Gülsim Ali İlhan

Hep İstanbul’a ait olduğumu düşündüm

“Gönül Dağı”nda öğretmen kızı Dilek’i canlandırıyorsunuz. Çocukken ayrıldığı kasabaya jeoloji mühendisi olarak dönen Dilek’i anlatır mısınız?

- Dilek babasız büyüyen bir kız çocuğu. Annesi memur olduğu için, tayinler sebebiyle hiçbir yerde uzun kalamamış. Memleketin birçok bölgesinde tam kök salmaya başladığı zamanda yine bir tayinle tüm hayatı değişmiş. Bu sebepten ötürü kendini hiçbir yere ait hissedemeyen, hayat kalabalığının içinde yalnız bir kız. Çocukluğunda pilot olup göklerde uçmayı hayal ederken, büyüyünce jeoloji mühendisi olup yerin yedi kat altına inmiş. Yani hayalleriyle tamamen zıt bir hayat sürüyor...

Ve bir gün, hayatında ilk defa daha önce yaşadığı bir yere çocukluğunun geçtiği, kasabaya dönüyor. Tolstoy der ki “Tüm muhteşem hikayeler iki şekilde başlar: Ya bir insan bir yolculuğa çıkar; ya da şehre bir yabancı gelir” bizim hikâyemiz de böyle başlıyor...

Dilek, çocukluk arkadaşı Taner’i yıllar sonra gördüğünde neler hissediyor? Taner’in platonik aşkına karşılık verecek mi?

- Dilek, Taner’i ilk gördüğünde tanıyamıyor. O kadar uzun zaman olmuş ki, ikisi de çok değişmiş. Fakat ona rağmen bir sıcaklık, bir etkileşim hissediyor Taner’e karşı.

Dilek kasabadan ayrılmasına rağmen, Taner’in aklından ve kalbinden hiçbir zaman gitmemiş. Elbette aralarındaki hisler daha da güçlenecek, ama hayat o duygularını yaşamalarına müsaade edecek mi onu bilmiyorum...

OYUNU İNSAN OYNAR SON NOKTAYI KADER KOYAR

Babasız büyüyen ve öğretmen annesinin görevi gereği sürekli yer değiştiren Dilek’le Gülsim’in benzer yanları var mı?

- Ben Bulgaristan’da yaşayan Türk kökenli bir ailenin çocuğuyum. Kendimi bildim bileli oraya ait olmadığımı düşündüm. İçimde hep ana vatanım olan Türkiye’ye gelme isteği vardı. İstanbul’a âşıktım, burayı görmememe rağmen, fotoğraflarına bakıp iç geçirirdim ve buraya ait olduğumu hissederdim. Bir gün mutlaka geleceğime, hatta burada kök salacağıma emindim. Ve öyle de oldu. Yani oynadığım Dilek karakteri ile Gülsim’in pek de benzer yanları yok aslında, çünkü Dilek hayallerinden vazgeçmiş biri...

Diziye ismini veren “Gönül Dağı”, âşıklar kavuşamadığında üzerindeki kayaları aşağıya savuruyor. Dünyanın birçok yerinde bu tür efsaneler, masallar vardır. Siz bu tür efsanelere inanır mısınız? Uğuruna inandığınız şeyler nelerdir?

- Herkes gibi benim çocukluğum da efsaneler ve masallar dinleyerek geçti, o zaman inanırdım. Büyüdüğümde ise hayat bize bunların sadece masallarda olduğunu öğretti. Ben inanıyorum ki tesadüfler başlangıçtır, oyunu insan oynar, ama son noktayı kader koyar ve perdeyi kapatır...

“Gönül Dağı”, Eskişehir Sivrihisar’da çekiliyor. Siz daha önce bölgeyi görmüş müydünüz? Çekimler sırasında neler hissediyorsunuz?

- Daha önce o bölgeyi ziyaret etme fırsatım olmamıştı. Fakat daha önce görmediğim tanımadığın bir yerde çalışmak, o coğrafyayı keşfetmek, Anadolu insanını tanımak, yani o yöreyi yaşamak ayrı bir heyecan veriyor insana. Şehirden ve modern hayattan uzakta, tümüyle doğanın içinde çalışıyor olmak beni mutlu ediyor.

Profesyonel dans eğitimi aldım

◊ Oyunculuk kariyerinizle ilgili hayalleriniz nelerdir?
- Seyirci karşısına çıkıp canlı performans sergilemek, hayal ederken bile insanı heyecanlandırıyor. Benim de oynamak istediğim bir oyun var. Umarım önümüzdeki sene bu projeyi gerçekleştirecek fırsatım olur. Sinemaya gelince, elbette güzel bir filmde oynamak istiyorum, fakat şu ana kadar içinde bulunmaktan mutlu olacağım bir projeye denk gelmedim.

◊ Boş vakitlerinizi değerlendirdiğiniz hobileriniz neler?
- Dans etmeyi çok severim, yıllar önce eğitimini de aldım. Son olarak pandemi döneminden önce, profesyonel ders alıyordum, çünkü dansın ayrı bir dünyası olduğunu düşünüyorum. Duygularını söze ihtiyaç duymadan, dünyanın her yerinde sadece bedenini kullanarak anlatabilirsin. Ayrıca boş zamanlarımda yemek yapmaktan, mutfakta vakit geçirmekten de çok büyük keyif alıyorum.

BERK ATAN

Kasaba küçük ama Taner’in yüreği çok büyük

“Gönül Dağı”, Anadolu bozkırında küçük bir kasabada geçen, samimi ve klişelerden uzak hikâyesiyle dikkat çeken bir yapım. Dizide oynama teklifi geldiğinde neler hissettiniz?

- Küçük bir kasabada geçen samimi bir hikâyemiz var. Senaryoyu okuduğumda mis gibi, tertemiz bir proje olduğunu hissetmiştim çünkü gerçekten su gibi akıyor hikâyesi.

Genç yaşında tüm ailesinin sorumluluğunu alan ve eğitimini yarıda bırakan fedakar Taner’i bir de sizden dinlesek...

- Taner karakterini ilk okuduğumda gerçekten de kalbinde en ufak bir kötülük olmayan bir insan kafamda canlandı.

Günümüzde maalesef hayat şartları bazen insanları yorabiliyor. Hırslar da bu noktada devreye girebiliyor ve insanları iyilikten uzaklaştırabiliyor.

Fakat Taner, bu dünyada kalbi ve yüreği temiz kalarak bir şeyler yapmaya çalışan, ailesinin sorumluluğunu üstlenen, belki de bu nedenle kendi geleceğinden ödün veren ama bundan zerre pişmanlık duymayan biri. Aksine bununla mutlu olabiliyor ve beslenebiliyor.

Evet, kasaba küçük; Taner’in ise yüreği çok büyük. Bu nedenle de bendine, kasabaya sığamıyor.

HAYALİ UÇAK YAPMAK

Taner, kuzenleriyle birlikte uçak yapma hayalini gerçekleştirmeye çalışıyor. İdealleri uğruna engellerle amansız bir şekilde mücadele eden Taner ve kuzenleri uçağı yapmayı başarabilecek mi?

- Aslında uçma hayali Taner’de yok. Onun hayali uçağı yapabilmek. Kuzenleriyle beraber buna yaklaşıyorlar da. Ama sonucu bizim için de harika bir muamma ve her bölümde bunu merak edeceğiz.

“Gönül Dağı”nda çocukluk aşkı Dilek’le yıllar sonra karşılaşan Taner, sevdiğine kavuşabilecek mi?

- Çoğumuz için çocukluk aşkı bir anı, hikaye olarak kalıyor. Taner’in aşkı ise çocukluktan gelen ve hâlâ yüreğinde aynı saflıkla, masumlukla, aynı güçle bağlı olduğu bir aşk.

Tabii Dilek kasabaya döndükten sonra Taner, doğal olarak neye uğradığını şaşırıyor. Çok mutlu oluyor ve ne yapacağını bilemiyor. Çok enteresan bir durum bu aynı zamanda. Bu aşk karşılıklı olacak mı; onun cevabı Dilek’te ve dolayısıyla da dizide..

“Çocukluk aşkları kolay unutulmaz” derler. Sizin de Taner gibi çocukluk aşkınız var mıydı? Unutmakta zorluk çektiniz mi?

- Kimin olmamıştır ki çocukluk aşkı? Tabii ki benim de vardı. Taner’in çocukluk aşkı büyüdüğünde bile gönlünde kalmış ve ilk canlılığıyla var olan bir aşk. Ancak benimki öyle değil. İlkokulda, ortaokulda oldu hep çocukluk aşkım.

Sette tüm önlemleri alarak çalışıyoruz

◊ Pandemi sürecini nasıl geçirdiniz? Dizi teklifi geldiğinde bu süreçte kabul etmekte zorlandınız mı?
- Karantina döneminde annem ve babamla İzmir’e gittim. Aile apartmanı olduğu için terasına spor aletleri aldım. Butik bir spor salonu kurduğumu söyleyebilirim. Hâlâ sıkıntı bitmiş değil; o nedenle ekstra özen gösteriyoruz. Ama bir noktada çalışmak gerekiyor; her sektör için bu geçerli. O nedenle tüm önlemleri alarak çalışmaya devam ediyoruz. Kamera arkası ekip özenli davrandığı gibi bireysel olarak da hepimiz dikkatliyiz. Şu ana kadar bir sıkıntı yaşamadık, umarım yaşamayız da.