**‘NE KADAR AZ[PARA](https://www.hurriyet.com.tr/haberleri/para), O KADAR İYİ
[FUTBOL](https://www.hurriyet.com.tr/haberleri/futbol)!’**
**İbrahim Altınsay, futbol yorumcusu**
Avrupa Süper Ligi girişimi aslında çok iyi oldu. Keşke hemen ‘süper fiyasko’ya
dönüşmeyip uygulansaydı. Real Madrid, Juventus, İnter bir araya gelir, figüran
olmaya gönüllü bir-iki çevre ülke takımı katılır ve her hafta birbiriyle
oynarlardı... Bakalım o zaman kaç para kazanırlardı!
Bu proje açgözlülüğün ve kâr maksimizasyonu ihtirasının vardığı son nokta.
Uzun süredir futbola egemen anlayışı açık seçik ortaya koyuyor.
‘Büyük’, ‘süper takım’ diye bizim de şişirdiğimiz takımlar bırakın pastadan en
büyük payı, pastanın tamamını almak istiyor. Düzenleyici bir kurum olmak
yerine kâr amaçlı bir şirket olmayı seçen UEFA da bunlarla işbirliği içinde...
‘Büyük’ takımlarla birlikte 2024-2025 sezonundan itibaren geçerli 36 takımlı
bir Şampiyonlar Ligi tasarladı. Burada da amaç “büyük takımlar”ın birbiriyle
daha çok maç yapması ve daha çok para kazanması… Peki, bu yeni statünün
açıklanacağı hafta öncesinde, pazar gecesi ‘Süper Lig darbesi’ neden yapıldı?
2024’ü bekleyemediler... Borçları da ‘süper’ çünkü... Salgın ortamında gişe,
sponsor ve ürün satışı gelirlerinden oldular. Hepsi şu anda karşılanamayacak
kadar zarar ediyor. 6 milyar Euro gibi taze para bulunca hemen atladılar.
**EVET, BİR EKONOMİSİ VAR AMA...**
Taraftarların, Jürgen Klopp ve Pep Guardiola gibi teknik direktörlerin tepkisi
ve Liverpool kaptanı Jordan Henderson’un bütün kaptanları örgütlemesiyle
Premier Lig’deki, neye göre böyle oldukları belirsiz, ‘6 büyük’ çekildi; ASL
fiyaskoyla sonuçlandı.
Ancak bu girişime yol açan anlayış ortadan kalktı mı? Sanmıyorum. Taraftarın
tepkisini de yanlış okumamak gerek. Özellikle UEFA’nın buradan bir ‘zafer’
çıkarması çok yanıltıcı olur. FIFA’nın da UEFA’nın da eski başkanları
yolsuzluktan yargılanıyor... Önce uluslararası transferler, futbolcuların
sözleşme bitiminde serbest takım değiştirmesi, küreselleşme, internet ve bahis
oyunlarıyla futbolun pazarı büyüdü. UEFA da hiçbir şey üretmeden inanılmaz
paralar kazanmaya başladı. Altın yumurtlayan tavuğu kesmediler belki ama
hormonlayarak devamlı yumurta aldılar... Maçları da, ‘TV görüntüsü üzerinden
penaltı-ofsayt [bulmaca](https://www.hurriyet.com.tr/bulmaca-coz/) oyunu’
diyebileceğimiz VAR (Video Hakem Uygulaması) gibi numaralarla iyice ekranlara
dönük bir stüdyo şovuna dönüştürdüler. Şu anda müthiş bir maç enflasyonu var.
Taraftar biletleri alamıyor, kombinelerini satıyor, parası olsa da
sponsorlardan yer bulamıyor. ‘Tüket, daha fazla tüket’ diye gelen baskı sonucu
mide fesadına uğramış durumda. Kulüpler batıyor, Yayıncı kuruluşlar verdikleri
parayı çıkartamıyor… Taraftarın tepkisi işte buna!
Konuyu ‘romantizm mi, endüstrinin gerçekleri mi’ ikilemine sıkıştırmak
anlamsız. Evet, futbol bir eğlence işi… Ekonomisi var. Ama her ekonomi gibi
kendi rasyonelleri var. Bir kere sermayesi her performansta olduğu gibi duygu;
taraftarın bağlılığı, futbolseverin oyuna kendini kaptırması… Maç sayısını
arttırdıkça ve futbol izlemek pahalılaştıkça bırakın yeniden üretmeyi
sermayeyi öldürüyorsunuz.
**BU OYUNU SEVENLERİN HAYALLERİNİ KOLLAMAK GEREKİYOR**
Futbolun sosyal temeli takımlar ve yerel ligler… Lig demek eşitlerden oluşan
bir topluluk demek… Eşit ve adil bir yarışma olmazsa toplu bir etkinlik olan
futbolun hem toplumsal hem de bireysel iyileştiriciliğinden söz edemezsiniz.
Kazanmak kadar kaybetmenin de olağan olduğunu kabullenmezseniz gücün ve
güçlünün, bir bakıma totalitarizmin uşağı olursunuz. Bu yüzden saha içinde
olduğu gibi saha dışında eşit koşulları, dolayısıyla bu oyunu sevenlerin
hayallerini, umutlarını, duygularını kollamanız gerekir... Siz daha fazla para
için ‘süper’, ‘çok süper’, ‘ekstra süper’ diye ligler yaratırsanız futbolun
köküne kibrit suyu dökersiniz.
Sonuç olarak, yerel federasyonlar; UEFA, FIFA gibi kuruluşlar ya akçeli
işlerle bütün ilişkisini kesecek ve ‘serbest rekabet kurumları’ gibi sadece
düzenleyici olacak ya da futbolun bütün paydaşları tarafından oluşturan yeni
bağımsız düzenleyici kurumlar gelecek. Ve mutlaka maç sayılarına, turnuvalara,
sponsor desteklerine, sermaye büyüklüklüklerine, transferlere ve maaşlara bir
üst sınır getirilecek. Bugün oluşmuş bütün şişik rakamlardan bir, hatta iki
sıfır atılsa hiçbir şey değişmez. Tersine futbolsever daha az para harcar ve
daha çok bu oyunla ilgilenir. Ne kadar az para, o kadar iyi futbol! Yoksa bir
10 yıl sonra halkın sporu ya da eğlencesi olan futbol yerine belki ona
benzeyen ama özü itibarıyla onunla ilgisi olmayan bir şey izleyeceğiz. Tabii
paramız varsa ve insanlığımıza iyice yabancılaşmışsak!
_Altı İngiliz, üç İtalyan, üç İspanyol kulüpten dokuzu girişimden çekildi._
**‘HAKLILAR, BELARUS’A GİTMEK İSTEMİYORLAR’
** **Prof. Dr. Emre Alkin, eski TFF Genel Sekreteri, ekonomist**
Bu girişime, ASL kararına tamamen ‘duygusal’ bir karar olarak bakmamak lazım.
UEFA’da Pier Giorgio Marchetti diye bir adam var; Profesyonel Futbol ve
Pazarlama Direktörü... Uluslar Ligi oluşturulurken biz uyarıda bulunmuştuk:
“Cebelitarık’ın da katılmasıyla UEFA’da tam 54 ülke oldu. 18 takımın yer
aldığı üç gruplu bir lig yapabiliriz” dedik. “Biz öyle yapmayacağız” dedi.
Şunu istiyordu: “Almanya, Fransa, İngiltere gibi büyük takımları bir gruba
koyalım... Bunların naklen yayın havuzundan getireceği para büyük olacak. Biz
de bu kaynağı fakir fukara fedarasyonlara dağıtalım.” Ben de “Böyle aptalca
bir şey olur mu” diye sordum...
Şampiyonlar Ligi de bu mantığa döndü. Örnek veriyorum, Real Madrid, BATE
Borisov ile oynayacak. Madrid kulübü “Allah cezasını versin, benim Minsk’te ne
işim var” diye söylenerek biniyor uçağa gidiyor. Aynı hafta, farklı bir grupta
Manchester United, Bayern Münih ile oynuyor diyelim... Sonuç itibariyle iki
maçın 3 puanı da aynı para! Üstelik Minsk’teki maçta sakatlık olasılığı daha
büyük... Ayrıca diyelim Madrid maçı kaybetti, ertesi gün borsada da tepe-
taklak oluyor. Tabii Real Madrid yönetimi şöyle düşünüyor: “Zaten masraf yapıp
oralara gittik, bir de kaybettik. Borsa değerimiz de düştü. E yatırımı yapan
da biziz. Bir futbolcuya 100 milyon Euro veriyoruz...” Adamlar haklı! “Boşver
be” diye düşünüyorlar; “Biz 20 tane baba takımı toplayalım, Avrupa Süper Lig’i
yapalım. Naklen yayın havuzu, sponsoru... Nereden baksan 7 milyar Euro...”
**BU ASLINDA BİR PARA SAVAŞI!**
Peki UEFA neden korkuyor? Çünkü Şampiyonlar Ligi dünyanın en pahalı
organizasyonu ve bunu kaybetmek istemiyorlar. FIFA’nın korkusu da Afrika’daki,
Kuzey Amerika’daki takımların aynısını yapması... Bu korku yüzünden de diyor
ki: “Avrupa Süper Ligi’nde oynayan futbolcular FIFA’nın organize ettiği [Dünya
Kupası](http://www.hurriyet.com.tr/sporarena/futbol/dunya-kupasi/2018/)’nda
oynayamaz.” Sana ne? Biri çıkıp “Ben de başka bir Dünya Kupası düzenleyeceğim”
dese... Engel de yok buna! Devletler de ikna edilir, kim daha çok para verirse
oraya gider milli takımlar. Bu aslında bir para savaşı! ASL girişiminden çark
edilmiş gibi gösteriliyor ama bu başlı başına UEFA’ya bir tehditti. UEFA da
koştura koştura yeni bir finansman paketini hayata geçirdi.
Bu işin sıkıntısı şu: Büyük takım bir futbolcuya 100 milyon Euro veriyor.
Sonra BATE Borisov’lu futbolcu adama girip ayağını kırıyor. UEFA ve FIFA da
çıkıp “İşte futbolun güzelliği” diyor. Neden? Çünkü birbirine denk olmayan
takımların mücadelesinden güçsüz olanın galip çıkma ihtimali... Kardeşim, ne
alakası var! Diğer tarafta, Manchester United-Bayern Münih maçında kıyamet
kopuyor. Hızından seyredemiyorsun...
**[Bitcoin](https://bigpara.hurriyet.com.tr/kripto/kripto-para-piyasasi/) ve
[Ethereum](https://bigpara.hurriyet.com.tr/kripto/kripto-para-piyasasi/) ne
kadar?**
**[Bitcoin](https://mbigpara.hurriyet.com.tr/kripto/kripto-para-piyasasi/) ve
[Ethereum](https://mbigpara.hurriyet.com.tr/kripto/kripto-para-piyasasi/) ne
kadar?**