Estetik amaçlı dolgu uygulamaları, yüzdeki ince kırışıklıkların, derin çizgilerin, göz altındaki çökmelerin giderilmesi ve/ veya yüzün yeniden yapılandırılması amaçlarıyla yapılmaktadır; daha dolgun dudak ve daha belirgin elmacık kemikleri, ellerin, boyun ve dekolte bölgelerinin daha pürüzsüz ve genç bir görünüme sahip olması ve yüzün daha dolgun, daha parlak ve daha canlı bir görünüme sahip olması için en çok tercih edilen dolgu türü hyaluronik asit bazlı dermal dolgulardır.

Alın kırışıklıkları, glabellar kırışıklıklar, periorbital kırışıklıklar ve peribukkal kırışıklıkların giderilmesinde genellikle 18-20 mg/ml yoğunlukta hyaluronik asit bazlı bir dolgunun kullanımı yeterlidir. Glabellar kırışıklıklar ve peribukkal kırışıklıklar daha derin ise 20mg/ml yoğunluktan daha fazla bir yoğunluğa sahip (22 – 24 mg/ml) bir dolgu daha derine uygulanabilir.

Nazolabial katlantıların, hoşnutsuzluk çizgilerinin giderilmesinde, dudak hacminin arttırılmasında 22 -24 mg/ml yoğunluğa sahip dolguların kullanımı idealdir. Yanak hacminin arttırılması, elmacık kemiklerinin belirginleştirilmesi için ise yoğunluğu en az 24 mg/ml olan ve çapraz bağ yapısı daha yoğun olan ürünler tercih edilmelidir.

Dolgu uygulamalarında en riskli alan ise oldukça hassas olan göz çevresidir. Güvenli bölge sınırını aşmadan, oldukça yüzeysel bir şekilde yoğunluğu 18 mg/ml i aşmayan, çapraz bağ yapısı oldukça zayıf olan ya da hiç çapraz bağ içermeyen düz bağlı saf hyaluronik asidin mezodolgu uygulamaları tercih edilmelidir.

Dolgu seçimine ne kadar dikkat edilirse edilsin (özellikle bakteriyel fermantasyon ile üretilmiş, BDDE çapraz bağlayıcı ajanı içeren ve viskozitesi rahat uygulama sağlayan kaliteli bir dolgu tercih edilse bile) maalesef bir takım kontraendikasyonlar – yan etkiler gelişebilmektedir.

Hastaların dolgu enjeksiyonundan önceki 2-3 içerisinde aspirin, non-steroid antienflamatuvar kullanımından, C vitamini takviyesinden, yoğun çay-kahve tüketiminden kaçınması gerektiği konusunda bilgilendirilmeleri son derece önemlidir.

Enjeksiyon sonrası, masaj yapılması, Arnica veya türevi antienflatuvar ve heparinoid içeren bir krem sürülmesi son derece önemlidir. Ayrıca optimal ve uzun süreli bir etkinin sağlanabilmesi için, enjeksiyon sonrası hastanın 1-2 gün süresince; güneş, yetersiz uyku, sigara ve alkol tüketimi, özellikle yüz bölgesini kapsayan aşırı egzersizden kaçınması konusunda bilgilendirilmesi gerekmektedir.

Hamile veya emziren kadınlar, akne veya herpes gibi enflamatuvar ve/veya enfesiyöz tipte cilt sorunları olanlarda hyaluronik asit bazlı dolguların yaratabileceği etkilere dair yeterince klinik çalışma bulunmadığı için, kullanımı pek önerilmemektedir.

Yine hastanın patolojik geçmiş öyküsü de son derece önemlidir; hipertrofik yara geliştirme eğilimi, otoimmün hastalıklar, immünoterapi uygulaması, hyaluronik aside karşı aşırı duyarlılık hususlarında hastanın tıbbi geçmişi ayrıntılı bir şekilde sorgulanmalıdır.

Ayrıca, dolgu uygulamalarının hemen sonrasında; lazer, kimyasal peeling veya dermabrazyon işlemleri aynı seansta yapılmamalı; bu tarz uygulamalar için dolgu enjeksiyonundan sonra en az 1 hafta geçmesi beklenmelidir.

Hyaluronik asit bazlı dolgularda alerjik reaksiyon oluşması riski daha çok hyaluronik asit kaynağı ve kullanılan çapraz bağlama ajanı ile doğrudan alakalıdır. Dolgu seçimine ne kadar dikkat edilirse edilsin (özellikle bakteriyel fermantasyon ile üretilmiş, BDDE çapraz bağlayıcı ajanı içeren ve viskozitesi rahat uygulama sağlayan kaliteli bir dolgu tercih edilse bile) maalesef bir takım yan etkiler gelişebilmektedir. Enjeksiyondan sonra, kaşınma veya ağrıyla ilişkilendirilebilecek enflamatuvar reaksiyonlar (kızarıklık, ödem, eritem..) nadiren de olsa görülebilir. Ancak bu tarz yan etkiler en geç 1 hafta içerisinde son bulur.

Dolgu uygulamalarında ürüne bağlı olarak, uygulama yapılan hastaya bağlı olarak yada uygulamaya bağlı olarak nadiren de olsa sertlikler veya nodüller gözlemlenebilir. Enjeksiyon sonrası yapılan masajlar, enflamatuvar granülomalar gibi komplikasyonların görülmesini büyük ölçüde engeller.

Hasta konforunu arttırmak adına, lidokain, tetrakain gibi anestezik madde içeren dolgular da kullanıma sunulmuştur. Ancak bu tarz dolgularda şöyle bir dezavantaj bulunmaktadır; eritem ve morarma riski daha yüksektir, özellikle uygulama esnasında aynı bölgeye tekrar enjeksiyon yapıldığı takdirde ciddi morluklar oluşur ve kanama gözlemlenir. Ayrıca bazı hastalarda saf hyaluronik asit bazlı dolgunun alerjik etki göstemediği ancak, anestezik madde içeren hyaluronik asit bazlı dolguların alerjik etki gösterdiği gözlemlenmiştir. O nedenle, lokal olarak anestezik bir krem ile hastanın acı hissinin baskılanması daha uygun bir yöntemdir. Hyaluronik asit dolguların üretimlerinde, zaten ilgi tamponlar kullanılarak pH 7 olarak ayarlanmaktadır; enjeksiyonunda acı ve yanma hissi oldukça azdır; ancak dudak ve göz çevresinde hassasiyet biraz daha fazladır. O nedenle, anestezik bir krem ile lokal anestezi sağlanması tavsiye edilmektedir.

Bazı dolgu uygulamalarında, enjeksiyon bölgesinde nadiren de olsa renklenmeler görülebilir; geri dönüşümlüdür, bir hafta içerisinde düzelme beklenir.

Dolgu uygulamaları esnasında dolgunun etkisi hemen gözlemlenir, ancak ilk etapta iğnenin yaratmış olduğu travma neticesinde şişlikler ve ödem oluşacağından asıl etki 3-7 gün içerisinde gözlemlenir. O nedenle kontrol ve/veya korreksiyon 1 hafta sonra yapılır. Hipokorreksiyon durumunda aynı dolgu (çapraz bağ ajanı açısından önemlidir) ya da düz bağlı saf hyaluronik asit ile nokta enjeksiyonu yapılabilir. Aşırı şişkinliğin gözlemlendiği hiperkorreksiyon durumunda ise termal tedavi, özellikle radyofrekans uygulaması önerilir ve implantın merkezine hyaluronidaz enzim enjeksiyonu yapılabilir. Genellikle, piyasada bulunan hyaluronidaz enzimleri 100 U/ml ya da 150 U/ml formundadır. İlk işlemde 0,1-0,2 ml hyaluronidaz enzimi, dolgunun yapıldığı derinlikle aynı derinliğe nokta enjeksiyonu şeklinde uygulanmalı ve mutlaka masaj yapılmalıdır. Tek seferde 0,5 ml den fazla hyaluronidaz enzimi verilmemeli ve asıl sonucu görmek adına en az 3 gün beklenmelidir. Eğer gerek görülür ise 2. enzim enjeksiyonu 3 gün sonra yine 0,1-0,2 ml olarak uygulanmalıdır. Dolgunun gözlemlenen fazla etkisinin veya yarattığı nodüllerin giderilmesinde; hem radyofrekans hem de enzim enjeksiyonu yapılacak ise; dokuda yaratılacak ısı etkisiyle çapraz bağ yapısı zayıflatılarak, su tutucu, hacim arttırıcı etki termal etki ile azaltılacaksa bu uygulama daha önce yapılmalı, en az 15-20 dakika sonrasında enzim enjeksiyonu yapılmalıdır; çünkü ısı enzimin yapısını bozar ve aktivitesini zayıflatır. Enzim enjeksiyonundan hemen sonra ise termal etki yaratacak hiçbir işlem uygulanmamalıdır.