TRT'de yayınlanıyor oluşudur. Başka turlu Leyla ile Mecnun olamazdı. Çunku bizim televizyonda g osterilemeyen şeyleri, başka şeyler uzerine kodlayıp insanlara sevdirme durumumuz asla oluşmayacaktı. Çunku biz dijitalde olsayd ık onları gerçek olarak kullanıyor olacaktık. O anlamda bir sıradanlığa gitmiş olacaktık.
T.İ.: Netflix ve Amazon duzenli olarak yeni içerik arayışında, hatta Netflix yerli yapımlara da destek veriyor. Netflix'in ilk Turk orijinal dizisi 2018'de yayınlanacak. Fantastik bir yapımla izleyici karşısına çıkan Netflix; sence Puhu TV ve Blu TV gibi yerel izleyiciye hitap edebilecek mi?
O.S.: Netflix'in yerelleşebilmesi için acı bir şey soyluyorum: " Bedava olmas ı gerekiyor." Turkiye'de alternatif bir şeyin kabul edilebilmesi için bedava olması gerekiyor.
Baştan beri benim tahminim şu; dizime haksızlık etmeyeyim, oynadığım dizi gerçekten kaliteli bir dizi, seyirciyi hak eden bir dizi bunlarda hiçbir problemim yok. Ama e ğer Puhu TV paralı olsaydı yani 10 TL bir bedeli olsaydı, biz 100 - 120 milyon izlenmeye ulaşamazdık. Şimdi herkesin elini vicdanına koyup doğruyu soylemesi lazım. İ nternete Puhu TV yazıp izleye basıp 10 saniye içinde ve hiçbir para vermeden ulaşabildiğin bir şey olması tabii ki onu izlenebilir kıldı. 10 TL olsaydı ne olacaktı acaba?
Mesela yıllar once Ulan İstanbul bunu denedi. Dizi, televizyonda yay ından kalkacaktı. İ nternetten yay ın konusunda hemen bir çozum buldular. Kanalın internet sitesinde yayınlanacaktı. İ nternette yayınlanacak olan ilk bolume sponsor buldular. Dizinin maliyetini kar şılamıyordu ama bir şeydi en azından, 1 milyon insan izledi o yayını. İkinci bolumde de yine sponsor vard ı ve yine 1 milyon izlendi. Üçuncu bolume 1,99 TL fiyat bi çildi. Bir dizi bolumu için bence fazlaydı. Zaten bir platforma aylık 10 TL - 15 TL bir rakam veriyorsan ve yuzlerce içeriğe bir anda ulaşabildiğin bir ortamda bir dizinin bir bolumune 2 TL istemek biraz fazlaydı ama iyimser duşunelim; 2 TL idi topu topu. 20 bin ki şi izledi.
1 milyondan 20 bine indi bir anda. 980 bin ki şi toz oldu. Hani takip ediyordunuz? Hayran ıydınız. Klavye başında dizi sona ermesin diye yazıyordunuz. Seyirci paray ı gorunce sahiplenmedi, gitti. Bizim milletimiz bu konuda boyle. Biz para vermeyi çok sevmiyoruz. Dolayısıyla e ğer Puhu TV para istiyor olsa bugun Fi'yi o 100 milyonun 80 milyonu terk eder. Yani o 80 milyon izlenmeyi alamazsın, 20 milyonda kalırsın. Çunku izleyici o 15 - 20 TL'yi vermek istemiyor.
İzleyicinin başında zaten bir yuk var. Ayda 50 TL'den başlayan 150 TL'ye kadar giden paralar oduyor izleyici, duz yayına yani. İzleyeceğini kontrol edemediği, karşısına ne sunulursa onu izlemek zorunda olduğu ve bu zihniyetle çalışmakta olan bir sisteme hala yuklu bir para oduyor.
Dolayısıyla yerelle şmek paraya bakar. Bedavaysa yerelle şirsin.
T.İ.: Biraz konu izleyici kitlesine geldi. Bu anlattıklarının yanı sıra sence Turkiye'deki izleyici kitlesinin dijital yayıncılığa bakışı nasıl?
O.S.: İnsanlara internetten izlemek konforlu gelmiyor. Şoyle duşun, izleyici gitmi ş 52 inç televizyon almış. Ve eşi çocuğu ya da evdeki başka biri yayını izliyor o sırada. İstediği kadar ak ıllı televizyon olsun bir şey fark etmiyor. Gidip 13 in çlik laptopundan bir şey açıp izlemek hoşuna gitmiyor. Çunku bir şey izlemek için 10 bin TL para verdi ve o televizyonu ald ı. O t elevizyonda ise bir kumanda var ve kimin s ozu geçiyorsa… Bunun yanı sıra 90 ya şında tabletten Fi izleyen birinin fotoğrafını gordum ben.
Bizim ekipten birinin akrabası; 90 ya şında kadıncağız ve tabletten kulaklığını takmış Puhu TV'den Fi izliyor. 90 yaşında yani! E şimdi merak eden izliyor ama i nternetten bir şey izlemek bazı insanlara hala çok yeni geliyor. Puhu TV'de yayınlanan Fi'de oynadığımı soylediğimde bazı insanlar bana "Nasıl gireceğim oraya?" diyor. Aslında 4 basit i şlemde diziye ulaşabiliyorsun ama bu bazı insanlara zor geliyor. İnternetten bir şey izlemeye dair insanlarda çozemediğim gizemli bir korku var.
Bir de şoyle bir algı var: " İ nternetteyse ne kadar kaliteli olabilir ki?", "Ne ile çekilmiş olabilir en fazla?" Bilmiyor ki Fi 'yi 70 kişi çekiyor. Bir televizyon dizisi 5 g unde çekiliyorsa, Fi'nin bir bolumu 10 gunde çekiliyor. İnternet ile ilgili fikrimiz YouTube 'dan ibaret bizim. İnternet'te bir dizi varsa YouTube'daki bir video gibidir algısı var. Bilmiyor ki 4K çekiyorsun. Oralarda değil seyirci henuz.
Ç ok az bir kesim insan bu işleri takip ediyor, bu işlere meraklı ama onlar ın sayısı çok az şu anda.
T.İ.: Turkiye'deki yapım dunyası (oyuncular, yapımcılar, yonetmenler, set çalışanları) dijital yayıncılığa nasıl yaklaşıyor?
O.S.: Hepsi şu an çok merak ediyor. Orası yeni bir dunya. Ö zellikle yapımcılar, bu sene Fi'den sonra Puhu TV veya Blu TV ile iş yapmak istiyor. Hepsi çok sıcak bakıyor. Çunku reyting karşılığı olarak oradaki izlenmenin ç ok iyi bir reytinge denk geldiği goruldu. Fi mesela televizyonda yay ınlansaydı 10 reyting gibi bir şey alacaktı ki bu gayet guzel bir reyting. İzlenmesi boyle olsaydı televizyonlarda da ilk sırada olacaktı. E bunu duyunca insanların iştahı bir kabardı.
Bir de u run yerleştirme imkanları daha fazla, reklamlar daha k ısa, izlemesi daha kolay. Ula ştığın kitle sınırsız. İzleyen bir daha izleyebiliyor hemen arkasından. Çok avantajı var. Herkes merak ediyor. Bir de değişik hikayelere yer verilebiliyor.
Bazen yapımcılar suçlanabiliyor: "Biraz da yeni bir iş yapın.", "Biraz da yeni hikayelere yer verin." Diye. Onun da eli kolu bağlı. Yapımcı dediğin adam da sağ tarafı iktidar, sol tarafı muhalefet, karşısında halk ,kime nasıl yaranacak? T urkiye'de kimin hikayesini anlatsan başka birine dokunuyor. Boyle bir karakter var, olmaz iktidara dokunur, boyle bir karakter var, olmaz etnik gruplara dokunur, boyle bir karakter var olmaz konjonktur boyle değil. O y uzden ortalama hikayeler, birbirine benzeyen ortalama karakterler var. Çunku mecbursun, sen de bu işin ticaretini seçmişsin ve piyasa senden o sene 3 tane dizi bekliyor.
Eğer bu sene 3 tane dizi yapmazsan, seneye de 3 tane dizi yapmazsan uçuncu sene kimse senin dizini almayacaktır. Dolayısıyla yap ımcıları biraz cesaretlendirdi bu platformlar. "Dosyada bekleyen ş oyle bir projemiz vardı onu televizyona yapamazdık ama internete yapabiliriz." Diyebiliyorlar.
Oyuncular i çin yine çekici hale geldi internet. Oynayacakları karakterler de ğişecek çunku. Onlar da değişik karakterler oynama şansı bulacaklar.
Ekipler için daha değişik oldu çunku bizim hikayemiz daha kısa surelerde çekilmesine izin vermedi ama başka hikayeler için boyle bir olasılık doğdu. Dijital platformlar standartlar ı kolaylaştıran, standartlar ın oturmasına yardımcı olan bir şey olabilir. Hem ç alışma saatlerinin hem de ç alışanların hakları gibi konuların daha çok kendini bulabileceği bir yer haline gelebilir dijital platform. Ke şke buna yarasa. Keşke insanlar gerçekten normal çalışma saatlerinde hak ettikleri parayı kazanarak, yeteri kadar dinlenerek yeteri kadar konsantre olabilerek işlerine devam etse. Dijital platformlar standartlar ın oturması, her departmandan insanın işini severek yapabilmesi ve inandığı bir hikayeye katkıda bulunabilmesi için tek umut. Çunku televizyonda oyle bir umut kalmadı. 2,5 saat dizi çekeceksen hiçbir standarttan bahsedemezsin çunku.
T.İ.: Dijital yayıncılık Turkiye'deki dizi anlayışını değiştirebilir mi? Dizi surelerinin uzunluğu, oyunculuktaki gereksiz durağanlıklar, dizinin uzunluğu nedeniyle senaryoya eklenen yapay dramalar ortadan kalkar mı? ****
O.S.: Turkiye'deki platformlar ABD'de de olan uluslararası standartı getirmek istiyor. Gerçekten 40-45 dakikalık bir drama ya da 25 dakikalık bir komedi bunu biz de yapmak istiyoruz. Herkes istiyor. Yap ımcı da istiyor, oyuncu da istiyor. Fakat pazarın oturması lazım. Yani dijitalden elde edilen gelirin televizyon uzerinden elde edilen gelire yaklaşması gerekiyor. Eğer 45 dakikada 2.5 saatlik televizyon dizisinin kazand ığı parayı kazanabiliyorsak o zaman 45 dakika olacak o zaten. Problem şu; 25 dakikal ık komedide sen o parayı televizyonda kazanamıyorsun. Çunku yayın akışı ve maliyet arasındaki dengeye takılıyorsun.
Dijitalde ise ka ç kişinin izlediği belli ve hemen belli oluyor. G unlerce beklenmiyor, art ışlar, azal ışlar, dakika an be an takip edilebiliyo r. Yani 45 dakikada 2.5 saatlik dizinin gelirini yakaladığın anda o diziler 45 dakika komediler 25 dakika olacak.
Dolayısıyla o 45 dakikalık dizi de 7 gunde rahat rahat çekilecek, rahat rahat montajlanacak, o gorulen hatalar olmayacak, daha fazla ozenilecek. Rekabet artt ıkça hikayeler değiştikçe, hikayelerdeki karakterler değiştikçe oynadıkları karakterlerin uzerine yatan, y ıllarca aynı karakteri oynayan oyuncuların işi biraz zora girecek. Çunku o değişik karakterleri oynamaya alışık olmayan çok oyuncu var. Gerçekten o yeteneğe sahip, gerçekten o hamura sahip, gerçekten o işi yapmayı seven, gerçekten bir karakter yaratmayı seven oyuncular o zaman işte bizim baş tacımız olacak.
T.İ.: İnternet yayınlarına RTÜK denetimi TBMM Plan ve Butçe Komisyonundan geçti. RTÜK, duzenlemenin yasalaşması durumunda internetten yayın yapan kanalların lisans başvurusunu değerlendirecek ve tıpkı televizyonlar gibi "uygunsuz içerik" halinde lisansı iptal etme hakkına sahip olacak. Aynı şekilde dijital yayıncılar artık RTÜK'ten lisans almak zorunda kalacak. RTÜK ayrıca bu yayınları denetleyecek ve istediği gibi kapatma, karartma ve yayın durdurma cezası verebilecek. Bu durum Netflix, Blu TV ve Puhu TV gibi internetten yayın yapan dijital platformları kapsıyor. Sence bu durum Turkiye'de dijital yayıncılığı nasıl etkiyecek?
O.S.: Biraz zek a, biraz ozveriyle sansure gerek kalmadan o sansuru yıkarsın, kimsenin o sans uru senin yıktığından haberi olmaz. Mesaj yerine ulaşır, herkes alacağını alır. Gorunurde her şey temizdir ama altında patlamalar oluyordur. Bunu yapacak olan şey zek a. Zekayla oyle şeyler anlatabilirsin ki; seni sans urleyecek olan adam onu anlayana kadar sen çoktan oralardan geçmişsindir. Aynı kelimeyi aynı duyguyu başka nasıl anlatacağımızı duşunseydik, sansure hiç gerek kalmazdı. Dijital yay ıncılık, illa içki içen, uyuşturucu kullanan ve sevişen insanların hikayelerini anlatmak zorunda değil. Toplum olarak ayn ı kitapları okusaydık, aynı muzede aynı resimlere baksaydık, aynı dili konuşabilecektik. Bu sefer her şeyi gostererek anlatmamıza gerek olmayacaktı. Odanın ışığını kırmızıya dondurecektik ve diyecektik ki aşk var bu odada. Herkes de bunu anlayacaktı. İlla niye onları sevişirken gorelim ki? Turkiye'de hiçbir işin ilerlememesinin sebebi ortak edebiyat zevklerinin olmamasıdır.
T.İ.: 2020 yılında kuresel anlamda dijital TV pazarının 2020'de 42 milyar dolara ulaşması bekleniyor. Sence Turkiye bu pastadan ne kadarlık bir pay alacak?
O.S.: Kendimize ozgu hikayeleri biraz once anlattığım çerçevelerde insanlara anlatma şansı bulursak tahmin etmediğimiz izlenmelere ulaşabilir Turk içerikleri. Ama çok k ısa vadede o 42 milyar doların 1 milyar dolarını dahi almak ruya olur.
T.İ.: Fi'den sonra dijital yayıncılık alanında yeni bir projede yer almayı planlıyor musun? Oyunculuğun otesinde Amazon ve Netflix gibi içerik arayışı içerisinde olan şirketlerin karşısına yeni bir senaryo ile çıkmayı duşunur muydun?
O.S.: Dijital dizi konusunda en tecr ubelilerden biri oldum iki işte oynayarak. Ben sevdim bu ortam ı. Gelecek projelerde kesin bir şey yok. Televizyon da olabilir dijital de olabilir. Ama g onlum dijitalden yana açıkçası. O da tekrar soyluyorum; şimdi gerçi Fi dizisi televizyonda yay ınlanacak ama s ıfırdan televizyonda yayınlansaydı boyle mi olurdu, boyle mi yazılırdı, başka oto sansurler veya sansurler devreye girer miydi, cesur olunur muydu, olunmaz mıydı çok şuphelerim var bu konuda. S ıfırdan yazılacak olsa bir Turk dizisinde Sadık Murat Kolhan gibi bir karakter olur muydu ve ben oynayabilir miydim o sahneleri çok şupheliyim. O yuzden dijitalde daha enteresan karakterleri oynama şansı beni daha çok cezbediyor şu anda. Yine o yuzden, dijital devam etse daha g uzel olacak sanki.
İçerik konusuna gelince; piyasadaki herkes dijital platformlara yeni bir senaryo ile gitmek istiyor. Kendi i çeriğim ile gitmek ve platformlarda o şekilde yer almak çok çekici geliyor bana ama o tarafta işlerin nasıl yuruduğunden emin değilim. İlk furya işlerini yaptıktan sonra ortaya çıkan tabloya gore ben de gitmeyi duşunebilirim. Çunku o arada hangi platform ne kadar karakterini bozacak ne kadar karakterinin inşasına yardım edecek belli olur. Aslında distopik bir T urk içeriği yapmayı çok istiyorum. Kafamda yeni yeni bir şeyler oluşuyor ama tum bu konuştuğumuz nedenlerden oturu her şey çok sınırlanıyor. Çunku daha d uşunurken otosansur başlıyor.
G orsel Kaynak: Puhu TV