/Paylas.io

Dünyanın yeni ‘7 Harikası'ndan biri olan Petra Antik Şehri'ni gün içinde değişen tonlarıyla görmek, mum ışıklarıyla aydı...

2018-03-23 01:39:02.891000 | URL | haberci




Özet (TL;DR) @ 2018-03-23 09:07:12.834233: Dünyanın yeni ‘7 Harikası'ndan biri olan Petra Antik Şehri'ni gün içinde değişen tonlarıyla görmek, mum ışıklarıyla aydınlatılmış Bedevi çadırlarında otantik çöl gecelerini yaşamak, Kızıldeniz'in…



23 Mart 2018 Cuma

İlk gun Wadi Rum'da eski pusku bir kamyonetin arka kasasında ilerlerken, buraya yeni bir yaşam kurmak için dunyadan getirilen ozel bir koloni olduğumuz hayal gucunu, inanılması guç yeryuzu şekilleri yaşatıyor. Burada sanki başka bir gezegendeyim. Wadi Rum'un kızıl, turuncu tonlarına ve devasa yeryuzu şekillerine hayran kalıyorum.

Bilimkurgu filmlerinden birindeyim hissi, oğle yemeğinde Bedevi ruhunu yaşarken bir sureliğine dağılıyor.

Yere serilmiş halıların uzerinde oturarak, az ileride bizim için sacın uzerinde taze taze ince lavaşlar pişiren Bedevi kadının nefis lavaşlarına surduğum humusla, zaman bir defa daha duruyor.

Yemeğin uzerine içilen bol kakuleli kahvenin yanında sunulan bol Hint fıstıklı(cashew) ve az şerbetli baklavalar ise beni dunyanın lezzetlerine donduruyor. Sadece lezzetler değil, eşsiz manzara ve renkler de unutulmaz.

Yemek sonrasında bizi Bedevi Kampı'na ulaştırmak için kafilemizi bekleyen yaklaşık 40 deve ve onların bakıcıları, gun batımının kızıl kumlarda ve kum tepelerinde oluşturduğu tonlar ile oldukça fotografik gorunuyor. Develerin uzerinde çolun ruhuna biraz daha yaklaşarak, yarım saat kadar suren bir yolculuğun ardından geleneksel çadırlara vardığımızda, gunun son ışıkları yerini karanlığa bırakıyor. Ateşin başındaki muzisyenlerin yaptığı Arap muzikleri, birbirinden etkileyici goruntuleri kaydetmeye çalışan zihinleri dinginleştiriyor.

Ürdun'de aynı hafta hatta aynı gun içinde Wadi Rum'un yumuşacık, kızıl kumlarında bata çıka yurumek, Akabe'nin berrak sularında yuzmek ve yine aynı gece Petra akşamında uşumek olası. Yuksekliğe ve coğrafyaya bağlı olarak iklimin birkaç saat içinde ne denli değişebildiğini deneyimlemek gerçekten çok hoş.

Petra'da kaldığımız otelin manzarası yine etkileyici yeryuzu şekilleriyle dolu. Bu nedenle Petra Antik Şehri'ni daha gormeden etkisi altına girmeye başlıyorum. Anlatılanlar hep yaklaşık 1,5 kilometre uzunluğundaki 'Sig' adı verilen yolda ilerlerken, devasa kayalıkların arasında, antik kentin girişinde yer alan El-Hazne'nin birdenbire insanın karşısına dikilen buyulu guzelliği uzerine. Aklımda kalan en buyuleyici an ise 'Sig' boyunca ''Yağsam mı yağmasam mı?'' kararsızlığı yaşayan havanın, El-Hazne'yle karşılaştığım an kararını vererek yağmur bulutlarını bırakmasıyla, develerini bir anda bastıran bu yağmurdan kaçıran devecilerin telaşlı koşuşturması, benimse bastıran yağmura rağmen son derece keyifli ruh halim.

Üstelik o esnada bu durumu daha da hoşlaştıran bir şey daha oluyor. El- Hazne'nin içine girmek normal şartlarda mumkun değilken, yağmurun bastırmasıyla oradaki gorevli bize 'bir guzellik' yapıyor ve kendimizi bir anda karşımıza tum guzelliği ve heybetiyle dikilen El-Hazne binasının sutunlarının arkasından, bambaşka bir açıdan şehrin girişine bakarken buluyoruz. Yuksek tavana doğru başımı kaldırdığımda binlerce yılın ruhuyla biriken enerjiyi tum algılarımla hissediyorum. Orada, dışarıda yağmur yağarken ve biz istesek bile belki de gerçekleşemeyecek o şanslı birkaç dakikanın tadını çıkarırken, evrenin tum sırlarını çozmuş kadar evrenle butunum.

Zamanın en varlıklı ve iyi korunmuş şehirlerinden biri olan 2200 yaşındaki Petra antik şehri, her adımda açının ve tonların değiştiği yeryuzu şekillerine hayran bırakan bir yer ve burayı tek gune sığdırmaya çalışmak nafile. Oldukça geniş bir alana yayılmış olan antik şehri hakkını vererek gezmek, guneşin gun içinde değişen açılarıyla harika fotoğraflar çekmek ve bu muhteşem gorselliği hafızalara kazımak için bir, iki gece kalmak ve şehri detaylıca gezmek gerek. Kayalara oyularak inşa edilmiş şehrin sutunlarındaki taş işçiliği ve heybetli yapıları kesinlikle nefes kesici.

Yağmurlu gunun gecesinde bu defa Petra'nın gece atmosferiyle buluşmaya gidiyoruz. Yuzlerce mumla aydınlatılan 'Sig' yolu, bu kez bambaşka bir masala donuşmuş. Gecenin karanlığında dev yeryuzu şekilleri arasında ilerlerken şehrin kurucusu olan Nebatilerden Romalılara kadar, geçmişte burada yaşamış tum uygarlıkların yaşamlarını zihnimde canlandırmaya çalışıyorum. Petra'nın girişindeki meşhur El-Hazne karşıma çıktığında ise onu ilk defa gormuşcesine buyuleniyorum. Yere serilmiş halılarda sessiz bir şekilde yerlerini alan biz turistler, nefeslerimizi tutarak ve bir yandan bu anı olumsuzleştirmeye çalışarak, El-Hazne'nin derinliklerinden gelen flut sesini dinliyoruz.

Melodinin bitmesine yakın geleneksel kıyafetleriyle karanlıklardan çıkan bir muzisyen, bana Fareli Koyun Kavalcısı masalını anımsatıyor. Masal burada bitmiyor; bir sonraki muzisyen, Bedevilere ozgu 'rabab' adı verilen, at kılından yapılma ve tek telle çalınan bir muzik aletinden çıkardığı tınılarla geceyi daha da mistik bir hale getiriyor. Petra'nın enerjisine doymak pek mumkun değil. Gitme vakti gelince bir defa daha onu hafızama kazımak istercesine bakıyor ve o masalsı yolu bir kez daha geri yuruyorum.

Ertesi sabah Petra'dan ayrılıp Akabe'ye doğru yola çıkıyoruz. Sadece iki saat sonra iklim değişiyor. Çolun soğuk gecelerinden ya da gunduz birden yağmur bulutlarının grileştirdiği gokyuzunden eser yok. Akabe'nin tropikal iklimi ve dingin deniziyle karşılaşınca, hemen kılık kıyafet değiştirip, berrak, eşsiz sularına kendimizi bırakıyoruz. Kızıldeniz'in en zengin sualtı dunyasından birine sahip olan Akabe'de 20'den fazla dalış noktası bulunuyor.

Kızıldeniz'in berrak suları ve muhteşem sualtı dunyası tam bir terapi oluyor. Burada bir de batık bir gemi bulunuyor. Akabe'nin sularında geçirdiği yangın sebebiyle zarar goren gemiyi, kendisi de profesyonel bir dalgıç olan Ürdun kralı, dalgıçlar ve sualtı meraklıları için harika bir resif oluşturacağını duşunerek batırma fikrini one surmuş ve bu karar sonucunda Cedar Pride isimli gemi, 1985 yılında suyun altına gomulmuş. Dolayısıyla Kızıldeniz'in en iyi batık gemi dalışlarından biri de burada Akabe'nin sularında yapılıyor. Dalış yapmayı tercih etmeyenler içinse şnorkel yapmak da yeterince tatmin edici.

Berrak suları, dingin kumsalı ve gun batımının tamamladığı nefis manzarayı izlerken, Ürdun'un her an başka bir masal yaşattığını ve bu masalları ozletebilecek bir enerjiye sahip olduğunu duşunuyorum.


Devamını oku