Özet (TL;DR) @ 2017-11-19 09:34:04.625327: Son yıllarda hep Nâzım Hikmet’le Bertolt Brecht’in hayatından kesitler sunan metinleri ve Gogol’ün büyük eseri ‘Bir Delinin Hatıra Defteri’ni oynuyordu. Bu kez sahnede güncel bir konuyu, gündemin en…



Oyunun tan ıtım metninde, "Ülkelerimiz oluyor. Bir ulke olmeye başladıktan sonra yapacak bir şey yoktur" deniyor. Çok çarpıcı bir ifade... Ne oluyor ulkelerimize?- Bize hep sermayenin kureselleşmesi sonucunda dunyadaki zenginliğin daha eşit paylaşılacağı fikri şırınga edildi. Ama tam tersi oldu; yoksullar daha da yoksullaştı, zenginler daha da zenginleşti, ulkeler arasındaki eşitsizlik arttı. Savaş ve açlık insanları çaresiz bırakıyor. "Öleceksek de bu yolda olelim" diyerek kendilerini yollara atıyorlar. Kimi dikenli tellere takılıyor, kimi denizlerde boğuluyor. Çoğumuz anlamıyoruz, "Neden boyle yapıyorlar ki" diyoruz. Boyle yapıyorlar çunku çaresizler! Gitmezlerse zaten olecekler. Çok acımasız bir dunyada yaşıyoruz. O ifade de oyunumuzun yazarı Matei Visniec'e ait. Goçmenlerin ulkelerini kastediyor.

Suriye politikamıza başından beri karşıyım

Genco Erkal: Anadolu'da kendimi Tarkan gibi
hissediyorum

◊ Di ğer ulkeler; Turkiye, Avrupa ulkeleri, Amerika olmuyor mu?

- Bu oyundaki goçmenler onlara şoyle sesleniyor; "Bizi kuçumsuyorsunuz, tehlike olarak goruyorsunuz ama herkes gunun birinde goçmen olabilir. Bizden korkmayın, kapılarınızı açın, sınırları ortadan kaldıralım, dunya nimetlerini paylaşalım..."

◊ Bat ı'nın goçmen politikasını nasıl buluyorsunuz?

- İkiyuzluce. Goçmenlerin haklarını duşunuyor gibi gorunup kendi çıkarlarını savunuyorlar.

◊ T urkiye'nin bu konudaki duruşu?

- Turkiye'nin Suriye politikasına başından beri karşı çıktım. Kurucumuz Mustafa Kemal Ataturk, "Yurtta barış, dunyada barış" demişti. Bu en guzel dış politika anlayışıdır bence. Ortadoğu çok tehlikeli bir bolge. Oraya burnunu sokan kolay kolay çıkaramaz. ABD, Saddam'ı devirdi, ne oldu? Afganistan'a karıştı, ne oldu? Biz de aynı hataları yaptık. Daha fazla zarar gormeden oradan çekilmemiz lazım. Komşu ulkenin lideri diktatordur diye entrikaların içine girmek, "Oradan kaçanları kucaklamak lazım" deyip kapıları açmak, buraya gelenlere size oy versinler diye kendi yurttaşlarınıza tanımadığınız ayrıcalıklar tanımak, onları alelacele vatandaş yapmak... Bunları onaylamaya imkan yok.
◊ "Kapılar açılmamalıydı" demiyorsunuz ama değil mi?- Onu diyemem. Suriye'ye mudahale etmemeliydik. Ama ettiysek tabii ki insani yardımda bulunmak çok saygıdeğer bir davranıştı. "Niye geldiler, bizi rahatsız ediyorlar" deniyor, ne yapsınlar? Bizimkiler de belki zaman zaman rahatsız olmakta haklı ama o insanlar da canlarıyla uğraşıyor.

◊ T urkiye'deki yoneticiler multecileri Batı'ya karşı koz olarak kullandıkları iddiasıyla eleştiriliyor...

- Angela Merkel de multecileri pazarlık konusu yaptı ve çok oy kaybetti. Turkiye'ye, "Sen onları orada tut, ben de sana şu kadar para vereyim" dedi, sonra o parayı veremedi, buradakilerle bozuştu. İnsan bunları takip edince politikanın iğrenç bir şey olduğunu gorup uzak durmak istiyor. Hadi biz uzak durabiliriz ama sorumlu durumda olanlar ne yapsın? Cambaz olmak zorundalar. 'Bir tarafta Trump'a yanaşayım, obur tarafta aman, Putin'i kusturmeyeyim... Çin'le ne durumdayız, Avrupa Birliği'ni ne yapsak?' Dışarıdan bunlara bakınca insanın dili tutuluyor.

Genco Erkal: Anadolu'da kendimi Tarkan gibi
hissediyorum

O çocuklar

k ışın ne yapacak?
◊ T urkiye'de toplumun goçmenlere bakışını nasıl buluyorsunuz? Bir yanda kendi evini açanlar, iş bulanlar; ote yanda komşu olarak istemeyenler, her fırsatta şiddet uygulayanlar var. Ama hemen herkes Suriyeli goçmenler meselesini geçici bir sorun olarak goruyor, oysa uzmanlar bu konunun uzun yıllar Turkiye'nin bir gerçeği olacağını soyluyor...
- Bayramda ulkelerine gittiler, geri geldiler. Turk toplumu da haklı olarak dedi ki, "Gidebiliyorlarsa niye geliyorlar." Belki de ancak çok çaresiz olanlar burada sığınma talebinde bulunmalı. Geri kalanlar olanakları varsa ve Suriye'de bir barış yapılacaksa ulkelerine donmeli. Burası da biraz rahat etsin. Çunku biz daha kendi insanımızın karnını doyuramıyoruz. Üstune bir yuk daha geliyor. Yazın sokakta yalınayak, baldırı çıplak Suriyeli çocukları gorunce "Kışın ne yapacaklar" diye duşunuyordum. O adamlar, kadınlar çocuklarını nasıl koruyacaklar, nasıl besleyecekler, nasıl okutacaklar? Bana sormayın, ben bilemiyorum bu işin içinden nasıl çıkılacağını. Açlık ve eşitsizlik... İnsanın karnı iyice acıkıp da başka çaresi kalmazsa ne yapacağı belli olmaz. Tutamazsınız, frenleyemezsiniz. Maalesef oralara doğru gidiliyor.

Ç ığlık atıyorlar, gozleri yaşlı gelip boynumuza sarılıyorlar

◊ Son y ıllarda Anadolu turnelerinde nasıl bir Turkiye goruyorsunuz?- Anadolu'da oruç saatlerinde çay bile içemiyorsunuz artık. Eskiden boyle değildi. Mesele burada; artık bu ulkede herkesin sunni Muslumanların hayat tarzını benimsemesi şart koşuluyor.

◊ Ba şka neler gozlemlediniz?

- İzleyicinin tiyatroya ilgisi beni çok duygulandırıyor. Oyun bittikten sonra oyle bir tezahurat oluyor ki şaşıyor insan. Çığlık atıyorlar. Gozleri yaşlı gelip boynumuza sarılıyorlar. Kendimi Tarkan gibi hissediyorum.

Biz gene de umidimizi kaybetmeyeceğiz, çalışacağız

◊ T urkiye'nin goçle ilgili meselesi Suriyeli multecilerle sınırlı değil. Bir de artık Turkiye'de yaşamamayı seçip bu ulkeden gidenler var...- Evet, duyuyorum. Artık kolay değil burada yaşamak. İnsanlarda artık 'ikinci bir seçeneği duşunmek zorundayız' duşuncesi var. Ülkemiz için ne kadar acıklı... Ben ulkemi bırakmam. Belki yaşım çok ilerlediği için boyle duşunuyorum. Bir de kime bırakacağız? Bizim toprağımız, bizim dilimiz, bizim insanımız... Nasıl bırakıp gidilir? Ama gidenlerin neden gittiğini de anlamıyor değilim. Turkiye, insanların sorgusuz sualsiz tutuklanabildiği bir ulke oldu. Avrupalı sanatçılar turneye gelmiyor...

◊ Tiyatro Festivali 'ndeki 'III.: Richard' oyunu bu yuzden iptal oldu değil mi?

- "Turkiye'de bu işin kuralı yok, Osman Kavala'yı aldılar, bizi de alırlarsa" dediler. OHAL var bir kere... O 'hal' her şeyi hallettiği için... Yargıç karşısına çıkana kadar en iyi ihtimalle bir yıl geçmiş oluyor.

◊ Bir k ısım da Turkiye'deki eğitim sistemiyle baş edemediği için gidiyor...

- Torunum iki yılını TEOG için harcadı. Buluğ çağında bir kız, hayatının en guzel gunlerinde sabah 8'de evden çıkıp akşam 11'de eve geldi. Kimin ona boyle bir hayat dayatma hakkı var? Sonra da "Yanılmışız" deyip vazgeçiyorlar, sınavları kaldırıyorlar. "Yanılmışım, beni kandırdılar..." Çok kolay bunları soylemek. Bu ulkede tek soz sahibi sizseniz yanılmaya hakkınız yoktur. Bizi yoneten sizsiniz. Kimseye de hesap sordurmuyorsunuz ustelik. "Ben oraya milat koydum, ondan evvelkiler sayılmaz" demekle olur mu? Bunları duşundukçe insan ne yapacağını bilemiyor.

◊ Ge çen seneki roportajımızda, "Vazgeçmeyi, umutsuzluğu kendime de insanlara da yakıştıramıyorum. Mucadele edeceğiz" demiştiniz...

- Evet biz gene de umidimizi kaybetmeyeceğiz, çalışacağız. Birbirimize umut, mucadele gucu vermek

zorundayız.

Sine ğin sesini duyuyorsanız  oyun iyi gidiyor demektir
◊ Sizi çok az tanıyoruz. Neler yaparsınız çalışmadığınız zamanlarda?- Bir kızım, iki torunum var. Torunlarımdan biri 14, biri 12 yaşında. En az haftada bir kez goruşuyoruz. Onun dışında yuzuyorum. Spor yapmazsam kendimi kotu hissediyorum. Ama 15 gundur yapamıyorum. 'Hamileliğin' son gunleri çunku... Yeni oyun çıksın, tekrar başlayacağım. Oyunun ilk gecesi olum kalım savaşıdır. Seyirci sevecek mi, oksurmeye mi başlayacak?

◊ Öksurukten mi olçersiniz gidişatı?

- Öksuruk ve kımıldanma. Şimdi bir de telefonların ışıkları yanmaya başlıyor. O zaman "Eyvah, seyirci gitti, hemen ilgiyi geri kazanalım" diyoruz. Ama kazanmışsak da muthiş bir sessizlik olur. Sadece uçan sineğin sesini duyarız o zaman.

G oçmenlik meselesini yedi karakterle anlatıyor

'Goçmenleeeer' oyununu 21'inci Tiyatro Festivali kapsamında 21 Kasım Salı ve 22 Kasım Çarşamba 20.30'da Kenter Tiyatrosu'nda izleyebilirsiniz. Oyun, sezon boyu da cuma ve cumartesi akşamları yine Kenter Tiyatrosu'nda olacak, İstanbul'un ve Anadolu'nun çeşitli salonlarında izleyiciyle buluşacak.

Genco Erkal: Anadolu'da kendimi Tarkan gibi
hissediyorum

Genco Erkal: Anadolu'da kendimi Tarkan gibi
hissediyorum

Cannes 'da Altın Palmiye alan Östlund'un 'Kare'si, Haneke'nin son filmi 'Mutlu Son', geçen hafta vizyona giren Kaurismaki imzalı 'Umudun Öteki Yuzu' goçmen sorunun ele alıyordu. Beyazperde tamam, şimdi sıra sahnelerde mi?- O filmlerde çok başarılı biçimde incelemişler bu konuyu. Bundan sonra sahnelerde de daha sık goreceğiz bence.

Siz bu konuyu sahneye ta şımaya nasıl karar verdiniz?

- Ülkemizdeki Suriyeli goçmenleri gordukçe, onlarla ilgili haberleri okudukça "Hay Allah, bir şey yapamıyoruz" diyordum zaten. Paris'te her gidişimde mutlaka uğradığım bir tiyatro kitapçısı var, Le Coupe-Papier. Son gidişimde orada bir kitap gordum, kapağında botla Akdeniz'i geçmeye çalışan multeciler vardı. Yazarı Matei Visniec, daha evvel Devlet Tiyatrosu'nda oyunu oynanmış, Romen bir yazar. Birazcık hayatını biliyordum; Çavuşesku doneminde ulkesinden kaçıp multeci olarak Fransa'ya gitmiş bir gazeteci, oyun yazarı... Kitabı uçakta okudum ve hemen "Tamam, ben bu oyunu yapıyorum" dedim.

İ zleyici uzun zamand ır bu kadar guncel bir konuyu ele alan bir oyunda izlemiyordu sizi...

- Evet. Brecht'i 1968'den beri, Nazım'ı 1975'ten beri, Deli'yi ('Bir Delinin Hatıra Defteri')1965'ten beri oynuyorum.

Yine çok uzun zamandır bu kadar kalabalık bir kadroyla oynamıyordunuz...

- 'Sivas 93'ten beri bu kadar kalabalık bir kadroyla çıkmıyordum sahneye. En fazla iki oyuncu, uç muzisyen... Bu kez sahnede altı kişiyiz. En az oynayanımız, beş rol oynuyor. Benim yedi rolum var, kılıktan kılığa giriyorum. İnsan kaçakçısından organ mafyasına çok çeşitli karakterler... Goçmenlik meselesini her boyutuyla ele alıyoruz.

Genco Erkal: Anadolu'da kendimi Tarkan gibi
hissediyorum

Oyunda Genco Erkal 'la birlikte Şirvan Akan, Ayşe Lebriz Berkem, Lutfi Can Bulut, Cem Çetin ve Yiğit Yarar rol alıyor.

Nas ıl "Dunya çapında sanatçı yetiştiremedik" dersiniz?
Siz kabul etmeseniz de d unya kabul ediyor

◊ Oyunu haz ırlamaya başlarken sosyal medyadan "Oyuncu arıyorum" diye bir çağrı yaptınız... Genç oyuncular zaten kapınızda yatıyordur diye duşunuyor insan...- Genelde kuçuk kadrolu oyunlar yaptığımız için pek oyle olmuyor. Bu oyunda daha fazla kişiyle çalışmak gerektiği için oyle bir çağrı yaptım. Tanınmış oyuncular olmasın istedim, onların televizyon çekimleri oluyor, biz de çok turne yapan bir tiyatroyuz... Bir de açıkçası kaç kişi gelecek diye merak ettim. 60 erkek, 50 kadın başvurdu. Hepsi farklı okullarda tiyatro okumuş, çok iyi yetişmiş gençlerdi.

Hi ç kulturle ilgilenmediniz ki...

◊ Nas ıl buluyorsunuz yeni nesli?- Genç oyunculara televizyon daha cazip geliyor. Çunku orada çok kolay yoldan şohret oluyorsunuz, çok para kazanabiliyorsunuz. Epey emek veriyorsunuz ama... Çunku televizyon işçiliğinin de gecesi gunduzu yok. Onun dışında tiyatro yapabilmek için kendi salonlarını kuran, kendi oyunlarını yazan gençler var. Taze kan getirdiler tiyatromuza. Memlekette sanatçı olmak hala zor ama bu gençler umut veriyor.

◊ Cumhurba şkanı Erdoğan dunya çapında sanatçılar yetiştiremediğimizi soyledi geçenlerde...

- Leyla Gencer nedir? Guher-Suher Pekinel nedir? Suna Kan? İdil Biret? Fazıl Say? Bu isimler gormezden gelinebilir mi? Bedri Baykam'lar, Avni Arbaş'lar, Abidin Dino'lar, Fikret Mualla'lar... Dunya çapında ressamlarımız var. Nobel kazanmış edebiyatçımız var. Kaç yazarımız kaç dile çevrildi? Cannes Film Festivali'nde, Berlin Film Festivali'nde, Tokyo Film Festivali'nde buyuk odul kazanmış Nuri Bilge Ceylan'larımız var, Erden Kıral'larımız var. Nasıl "Dunya çapında sanatçı yetiştiremedik" dersiniz? Siz kabul etmeseniz de dunya kabul ediyor.
◊ Sanat çılar pek de destek gormediklerini soyluyor. Ona rağmen boyle ustelik değil mi?- Hatta kosteklendiği halde! Fazıl Say'a şu an ne koro veriliyor ne orkestra... Sen Fazıl Say gibi birine muhaliftir diye yuz çevirip elinden butun imkanları alıp da nasıl "Bizde sanatçı yetişmiyor" dersiniz? Siz hiçbir zaman kulturle ilgilenmediniz ki... "Boyle sanatın içine tukureyim" dediniz, "Bu heykel mi, ucube" dediniz.

◊ Instagram 'da AKM fotoğrafının altına "Ataturk Kultur Merkezi'ni çurumeye terk edenlere nasıl beddua ediyorum bilseniz... Beter olsunlar. Ne bu dunyada ne otekinde rahat yuzu gormesinler. Amin" yazmıştınız. Nasıl buldunuz yeni projeyi?

- Yakından incelemedim. Nasıl yonetileceği çok onemli. Cemal Reşit Rey de çok kaliteli bir konser salonuydu. Kendi kafalarına yakın insanları oraya getirerek berbat ettiler. AKM'yi de nasıl yoneteceklerini bilmiyorum. Ama belki daha iyi olur hakikaten. AKM'yi çurumeye terk etmeselerdi eski haliyle kalmasını destekleyebilirdim ama şimdi herhalde gerçekten ayakta duracak hali yok. Belki yenisini yapmak bu halini tamir etmekten daha kolaydır. Ama onu bilhassa bu hale getirdikleri için kızıyorum. "Bugune kadar elitin elindeydi" demelerini de kabul edemiyorum. Öğrenciler gelip uç-beş liraya senfonik muzik, opera izliyordu. Özel tiyatrolara gidemeyen halk kitleleri orada sanatla buluşuyordu.

Genco Erkal: Anadolu'da kendimi Tarkan gibi
hissediyorum

Blok fl ute

bile laf ediyorlar
◊ Bundan sonra nas ıl olacak sizce?- Şimdi dışarıya yansıtılacakmış da halk oradan izleyecekmiş. Opera yapıyorsun ama onu izleyecek kitleyi eğitmiyorsun. Onlara okullarda klasik muzik dersi vereceksin, daha çocukken çoksesli muziğe alıştıracaksın. Ama bizde blok flut oğretilmesine bile

laf ediyorlar.

Y uzde 50, 'kokten Ataturkçu' oldu

◊ Son g unlerde Ataturk'e olan ilginin artması hakkında ne soylersiniz?- Çok şaşırtıcı değil mi? İsmet İnonu'nun bir lafı vardı, "Bu ulkeye komunizm gerekiyorsa onu da biz yaparız". Onun gibi, "Ataturkçuluk gerekiyorsa onu da biz yaparız" diyorlar. Yuzde 50, 'kokten Ataturkçu' oldu. Ne kadarı gerçekten seviyor bilemem ama evet, 'Ataturkçu gorunenler' arttı. Öbur tarafta da muhaliflerin tutunabildiği tek değer de o. Özlediğimiz, bugun tehlikede olduğunu duşunduğumuz her şey, Ataturk'un ismiyle simgeleşmiş; laiklik, demokrasi, sosyal adalet,

aydınlanma, çağdaşlaşma, barış...